İdlip ve Afrin operasyonlarının Türkiye’nin içeride ve dışarıda hedef alınacağı bir saldırılar zincirini tetiklemesi muhtemel. ABD, Rusya, Suudiler, Nusra ve Kürt silahlı hareketinden oluşan bir yelpazenin karşılık verme olasılığı hesaba katılmalı
Olası İdlip ve Afrin operasyonlarının Türkiye’nin içeride ve dışarıda hedef alınacağı bir saldırılar zincirini tetiklemesi muhtemel. ABD, Rusya, Suudi Arabistan, Nusra ve Kürt silahlı hareketinden oluşan bir yelpazenin karşılık verme olasılığı hesaba katılmalı
Saray sözcüsü İbrahim Kalın, 22 Haziran’da, “İdlip’e Türk ve Rus askeri konuşlanabilir” dedi. Ertesi gün Milli Savunma Bakanı Fikri Işık da Türk askerinin İdlip’te görev alacağını fakat sayısının belli olmadığını söyledi.
Bu açıklamalara kadar, Türkiye’nin sahadaki olası varlığını etkileyecek şu gelişmeler yaşanmıştı:
1-) 9 Haziran’da İdlip’te Şam’ın Fethi Cephesi (Nusra) öncülüğündeki cihatçı çatı örgütü Tahrir’uş Şam, AKP destekli cihatçı gruplara saldırdı. 11-12 Haziran’da Azez-Bab-Cerablus üçgeninde Fırat Kalkanı’na bağlı cihatçı gruplar arasında çatışmalar yaşandı. Çatışmalar, ABD destekli gruplardan Hamza Tugayı ile AKP destekli Ahrar’uş Şam’a bağlı Birinci Alay arasında yaşandı. Bazı kaynaklar çatışmaların çıkar çatışması nedeniyle yaşandığını belirtse de, asıl olan Nusra’nın AKP destekli cihatçılar arasındaki etkinliğinin artırmasıydı.
2-) Suudi rejimi öncülüğündeki Körfez monarşileri (ve Mısır) ile Katar arasında yaşanan kriz tüm hızıyla devam ediyordu.
3-) YPG-YPJ öncülüğündeki Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Rakka operasyonunda IŞİD karşısında çemberi iyice daraltıyordu. Ayrıca IŞİD’den kurtarılan Tabka Hava Üssü’ne ABD’nin yerleşeceği, YPG-QSD’nin Irak-Suriye sınırındaki El-Tenef üssüne sevk edileceği, Rakka’dan sonra Deyrizor operasyonunun başlatılacağı iddialarının dillendirildiği bir dönemde bunları güçlendiren iki gelişme yaşandı. ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon, 18 Haziran’da Rakka’nın güneyinde bir Suriye jetini, 20 Haziran’da da Suriye-Irak sınırındaki El-Tenef yakınlarında Suriye’ye ait İran yapımı bir insansız hava aracını (İHA) düşürdü.
Yukarıdaki gelişmeleri, Türkiye’nin girişeceği olası İdlip macerasıyla ilişkilendirerek okumak mümkün.
1-) TSK İdlip’e girerse karşısında Nusra ve müttefiklerini bulur.
Mayıs ayı başında Türkiye, Rusya ve İran’la birlikte Astana’da mutabakata varmış, bu çerçevede Nusra ve müttefiklerinin bulundukları bölgelerden arındırılmasını kabul etmişti. Cihatçılar için Astana sürecinin kısa vadedeki karşılığının başta İdlip olmak üzere “çatışmasızlık bölgeleri”nde kanlı bir “iç savaş” olacağını yazmıştık.
Saray rejimi, YPG-QSD’ye desteği nedeniyle ABD’yle gerilim yaşarken, Rusya ile ilişkilerini istikrarlı bir şekilde ilerletiyor. Bu yüzden Nusra’yı gözden çıkararak İdlip’teki etkisini kırmaya çalışırken, başta Ahrar’uş Şam olmak üzere aktif desteği sürdürdüğü grupların da Suriye’nin geleceğinde yer alabilmesini garantilemeyi hedefliyor. Nusra ise İdlip’te kendisine karşı faaliyet yürüten grupları tasfiye etmekle kalmıyor, TSK’nin kontrolündeki Azez-Bab-Cerablus üçgenindeki müttefiklerine de Fırat Kalkanı gruplarına karşı yol veriyor. Üstelik Tahrir’uş Şam, İdlip’e yönelik olası askeri müdahaleyi işgal kabul edeceklerini ve işgalci güçlere karşı koyacaklarını da açıkladı.
2-) Suudi rejimi, “Katar’dan çok Katarcı” Erdoğan’a karşı IŞİD’i ve Nusra’yı destekleyebilir.
AKP iktidarı, Katar’ı “terörizme destek” ile suçlayan ve ambargo uygulayan Suudilere veryansın ederken Doha yönetimi 14 Haziran’da, ABD ile 12 milyar dolarlık elde kalmış F-15 savaş uçağı anlaşması yaparak Trump’a rüşvetini ödemiş oldu. Katar ABD karşısında hizaya gelirken, Suudi rejimi de sıradaki kozunu oynadı ve Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Bahreyn ile birlikte; El Cezire kanalının yayınını durdurması, İran’la ilişkileri kesmesi ve Katar’daki Türk üssünü kapatmasının da aralarında olduğu 13 maddelik talep listesini Doha’ya iletti.
Katar, “mantıklı ve uygulanabilir” olmadığı gerekçesiyle bu listeyi kabul etmedi ama “Katar’dan çok Katarcı” kesilen AKP iktidarı, Körfez’deki krizde kendilerinin de doğrudan hedefte olduğunu fazlasıyla görmüş oldu.
Bu krizin Suriye’ye yansıması ise TSK’nin İdlip’e olası müdahalesi karşısında Nusra ve müttefiklerinin Suudiler tarafından desteklenmesi olabilir.
Öte yandan 20 Haziran’da El-Bab’da, AKP-MİT destekli Sultan Murad Tugayı’nın karargahına toplantı sırasında el yapımı patlayıcıyla düzenlenen saldırı sonucu örgütün iki komutanı öldü, 12 militanı ise ağır yaralandı. Saldırıyı üstlenen olmadı ancak bölgedeki gruplara sızmış IŞİD militanlarından şüphe ediliyor. Bu kişilerin Suudi istihbaratı tarafından yönlendirilmiş olması da muhtemel.
3-) YPG-QSD’nin ABD’yle askeri işbirliğini artırması Rusya’yı rahatsız ediyor. Rakka’da rol verilmeyince İdlip için heveslenen AKP iktidarı, Rusya’nın göz yumacağını düşünerek, Afrin ve çevresinde YPG’yi hedef alabilir.
AKP iktidarı, Rakka operasyonunun dışında tutulmasına, Rusya’yla İdlip’te girişeceği bir operasyon ile karşılık vermek istiyor olabilir.
Ancak İdlip için heveslenmesinin bir nedeni de, buranın PYD-YPG kontrolündeki Afrin Kantonu’nun güneyinde yer alması. Kürtleri izole etmek ve sürekli tehdit altında tutmak isteyen Saray rejimi, 21 Haziran’dan itibaren Afrin’in kuzeyindeki Kilis’e ve karşısındaki Azez’e askeri yığınak yapmaya başladı. Kürt kaynaklar, TSK ve cihatçı grupların, ilk olarak Minnağ Hava Üssü ve Tel Rıfat kasabasını YPG’den almak için operasyona hazırlandığını belirtiyor.
AKP iktidarı, Rusya’nın göz yumacağını düşünerek YPG’yi hedef alabilir. Ancak buna ABD’nin nasıl tepki vereceğini kestirmek zor değil. Sadece ABD değil, AKP sınırı aştığında Rusya da daha önce Fırat Kalkanı’nda olduğu gibi TSK’yı hedef alabilecektir. Olası İdlip ve Afrin operasyonlarının Türkiye’nin içeride ve dışarıda hedef alınacağı bir saldırılar zincirini tetiklemesi muhtemel.
Bir kez daha vurgulamak gerekirse, Türkiye Fırat Kalkanı’ndan katbekat ağır sonuçlarla karşı karşıya kalınabilir. TSK sahada birden fazla grup tarafından hedef alınabilir, Türkiye’deki örgütlenme ağı genişleyen Nusra’nın ve Kürt silahlı hareketinin ülke içinde misilleme saldırıları gerçekleşebilir. İdlip’e olası bir müdahale sonucunda Türkiye yeni bir göç dalgası yaşanabilir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.