Vatan, siz sermayedar ve iktidar sahipleri için engel kural tanımadan serile serpile yaşadığı bir çiftliktir; bunu bir kez daha gördük. Bizim için yani halk için çok yalın, aslında çok da kolay olabilecek bir şey. Üzerinde yaşadığımız toprak parçasında adalete ve ekmeğe doymak, eşitlik içinde demokrasiyi yaşamak “Kaderin cilvesine bak” denir ya, yaşadığım tam da bu […]
Vatan, siz sermayedar ve iktidar sahipleri için engel kural tanımadan serile serpile yaşadığı bir çiftliktir; bunu bir kez daha gördük. Bizim için yani halk için çok yalın, aslında çok da kolay olabilecek bir şey. Üzerinde yaşadığımız toprak parçasında adalete ve ekmeğe doymak, eşitlik içinde demokrasiyi yaşamak
“Kaderin cilvesine bak” denir ya, yaşadığım tam da bu türden bir şey. Bir yazarın yayınlanmaya hazırlanan bir roman taslağına göz atarken hoşuma giden şu satırları aradan çekip defterime not ediyorum:
Fakir için vatan, içinde aç yaşadığı bir kaledir. Zengin için ise vatan hem sermayesini koruyan kaledir ve hem de sermayesini büyütmek için kullandığı bir kaledir.
Meğer kaderin cilvesi, benim bu satırları yazdığım günün ortasında AKP’li cumhurbaşkanı geleneksel olarak güne damgasını vuracak sözlerinden birine denk getirmiş olayı. Neymiş? “Bu sol zihniyet bu komünistler bunlar hiçbir zaman vatansever değildir, milliyetperver değildir.” Ne desek, neresinden ele alsak hı?! Ne çok şey, ne çok kavram alt-üst oldu şu süreçte. Aklımıza ilk gelen elbette ki Nazım Hikmet ve onun “Vatan Haini” şiiri ve dolayısıyla vatanı yalan dolan arasında ABD güdümüne sokan DP’nin iktidar yılları oldu.
Ve Nazım’dan sonra da vatanımızı, emek verip aç kalanlar olarak kendimize, halkımıza yar etmek için nasıl çırpındığımız, ne kadar ağır bedeller ödediğimizi de unutmadık, unutmuyoruz da. Hatta biz düşüp, kalkıp “Vatan Haini” şiirini daha çok okur olduk. Kirlettiğiniz her bardak suda, kestiğiniz her yaş dalda, dağlarda çatışmaya sürdüğünüz her gencin ardında, ayaklar altına aldığınız her yasada dilimizden “Vatan Haini”nin dizeleri ister istemez düşmüyor.
Çıkarlarımız ortak mı ki, vatan anlayışımız ortak olsun değil mi? Vatan, siz sermayedar ve iktidar sahipleri için engel kural tanımadan serile serpile yaşadığı bir çiftliktir; bunu bir kez daha gördük. Bizim için yani halk için çok yalın, aslında çok da kolay olabilecek bir şey. Üzerinde yaşadığımız toprak parçasında adalete ve ekmeğe doymak, eşitlik içinde demokrasiyi yaşamak.
Uluslaşma çağında burjuvaziye vatan, bir pazar alanı olması açısından gerekliydi. Sınırlarını çizmek için bizleri, halkları, emekçileri az mı çarpıştırdı? Cephelerde gittik, çoğunlukla dönmedik. Dönebilenler olarak yoksul sefil bir ortamla karşılaştık. Yol yok, sağlık ocağı yok, okul öğretmen, sağlıkçı yok ama vergi illa ki var. Adaletsiz toprak dağılımının ortasında ağalarla cebelleştik. Burnumuzun dibinde 2. Paylaşım Savaşı başladığında salt silah altına alınmakla kalmadık, harmanımızdaki tahıldan da olduk. Biz yoksul olurken, iktidarla iş yapan karaborsacılar zengin oldu.
Okulsuz ve işsiz köylerden şehirlere göç ettik. Vatan, iktidardaki sermayedarlar ağalar için yerli yerindeyken bizim göçümüz, sürgünümüz oluyordu.
“Vatan…” parolasıyla ölmüş, yoksulluk çekmiş, itelenip kakalanmıştık. Yine de onurlu yaşayacağımız, bizi doyuracak toprağımızın vatanımız olduğu bilinciyle direndik. Siz Marshall yardımıyla ülkeyi peşkeş çektiğinizde, biz halk için, emekçiler için onurlu bir toprak parçasında ısrar etmeye, ona bağımsızlık istemeye devam ettik. Bu eylemlerimizin karşısında bugün vatanı kemirmiş olup da bize ders vermeye çalışanlar vardı. NATO’ya, 6.Filo’ya karşı yürüyen ülke ve halkını sevenlere komünist demeyen kaldı mı?
Siz bu halkı, vatan diye diye özel çıkarlarınız için öldürdünüz bay beton baronları. Hele bir bakın, etrafa! Vatan içinde, vatandan çıkarılmış toprağı bir seyret. Boşaltılmış köyler, zehirlenip yan gelip yatan topraklar, betonla tost haline getirilmiş kentler… Yesinler vatan ve millet perverliğinizi!
Bilir de yalan söylersiniz ki, özel mülkiyetten yana olmayan komünistlerin insan, halk, yurt, doğa, canlı sevgisi onların varlığı ve eylemleri kadar da saf ve berraktır. O yüzden hesapsız bir minval üzerinde ölüme yürümüş, ölmelerden beter zorluklara katlanmışlardır. İşkencecinin papaz olanı, işkence seansında hırt-hışır olmuş komüniste, “Bak sana yazık değil mi, daha çok gençsin, üniversiteyi de bitirmişsin kimin için uğraşıyorsun?” dediğinde, yarı ölü haline gelen devrimcinin dudakları işte o sevgi için kıpırdar: “Bağımsız vatan, özgür halk için.”
Komünistler! Solcular! Ah bugün siz niye betonsevicilere karşı çıkıyorsunuz? Denizi dolduracak havaalanı yapacaklarmış! mış… mış… Demek siz cennet bir vatan, cennet bir dünya isterken, betonsevicilerin sermaye çarkına el atıyorsunuz. Her yerde, her dönemde benzer tutkuyla seviden coşuyorsunuz. Doğru dün de Hitler’e karşı “büyük vatan savunması” parolasıyla faşizmi onlarca milyon ölerek yendiniz. Biri size “vatan, millet sevmez” mi dedi? Aşk olsun. Ve geçiniz bunu, yollar ayrı, varılacak yerler de ayrı. Ben halkı severim insanı sevdiğim için, vatanı severim ekmeğe, adalete, eşitliğe aç olduğum için. Ya sen neyin için?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.