Adı “Rusya, İran ve Kuzey Kore yaptırımları” olmasına rağmen ABD’nin son yaptırım kararları özünde Avrupa’ya yönelik ekonomik yaptırımlar ABD’nin Rusya ile ilgili çıkardığı yeni yaptırımlar Avrupa’da tepki yaratırken başlıktaki soru tekrar gündeme gelebilir. ABD senatosunda Cumhuriyetçiler ve Demokratların büyük çoğunluğu ile oylamadan geçen Rusya, İran, Kuzey Kore yaptırımları Trump yönetiminin yönelimlerinin de ilerisine giderek yeni […]
Adı “Rusya, İran ve Kuzey Kore yaptırımları” olmasına rağmen ABD’nin son yaptırım kararları özünde Avrupa’ya yönelik ekonomik yaptırımlar
ABD’nin Rusya ile ilgili çıkardığı yeni yaptırımlar Avrupa’da tepki yaratırken başlıktaki soru tekrar gündeme gelebilir. ABD senatosunda Cumhuriyetçiler ve Demokratların büyük çoğunluğu ile oylamadan geçen Rusya, İran, Kuzey Kore yaptırımları Trump yönetiminin yönelimlerinin de ilerisine giderek yeni bir dönemi işaret ediyor.
ABD’nin çıkarları söz konusu oldu mu her iki partinin gerektiğinde ortak tavır almaları bilinen bir şey. Ama adı Rusya, İran ve Kuzey Kore yaptırımları olmasına rağmen bu yaptırımlar özünde Avrupa’ya yapılan ekonomik yaptırımlar. Avrupa’nın özellikle Almanya ve Fransa’nın ısrarlı uyarılarının göz önüne alınmaması, beklenenden daha geniş bir yaptırım paketinin senatodan geçmesi ve Trump’ın önüne imzaya sunulmasın Avrupa’nın da payı az değil. Bir yandan “Rusya, ABD’de seçimlere müdahale etti, bizim seçimlerimize de müdahale edecek” yaygarası öte yandan Ukrayna, Kırım ile ilgili anti-Rusya propagandaları ile anti-Trump’çı kesimlere destek olunmasına rağmen, ABD’nin kendi çıkarları doğrultusunda adım atması Avrupa ile ekonomik krizin derinleşeceğini gösteriyor.
Trump’ın “Önce Amerika” (America First) adı altında atılan ekonomik adımlar doğrultusunda ABD’de yüz binlerce yeni istihdam yaratılması öngörülürken, bu süreç Avrupa’da çok sayıda işyeri yok olmasını da beraberinde getirecek. Yaptırımların beklenen etkiyi göstermemesi halinde gelecekte daha da genişletilmesi söz konusu olabilir.
Yaptırımlardan en çok etkilenecek olan ise gaz sektörü. Avrupalı şirketlerin Rusya ile anlaşmalar doğrultusunda boru hattı yapımına, bakımına ve onarımına katılması karşısında ABD’nin bu şirketlere büyük cezalar vermesi söz konusu. Avrupa ekonomisinin Rusya’nın ucuz gazına ihtiyacı var ve tekellerin bu alanda yaptıkları kazanç hiç de küçümsenecek gibi değil.
Bu yaptırımlar ile ABD doğu ile batı Avrupa arasındaki gaz akımını kesmek istiyor. Yani ilk elden etkilenecek olanlar, Pipelineprojekt Nordstream2 Baltic’ta çalışan şirketler; Fransız ENGIE-Konzern (Gaz de France–Suez), İngiliz-Hollanda ortaklığı Royal Dutch Shell, Avusturyalı OMV ve Alman Wintershall ve Uniper. Bu tekeller büyük para cezalarını hesaba katmak zorundalar. Ayrıca Azerbaycan ve Rusya arasındaki Şah Deniz projesi ile Rusya ve Türkiye arasındaki boru hattı projesinde çalışan şirketler de aynı risk altında.
Ucuz Rusya ve İran gazı yerine kendi pahalı gazını Avrupa’ya dayatan ve enerji sektöründe yüz binlerce istihdam oluşturmayı uman ABD’nin bu yaptırımlarına sessiz kalınmayacağı, karşı yaptırımlara gidileceği konusunda Avrupa’da sesler yükselmeye başladı.
AB komisyonu yayımladığı açıklama ile “Avrupalıların çıkarlarının bu yaptırımlara yeterince yansıtılmadığı, Avrupa’nın enerji bağımsızlığının ve şirketlerin Rusya ile ticaret yapmalarının tehlikede olduğunu belirtti” ve uyarılarda bulundu.
Çeşitli Alman politikacılar ve şirket yöneticileri de yaptıkları açıklamalarla sık sık Avrupa’nın bu konunda ilişkilerini tekrar gözden geçireceklerini ve gerekli adımları atacaklarını söylediler.
AB Komisyonu başkanı Jean-Claude Juncker Amerikan şirketlerine karşı yeni önlemler alınması için çalışmalara başlandığını söyledi.
Fransız ekonomi gazetesi Les Echos, ABD’nin bu yaptırımlarından etkilenecek Fransız şirketlerinin bir listesini yayımladı, bunların içinde büyük tekeller de vardı. Fransız dışişlerinden yapılan bir açıklamada da ABD’nin ya da başka bir devletin yasalarından korunmak için Fransız yasalarının yeniden düzenleneceği ve Avrupa’nın yenilenmesi gerektiği dile getirildi.
Temmuz başında Fransız enerji şirketi Total, İran ile 5 milyar dolarlık bir anlaşma imzalamıştı, bu anlaşma ile İran’ın Körfez’deki gaz üretimi daha da genişletilecekti.
2014 yılında benzeri sürtüşmede ABD’nin Fransız BNP-Bank’a İran ile yaptığı ticaret bahanesi ile verdiği 8,9 milyar dolarlık cezaya Avrupa geçen sene Apple’a verdiği 13 milyar dolarlık ceza ile karşılık vermişti.
Üstüne ABD Dışişleri’nin bu yıl yaptırdığı araştırma raporunda[1] ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurduğu dünya düzeninde kendine biçtiği rolün “çürümekte” olduğu ve hatta “çökme” ile karşı karşıya kaldığı belirtiliyor. Gerek ekonomik gerekse de askeri olarak dünya jandarmalığını kaybetme olgusunu Amerikalıların önce hazmetmesi lazım.
Ayrıca Almanya’nın ve Fransa’nın, NATO dışında kendi öncülüklerinde bir Avrupa ordusu kurma çabaları hesaba katıldı mı, başlıktaki soru anlam taşıyor.
Avrupa ve Amerika arasındaki krizler kapitalizmin neoliberal politikalarının dünya barışını tehdit eden ne kadar büyük bir tehlike oluşturduğunu bir kez daha gösteriyor.
Savaş çığlıkları sadece Çin’e, Rusya’ya, Kuzey Kore’ye karşı değil, kapalı kapılar arkasında ABD’nin eski ve şimdiki müttefikleri Avrupa’nın büyük tekellerine karşı da atılıyor.
Ne ABD’liler ne de Avrupalılar artık aralarındaki sürtüşmeleri saklama gereği görmüyorlar. Gazeteler üst düzey politikacıların bu sürtüşmeler üzerine yaptıkları açıklamalarla dolu. İki tarafın yandaşlarının sütunlarında gözlenen ağır sertleşme var. Kullanılan kelimeler, cümleler dostane olmaktan çoktan çıktı. Ne ortak değerlerden ne de ortak çıkarlardan bahseden var.
Bu ekonomik sürtüşmeler küresel bir ekonomik krize yol açar mı ya da askeri bir müdahale söz konusu olur mu, beklemek gerek. Açık olan şu; bazı dengeler yerinden oynuyor ve geçen yüzyılda yaşanan iki paylaşım savaşı ve onların sonuçları hala hafızalarda.
Dipnot:
[1] https://ssi.armywarcollege.edu/pubs/display.cfm?pubID=1358
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.