Kültün “gittiği yerde, kendisine hemen bir karşılayıcı ve dinleyici kalabalığı sağlamak; yalancıktan halk kendisine sevgi gösteriyormuş gibi yapmak, ‘Vive l’ empereur!’ diye bağırmak” ve “elbette ki polisin himayesinde” muhaliflere “sövmek ve onları dövmek gibi özel bir görevleri” vardır
Kültün “gittiği yerde, kendisine hemen bir karşılayıcı ve dinleyici kalabalığı sağlamak; yalancıktan halk kendisine sevgi gösteriyormuş gibi yapmak, ‘Vive l’ empereur!’ diye bağırmak” ve “elbette ki polisin himayesinde” muhaliflere “sövmek ve onları dövmek gibi özel bir görevleri” vardır
Onları işçi sınıfı içindeki tortu olarak nitelemek mümkün. Lümpenler toplumsal üretime doğrudan değil kara borsa ya da yeraltı ekonomisi denilen, meta bağımlı ekonominin bütünleyicisi arka bir kapıdan dahil olurlar. Bu arka kapıdan topluma fiziken ve zihnen zararlı birtakım metaları ve “hizmetler”i sağlarlar. Onlar da bir sermayedarın boyunduruğu altındadırlar. Bu yönüyle teknik olarak işçi sınıfı içerisinde bulunan lümpen proletarya, varlığını işçilere ve halka kastetmek, zarar vermek fiilinde bulduğundan, aynı zamanda sınıfın geri kalanının dışındadır. Başka bir deyişle, sınıf bilincine ulaşma olanağından yoksundur. Bu anlamıyla sınıf içindeki bir tortu nitelemesi yerindedir.
Marx’ın lümpenler kategorisi altına yıkıma uğramış “kibar düşkünler”, burjuvazinin kokuşmuş serüvencileri ve döküntüleri, başıboş serseriler, yol verilmiş askerler, hırsızlar, şarlatanlar, yankesiciler, kumarbazlar, pezevenkler, satılmış kalemler gibi farklı kesimleri aldığı görülür.[1] Başka bir yerde aralarına avantayla çalışan finansçıları ve rüşvetle beslenen bürokratları da ekler.[2] (Belki biz de buraya sosyal medya trollerini ekleyebiliriz.) Engels bunların hiçbirinin işçilerin dostu ya da müttefiki olmadığına dair önemli bir uyarıda bulunur; ve sınıfın da bunun hayli farkında olduğunu düşünür.[3] Bu bağlamda Fransız işçilerinin her devrimde evlerinin duvarlarına “Mort aux voleurs!”[4] yazarken ve bunlardan birçoğunu kendileri kurşuna dizerken, bunu söz konusu güruhtan kurtulmak gerektiğininin bilinciyle yaptıklarını belirtir.[5] Öyle ki lümpeni ilgilendiren sadece kendi çıkarıdır.[6] Bu yüzden çıkarı için halka karşı suç işlemekten çekinmez. Dahası, belirli bir menfaat karşılığında hiç düşünmeden “kendini satar.”[7] Karşılığını aldığı sürece burjuvazinin emirlerini uygulamaya hazırdır. Bu bakımdan işçilerin yanında olması için pek bir sebep yoktur. Kimi istisnai örneklerin dışında lümpenlerin daima işçiler ve halk karşısında konumlandığı görülmektedir.[8] Bu konumlanışın çoğunlukla örgütlü bir biçim aldığı söylenebilir.
Genel örgütlenme biçimleri çete ya da daha kapsamlı olan mafyadır. Başlıca amacı hırsızlık, fuhuş, uyuşturucu, haraç, kumar gibi yeraltı ekonomisi unsurlarını yaygınlaştırmaktır. Bu sınırı koruduğu sürece daha çok ekonomik bir örgütlenmedir. Bu sınırın aşıldığı noktada ise örgütlenme biçimi farklıdır; daha çok siyasi bir örgütlenmedir. Bunun için ya bir çetenin, mafyanın yeniden yapılandırılması ya da lümpen proletaryanın daha baştan böylesi bir yapı içinde örgütlenmesi gerekir.[9] Bu gibi bir örgütlenme biçiminin başlıca amacı, düzenin korunmasında paramiliter bir topluluk, eşdeyişle diğer kolluk kuvvetlerine eşlik eden üçüncü bir unsur olmaktır.[10] Paramiliter, düzenin savunduğu başlıca değerleri bir kıyafet gibi suçlarının üstüne geçirir. Bir yandan yeraltı ekonomisinin içindeki yerini korur; diğer yandan halka karşı savaşın bir parçasını temsil eder. Örnekleri çoğunlukla otoriter demokrasi ve örtük ya da aleni faşizm gibi kişi kültünün kuvvetli olduğu yerlerde bulunur. Öyle ki kültleştirilen kişi örgütlenmenin fahri lideri olarak anılır.[11] Böylece paramiliter tarafını açıkça ilan etmiş olur.
Paramiliter örgütlemenin yönetim kademeleri bürokratlardan, istihbarat elemanlarından ya da kolluk kuvvetlerinin rütbeli kadrolarından oluşabileceği gibi, doğrudan iktidarın emrine girmiş kimse ya da kimselerden de oluşabilir. Üyeleri ise daima lümpenlerdir. Paramiliter, resmi bir niteliği olmasına karşın kendini “halkın içinden” gösterir. Bu, maskeleme ve kültleştirme koşullarının sağlanmasıyla paramiliter örgütlenmenin halka karşı işlediği tüm suçlar ona birer hak olarak tanınır. Bu noktada hukuk, kendisi nezdinde istisna halini bir kural olarak uygular. Böylece hukuktan muaf olması ve meşruluk kaygısı duymaması itibarıyla, açıktan resmi olan kolluk kuvvetlerinin yapamadıklarını yapabilme cesaretini gösterir. Bunların başlıcaları, Marx’ın ortaya koyduğu kapsam[12] bakımından şöyle özetlenebilir: Kültün “gittiği yerde, kendisine hemen bir karşılayıcı ve dinleyici kalabalığı sağlamak; yalancıktan halk kendisine sevgi gösteriyormuş gibi yapmak, ‘Vive l’ empereur!’[13] diye bağırmak” ve “elbette ki polisin himayesinde” muhaliflere “sövmek ve onları dövmek gibi özel bir görevleri” vardır. Dahası “karşı-gösterileri önlemek ya da dağıtmakla“ da görevlidirler. Bunlara elbette, muhalefet kadrolarına karşı fiziki saldırı, hatta suikastler düzenlemek, kapsamlı eylem, direniş ve ayaklanmalar sırasında kolluk kuvvetlerinin arkasında saf tutmak da eklenmelidir.[14]
Lümpen proletaryanın örgütlenmesi, proletaryanın örgütlenmesi karşısında bir engeldir. Bunun birden fazla boyutu vardır. Bunlardan ilki, bireyin ağırlaşan sorunları dolayısıyla deneyimlediği mutsuzluk halini istismar ederek, ona sorunlarından bir süre uzaklaşabileceği sahte bir sığınak sunmasıdır. Bu sığınak uyuşturucu gibi bir öğe olabileceği gibi fuhuş, kumar gibi bir etkinlik de olabilir.[15] Her biri bireyi fiziken ve zihnen yozlaştıran ve ötesinde yıkıma uğratan bağımlılık halleri yaratırlar. Böylece bireyin varlığına kastederler. Diğer boyut ise bireyin halihazırda burjuva tarafından el koyulmuş (ve elbette kalanı vergiler aracılığıyla tırtıklanmış) değişim araçlarının ya da tüketim metalarının gasp, hırsızlık, dolandırıcılık gibi fiiller aracılığıyla elinden alınmasıdır. Bunun sonucu olarak birey, kaybettiklerini yerine koyabilmenin çabası içinde kaybolur. Bu ikisine paramiliter örgütlenmenin sorumlulukları da eklenebilir. Böylece her şey daha açık hale gelir. Örneğin “Parasız Eğitim!” pankartıyla yürüyen insanlara sözlü ya da fiziksel tacizde bulunmak ya da bir yürüyüş sırasında kolluk kuvvetlerinin yanında “halktanmış gibi yaparak” saldırıda bulunmak, işlerinin birer parçasıdır.
Lümpenlerin örgütlenmesini ve halkın karşısında bir tehdit haline gelmesini engellemenin kalıcı yolu örgütlenmektir. Bu sayede halk bir araya gelerek, en yalınından en karmaşığına sorunlarını çözebilmek bakımından küçük ya da büyük adımlar atabilir. Böylece çözümsüz sanılan köklü sorunlar dahi açıklığa kavuşturulur ve sorumlusu olan düzene karşı tepki örgütlenir. Dahası, bireylerin olanaklarını geliştirebilecekleri dayanışma dernekleri, kültür merkezleri, spor salonları ve benzeri kurumlar oluşturarak, yozlaşmanın önüne somut bir set çekilebilir. Buna yozlaşma karşıtı bir bilincin oluşturulması da eşlik eder. Ve son olarak, lümpenlere karşı kendini koruma olanakları yaratılabilir. Bu şekilde, örneğin bir yandan hırsızlık gibi durumlar engellenirken, diğer yandan halkın mücadele pratikleri önündeki olası ya da fiili engeller ortadan kaldırılır.
Dipnotlar:
[1] Karl Marx, “The Eighteenth Brumaire of Louis Bonaparte”, Marx & Engels Collected Works Volume 11 içinde, London: Lawrance & Wishart, 2010, s. 149; Karl Marx, Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i, çev. Sevim Belli, Ankara: Sol Yayınları, s. 77.
[2] Karl Marx, “The Class Struggles in France”, Marx & Engels Collected Works Volume 10 içinde, London: Lawrance & Wishart, 2010, s. 51; Karl Marx, “The Eighteenth Brumaire of Louis Bonaparte”, s. 143.
[3] Friedrich Engels, “Preface to the 2nd Ed. of The Peasant War in Germany”, Marx & Engels Collected Works Volume 21 içinde, London: Lawrance & Wishart, 2010, s. 98.
[4] Hırsızlara ölüm!
[5] A.g.e., s. 98.
[6] Bkz. Friedrich Engels, “The Campaign for the German Imperial Constitution”, Marx & Engels Collected Works Volume 10 içinde, London: Lawrance & Wishart, 2010, s. 165, 168.
[7] Friedrich Engels, “Preface to the 2nd Ed. of The Peasant War in Germany”, s. 98.
[8] 1848 Haziran Ayaklanması’nda işçiler karşısındaki konumlanışı bakımından bkz. Karl Marx, “The Eighteenth Brumaire of Louis Bonaparte”, s. 110.
[9] Bu noktada başlıca tarihsel model örneklerden biri 10 Aralık Derneği’dir. 10 Aralık Derneği’nin örgütlenme biçimine dair bkz. Karl Marx, “The Eighteenth Brumaire of Louis Bonaparte”, s. 148-149.
[10] Kolluk kuvvetlerinin bir kısmının lümpen proletaryadan devşirilen kimselerden oluşturulması da sık karşılaşılan bir durumdur. Marx’ın verdiği bir örnek için bkz. Karl Marx “The Class Struggles in France”, s. 62.
[11] Burada Louis Bonaparte örneğine dair bkz. Karl Marx, “The Eighteenth Brumaire of Louis Bonaparte”, s. 196.
[12] A.g.e., s. 150.
[13] Yaşasın imparator!
[14] Örneğin bkz. Karl Marx, “The Eighteenth Brumaire of Louis Bonaparte”, s. 150; Karl Marx, “The Victory of the Counter-Revolution in Vienna”, Marx & Engels Collected Works Volume 7 içinde, London: Lawrance & Wishart, 2010, s. 505.
[15] Bütün bunların özellikle emekçi semtlerinde yaygınlaştırılmaya çalışılması tesadüf değildir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.