Aynı anda hem Nusra’yı hem de Rusya’yı idare etmeye çalışan AKP’yi, İdlip’te çatışmaların başlaması durumunda oldukça sıkıntılı günler bekliyor
Erdoğan “bir gece ansızın” Afrin’e gidedursun; Rusya, İran ve Suriye’nin 2017 bitmeden Halep kırsalından başlatacağı operasyon ile İdlip’e doğru ilerlemesi bekleniyor. Aynı anda hem Nusra’yı hem de Rusya’yı idare etmeye çalışan AKP’yi çatışmaların başlaması durumunda oldukça sıkıntılı günler bekliyor
AKP’nin “İdlip operasyonu”nda süreç oldukça hızlı ilerliyor. 7 Ekim’de Tayyip Erdoğan’ın “İdlip’te ciddi bir harekât var ve bu devam edecek” sözüyle duyurulan operasyon, 8 Ekim’de TSK-MİT yetkililerinin Nusra Cephesi (şimdiki adıyla Şam’ın Fethi Cephesi) ile Suriye’de görüşüp anlaşmasıyla devam etti.
TSK, bu görüşme sonrası PYD-YPG’nin kontrolündeki Afrin’in güneyinde üç kontrol noktası kurma imkânı buldu. 12 Ekim’de Nusra liderliğindeki cihatçı çatı örgütü Heyet-i Tahrir’uş Şam’ın (HTŞ) haber ajansı İba, Reyhanlı’nın sınır köyü Bükülmez’e komşu Atme sınır kapısından 100 Türk askeri ile 33 askeri aracın bölgeye giriş yaptığını duyurdu. TSK, El Kaide’nin Suriye kolu olarak da bilinen Nusra’nın refakatinde İdlip ve çevresine intikalini sürdürdü ve 23 Ekim’de bir konvoy daha Suriye’ye giriş yaptı. Bu olayın gelişimini cihatçıların ağzından aktaralım: “80 Türk askeri Kefer Lusin köyünden Suriye topraklarına araçları ile giriş yaptı Konvoy Halep’in batı kırsalındaki ‘Simon Kalesi’ bölgesinde Kürt militanların mevzilerine bakan nöbet noktalarının ikincisini teslim almak için Suriye topraklarına giriş yaptı.”
24 Ekim’de ise Tayyip Erdoğan, “Şu anda İdlip’teki operasyon büyük ölçüde neticelendi. Şu anda Afrin konumuz var önümüzde” dedi.
Erdoğan’ın bu sözleri malumun ilamı oldu. “Gerilimi azaltma bölgesi” kurma göreviyle İdlip’e gönderilen TSK, bölgeye ancak Nusra’yla işbirliği yaparak girebildi ve Afrin’i çembere almak için üç kontrol noktası kurdu. Yani AKP, Astana anlaşmasıyla Nusra’yı hedef almayı kabul etmesine rağmen İdlip’te tam tersi hareket ederek onu “müttefik” belledi. Nusra-HTŞ’den bir yetkili de bu durumu açıkça ifade etmişti: “Şu anda olan biten hiçbir şey, kimilerinin öyle göstermeye çalıştığı gibi Astana anlaşmasının sahada uygulanması değil.”
İlk etapta, İdlip’te ciddi bir çatışmayı göze almayan Nusra-HTŞ’nin, Afrin’i güneyden kuşatan bir TSK konuşlanmasını kabul ettiğini söyleyebiliriz. Ancak Astana anlaşması uyarınca başta İdlip merkezi olmak üzere vilayetin çeşitli bölgelerinde 11 kontrol noktası daha kurması beklenen AKP’ye “sorumlulukları” hatırlatılmaya başlandı. 30 Ekim’de “Türkiye’nin İdlip’teki gerilimi azaltma bölgesi ile ilgili sorumluluklarını yerine getirip durumu istikrara kavuşturmasını umuyoruz” diyen Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, bölgede hâlâ cihatçı örgütler tarafından bir saldırı gerçekleşebileceğini vurgulayarak Afrin için can atan AKP’ye ince bir mesaj verdi.
“Fırat Kalkanı Harekatı” sonucu Azez-Cerablus hattını kontrol altına alarak Afrin ve Kobanê kantonlarının “birleşmesini” engelleyen AKP’nin, Afrin’e yönelik olası müdahalesinin önünde birçok zorluk var. Afrin’in dağlık coğrafyası ve Kürt hareketiyle iç içe geçmiş toplumsal yapısı bölgeyi savunan güçler için ciddi bir avantaj. Suriye savaşının başından bu yana AKP destekli cihatçı örgütlerin birçok saldırısına rağmen Afrin düşmedi.
Kürt hareketinin bölgede güçlü olmasının yanı sıra, Mart ayından bu yana Türkiye’nin Afrin’e yönelik her hamlesinin bizzat Rusya tarafından engellendiği de biliniyor. YPG, Afrin çevresindeki TSK varlığı karşısında Rusya ile askeri işbirliği söz konusu.
Rus ordusu, ilk olarak Mart ayında Fırat Kalkanı’na bağlı cihatçı grupların saldırıları sonrasında Afrin’de konuşlanarak, “Ateşkesi İzleme Merkezi” kurmuştu. Rus birliklerinin bölgeye intikali Haziran ve Ağustos’ta da devam etti.
Son gelişmelerin ardından YPG, AKP’ye karşı bir kez daha benzer bir hamle yaptı ve Türkiye sınırına 13 km mesafede yer alan Minnağ Hava Üssü’nü Rus ordusuna devretti. Ruslar 28 Ekim’de, Afrin’in doğusunda yer alan bu üssün “olası bir TSK saldırısını engellemek için” devralındığını duyurdu. Suriye’deki Rus hava üssü Hmeymim’in resmi Facebook sayfasından yapılan açıklamada, “Türk ordusu Suriye topraklarında askeri hava üsleri kurma niyetinde” denildi ve Şam yönetimi onay vermedikçe, Moskova’nın bu hareketleri yasadışı kabul edeceği vurgulandı.
Erdoğan “bir gece ansızın” Afrin’e gidedursun; Rusya, İran ve Suriye’nin önümüzdeki günlerde Halep kırsalından başlatacağı operasyon ile İdlip’e doğru ilerlemesi bekleniyor.
Büyük ölçüde Nusra-HTŞ kontrolündeki Halep kırsalına yönelik operasyonlarda cihatçıların İdlip’ten başka kaçış yönü yok. Üstelik bu operasyon karşısında TSK de büyük basınç altına girmiş olacak. Çünkü Rusya ve İran ile Astana’da vardığı anlaşma doğrultusunda İdlip görevi verilen TSK, bölgeye yerleşirken Rusya ve İran’ın saldırmaya hazırlandığı Nusra-HTŞ ile anlaşma içinde hareket etti. Aynı anda hem Nusra’yı hem de Rusya’yı idare etmeye çalışan AKP’nin çatışmaların başlaması durumunda bir karar vermek zorunda kalacağı aşikâr.
Cihatçılara yakınlığıyla bilinen Suriyeli gazeteci Musa el-Ömer, 8 Ekim’de, HTŞ’den bir yetkilinin, “İdlip’te bir çatışma var mı?” sorusuna “Türkiye pozisyonunu değiştirmediği sürece sorun yok” yanıtını verdiğini aktarmıştı.
Yani AKP, Suriye ordusu ve müttefiklerinin başlatacağı operasyonun ardından İdlip’e doğru sürülecek cihatçılara herhangi bir şekilde engel olmaya kalkarsa sorun var. Tam bu noktada, Nusra-HTŞ içinde “yabancı güçlerle” uzlaşmayı reddeden unsurların sivrildiğine dikkat çekelim. TSK’yle varılan anlaşmadan bir gün sonra, 9 Ekim’de kuruluşunu ilan eden [Biladü’ş-şam’daki] Ensar el-Furkan adlı örgütün AKP ve desteklediği ÖSO gruplarıyla açıkça savaşacağını belirtmesi, AKP’nin “pozisyonunu değiştirmesi” halinde çatışmanın kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.