Kaçak ya da göçmen işçilerle üretimi elinde tutan mafya ve çeteler bu sektöre egemendirler. Uyuşturucu, silah, insan ticaretini elinde tutanlar bu sektöre de el atmışlardır
Kaçak ya da göçmen işçilerle üretimi elinde tutan mafya ve çeteler bu sektöre egemendirler. Uyuşturucu, silah, insan ticaretini elinde tutanlar bu sektöre de el atmışlardır
Gelişmekte olan ülkelerin sokak ve dükkânlarında sigaradan parfüme, giyim eşyasından oyuncağa, elektronik eşyadan ilaçlara kadar, özellikle çok uluslu şirketlerin ürettikleri ürünlerin sahte, taklit, çakmalarının piyasası tahminen 500 milyar dolar düzeyinde. 1992 yılında bu miktar 5,5 milyar dolar idi.
Gelişen ve kazandıran piyasa…
Toplam dünya ithalatının yüzde 2,5’luk kesimi. Kimilerine göre yüzde 7.
Fason, merdiven altı üretimin ürünleri…
Gelişmekte olan ülkelerde sıkça rastlandığı gibi gelişmiş ülkelerde de bu tür ürünlerin üretimi ve satışı söz konusu. Zeytinyağını ithal edip şişelere koyduktan sonra yerli ve hatta organik ürün diye satanlar var.
Küreselleşmeyle üretim de kendini küreselleştirdi. Özellikle çokuluslu şirketler, üretimlerini emeğin bol ve ucuz olduğu ve sömürülmesinin önünde engellerin olmadığı yerlere kaydırdılar. Üretim koşulları, teknolojik olanaklardan da yararlanarak kadın ve çocukların emeklerini kullanarak, sağlıksız koşullarda ucuza üretmenin keyfiyle kâr hırsının peşine takıldılar. A ülkesindeki sermayeyle, B ülkesinde üretip, C’de montajını yaptılar, D ülkesinden transit geçip, E ülkesinde satış yaptılar. Bölünmüş yollarda konteynerlerle ürün taşıdılar.
Yerel üretimi can çekişir hale getirdiler, yok ettiler. “Bizim ürünümüzü tüketin” dediler.
Oysa o ürünü kendi ülkesinde bir simit parası karşılığı üretiyordu ve almasına imkânı yoktu.
Ucuza taklit, sahte, çakma üretme, marka ve özellikle kâr hırsı, kimilerinin ilgisini çekti: Mafya ve çeteler. Tabii kimi şirket ve politikaların desteğiyle.
Yasal çerçevede boşluk, yolsuzluk, ürün menşeini belirleme zorluğu, sahte belge düzenleme, serbest üretim bölgeleri gibi olgulardan yararlanarak bu tür üretime el attılar.
Getirisi fazla, riski az bir alana girdiler.
Avrupa’ya gelen sahte, çakma ürünlerin piyasası 85 milyar avro. İthalatının yüzde 5’i. Büyük istihdam kaybı olduğu kadar yıllık yaklaşık 14,3 milyar avro vergi kaybı söz konusu.
Eskiden ünlü markaların kimi giyim, parfüm ürünleri taklit edilirken şimdi ürün sayısı çoğaldı ve çeşitlendi. Elektronik eşyadan oyuncağa, ilaç ve şaraptan et ve meyveye kadar geniş bir yelpaze söz konusu.
Artık sadece büyük şirket ve markalarla ilgili değiller.
2016 yılında gümrüklerde 41 milyon ürüne el konuldu. Değeri 670 milyon avro. Devede kulak. Gümrüklerden sessizce geçenler çok daha fazla. Tabii ki rüşvet en büyük yardımcı.
En fazla taklit edilenler ilaç/ecza ürünleri olup piyasası 16 milyar dolardır. Sonra sırasıyla giyim 28, optik/fotoğraf 29, süs eşyası/mücevher 41 ve elektronik eşya 121 milyar dolar ile geliyor.
Sigaranın payı ise yüzde 24. Fiyatı arttıkça sahtesi çoğalıyor. Sağlığa zararını unutmamak gerek, özellikle sahtesinin.
Her 5 telefondan 1’i, her 4 video konsolundan 1’i sahte. Pil ve şarj aletleri de sahte.
Türkiye ve Mısır üzerinden Avrupa’ya, Belize ve Panama’dan ABD pazarına yollanıyorlar.
Guess, Armani, Vitton, Chanel gibi ünlü markaların giysileri pek rağbette. Marka giy, ucuza giy, kim fark edecek. Yeter ki hava atabilesin.
Tüm ilaçların yüzde 3,3’ü sahte. 16,2 milyar dolarlık bir piyasa. Hindistan ve Çin yüzde 90’ı üretiyor. Avrupa ve ABD’de ilaçların yüzde 1’i sahte iken bu oran Afrika ve Latin Amerika’da yüzde 10. Nijerya’da 2001 yılında ilaçların yüzde 70’i sahte iken bu oran 2004’te yüzde 35’e iniyor önlemlerle.
Zirai ilacın bile sahtesi var.
Avrupa’da yedek parça(özellikle silecek, fren balatası gibi oto parçası)/aksesuarın yüzde 5-10’u sahte. Kazaların yüzde 7’si bu çakma parçalardan kaynaklanıyor. Çakma, sahte sizi ölüme yollayabilir. Ucuz etin yahnisi gibi. Çin bunların 3’te 2’sini üretiyor.
Gıdada da çakma ürünler çok. Piyasası 12 milyar. İştah açıcı. En başta zeytinyağı var. Çay, kahve, bebek maması, yoğurt, sos da taklitler arasında. Çin, Pakistan, Hindistan, Türkiye belli başlı üretici ülkeler.
Oyun/oyuncak piyasası da fena değil. 2015 yılında 1,4 milyarlık bir hacime ulaşmış. Avrupa’da satışların yüzde 12,3 ‘ ü sahte ürünlerden.
Fikri mülkiyet (bröve, marka, model, resim) ve sanayi mülkiyeti ile yakından ilgilidir bu sahte ürünler. İzinsiz, telif hakkı olmadan üretim. Bilişimde izinsiz yazılım kullanmak da sahte ürün kapsamında.
Sanayi casusluğuyla iç içe olan bir sektör. Sonradan Japon devi olan Komatsu (iş makineleri), Caterpillar’ın (ABD) makinelerini kopya etmeyi başarmış. Dünya piyasasında yükselmekte olan kimi firmaların başarısında tanınmış firmaların ürünlerini kısmen ya da tümüyle taklit etme yatmaktadır. Dolayısıyla taklit etme riski firmaların AR-GE ya da yenilik politikalarını etkilemektedir.
Bu ürünlerin yüzde 80’inin üretildiği yer Asya ülkeleri. Çin başta olmak üzere Pakistan, Hindistan, Bangladeş, Güney Kore. Kalan yüzde 20 ise Akdeniz havzasındaki ülkeler tarafından üretiliyor: Türkiye, Fas, Mısır, Tunus.
Peki en çok hangi ülkelerin ürünleri taklit ediliyor, yani kurbanlar kim? Başta yüzde 20 ile ABD, sonra yüzde 15 ile İtalya, yüzde 12 ile Fransa ve taklit edenin taklitçisi olarak yüzde 1 ile Çin.
Hangi ürünler olduğunu tahmin etmişsinizdir.
Taklit, sahte ürünlerin yüzde 60’ı posta, yüzde 20’i uçak, yüzde 9’u gemi, yüzde 7’si araba-kamyonlarla yollanıyor. İnternet yaşamımıza girdikten sonra sahte ürün satışları da bu yolla çoğaldı. 2009 yılında satışlarda payı yüzde 14. Sipariş edin, kapınıza kadar TNT, Fedex, DHL ile gelsin.
Silah bile alabiliyorsunuz internette.
Ürünler serbest değişim bölgelerinden geçer. 135 ülkede 3000 kadar serbest bölge var. Ülkeler arası yapılan antlaşmalarla gümrük vergisi olmayan yerler. Kâr hırsının araçlarından biri.
Postayla gittiği kadar esas (orjinal) ürünlerin içinde saklanarak da yollanırlar. Konteynerler ise harika. Afrika’ya yollananlar Yemen, Suudi Arabistan’dan geçerken, Avrupa’ya Türkiye (giyim), Arnavutluk (parfüm), Fas (ayakkabı, deri), Mısır ve Ukrayna’dan (mücevher, kozmetik) geçerek gider.
Gümrüklerde el koyulan, yakalanan ürünler imha edilir ya da geri dönüşüme giderler. Geri dönüşümle de en azından bir gelir elde edilir.
Yolda, pazarda, mağazalarda, kataloglarda ve internette kolaylıkla bu ürünleri bulabilirsiniz. Dağıtım ve satışta da sahte şirketler var ya da vergi cennetlerinde kurulu şirketler.
Kaçak ya da göçmen işçilerle üretimi elinde tutan mafya ve çeteler bu sektöre egemendirler. Uyuşturucu, silah, insan ticaretini elinde tutanlar bu sektöre de el atmışlardır. Küçük işliklerde üretim yapan insanların emeğine el koyanlar ya da üretimi zorla yaptırılan ürünlere el koyanlar bunlardır. Kimi zaman üretimleri korunur.
Kârlı ve riski az olan bir sektördür. 1 kilo CD, 1 kilo hint kenevirinden (marihuana) 3 kat daha fazla gelir sağlamaktadır.
Mafyanın diğer sektörlerini de besler. Çeteler arasında ödeme biçimi olarak bu sahte ürünler kullanılmaktadır.
Kara para aklamanın bir diğer yoludur.
Satıcılara baskı yapılır, ürünleri satması için.
Ucuza almak belki çoğu insanlar için ilgi çekici olabilir. Sahteyi görüp esas ürünü tercih edenler satışları artırabilir.
Ancak sahte, çakma ürünler öncelikle üreticiler ve sonra insan ve çevre sağlığı açısından zararlıdır. İlaçların ve oyuncakların tehlikeli oldukları görülmüştür. Kurşun içeren eşyalar ya da çocukların boğazlarına kaçan eşya parçaları sıkça gündeme gelir. Yaralamadan ölüme kadar gidebilir.
İstihdam ve vergi kaybı da söz konusudur.
Sivil sorumluluk tazminat ödemek, cezai sorumluluk ise para cezası ya da hapistir. Ama caydırıcı değildir.
Emeği ve üretimini korumak ve çok uluslu şirketlerin oyununa gelmemek için bu tür ürünlerle mücadele etmek gerekir.
Yasal boşluklar giderilmeli ve uluslararası işbirliği sağlanmalı ya da artırılmalıdır.
Kaynaklar
Bilal Bourkha, Benoit Demil; La capacité d’absorption, un procassus d’imitation de produits, RFG, no: 255, 2016/2.
particulier.lefigaro.fr; ladepeche.fr; fr.wikipedia; justice.gouv.tr; unodc.org; bladi.net; toulouse.inra.fr; tunisiennenumerique.com.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.