Şimdi zaman kadınlar için, adalet kervanının önüne geçip yargılayanı yargılama; akla ve hakikate değil zora ve hileye dayalı şu adaletsiz düzende kadınlara ve çocuklara karşı işlenen suçların faillerini etkisiz hale getirme zamanı
Şimdi zaman kadınlar için, adalet kervanının önüne geçip yargılayanı yargılama; akla ve hakikate değil zora ve hileye dayalı şu adaletsiz düzende kadınlara ve çocuklara karşı işlenen suçların faillerini etkisiz hale getirme zamanı
Erkek şiddeti ezici bir oranda aile içinde yaşanırken, kadına karşı şiddeti önlemek için çıkarılan yasanın adının “Ailenin Korunması Yasası” olduğu ve bu şiddet yuvasının diktatörlük yanaşması bakanlar tarafından alabildiğine tahkim edilmek istendiği bir ülkede, aileyi korumak uğruna öldürülmüş tüm kadınlar için adalet istiyoruz.
Şiddete uğrayan kadınları sözüm ona sığınma evlerine ulaştırmak için açılan belediye ilk kabul merkezlerine aynı kadınlar tarafından takılan adın “geri gönderme merkezi” olduğu; “Babam beni öldürmekle tehdit ediyor” diye şikayette bulunan genç kadınlara polisin “Ben de çocuğuma seni öldürürüm diyorum ama öldürmüyorum”; babasının istismarına maruz kalan çocuğa “Babandır affet” diyebildiği bir ülkede, şiddet ve cinsel istismar hapishanelerine dönmek zorunda bırakılmış tüm kadınlar için adalet istiyoruz.
“Eşine bir şans daha ver, yazıktır yuvana! Babandır, öp babanın elini!” ülkesinde tecavüzcülerle evlendirilen; çocuk yaşta çocuk doğurmak zorunda bırakılan tüm kadınlar için adalet istiyoruz.
Kadınların ve çocukların hapsedildiği her türlü şiddet/cinsel şiddet yuvasına diktatörlüğün temelini oluşturan güç blokunu korumak adına kol kanat gerildiği bir ülkede, gerici tarikat yurtlarında tecavüze uğrayan, istismar edilen, hayatı daha başlamadan elinden alınan tüm kız ve erkek çocukları için adalet istiyoruz.
Erkek egemenliğinin ve erkek şiddetinin en keskin biçimlerinden biri olan tecavüzün, hala fiilen “şikayete bağlı bir suç” olduğu; kadınlardan, kanıtlanması neredeyse imkansız bir suç olan tecavüzün kanıtının istendiği ve kolluğuyla yargısının, medyasıyla bakanının tecavüzün aslında kadınlar tarafından işlenen özgürlük suçunun bedeli olduğunu kanıtlamak için elbirliğiyle çalıştığı bir ülkede tecavüze uğrayan tüm kadınlar için adalet istiyoruz.
Şikayetçi olmak için gittiği karakolda, “Ne işin vardı senin o evde? Ne işin vardı senin gecenin üçünde sokakta! Niçin bağırmadın, niçin karşı koymadın? Yoksa sen mi kuyruk salladın?” aşağılamalarına maruz bırakılan tüm kadınlar için adalet istiyoruz.
Kadınları öldüren ısrarlı takipçilerin (stalker) şiddetli aşk indiriminden yararlanabildiği; aile şiddet bürosu savcılarının, “(Adama) evden uzaklaştırma verirsem kadının eve başka adam atmayacağını nereden bileceğiz?” sorusunu sorarak tüm kadınları aşağıladığı ve ölüme yolladığı bir ülkede tüm kadınlar için büyük bir öfkeyle adalet istiyoruz.
Gerçek adaletin değil, büyük yoksul erkek kitlelere verebileceği tek ödül kadın bedenini yağmalamak olan diktatörlük yanaşması bir erkek adaletin ülkesi burası.
Kadınların işlediği eşitlik ve özgürlük suçunun, başta erkek adalet olmak üzere diktatörlüğün tüm kurumları tarafından azılı kadın düşmanlığıyla cezalandırılmak istendiği böyle bir ülkede, tüm kadınlar için adalet istemek elbette öncelikle yargılayanı yargılamak anlamına geliyor. Ve yanaşma kadın örgütlerinin, kadınları özel ve kamusal alanda eşitlik ve özgürlük isteme günahından caydırmak için, post-feminist/dinci “eşitlik üstü adalet” bulamaçlarından medet umduğu bir ülkede, kadınlar için adalet istemek, gerçekte büyük bir öfkeyle eşitlik özgürlük laiklik ve bunların hepsi için hakikati istemek demek.
Ne sandınız? Erkek adalet ve onu tahkim eden diktatörlük tepeden tırnağa çürürken, biz boyun eğdirilemeyen tüm kadınlar, adalet istemi adını verdiğimiz büyük bir ahlaki öfke patlamasıyla, gerçekte kadınlara ve çocuklara karşı işlenen tüm suçları yargılıyoruz.
Adalet istiyoruz çünkü maruz bırakıldığımız eşitsizliğin, acıların ve aşağılanmanın, “kaçınılmaz ilahi bir kader” veya “fıtrat” değil, gerici erkek egemenliğinin arkasına saklanan gayri meşru bir iktidar çetesinin eseri olduğunu biliyoruz. “Adalet” diyerek adaletsizliği yargılarken, aslında büyük ve güzel ahlaki öfkemizle, gayri meşru iktidar çetesinin dayattığı büyük ruh ölümüne isyan ediyoruz.
Emin olun, bizim büyük ve güzel öfkemiz, ne “Gezi iyiydi Geziciler olmasa” dar kafalılığına sığar, ne herhangi bir beyaz atlı prens lider bizi adaletsizlikten kurtarabilir.
Şimdi zaman kadınlar için, adalet kervanının önüne geçip yargılayanı yargılama; akla ve hakikate değil zora ve hileye dayalı şu adaletsiz düzende kadınlara ve çocuklara karşı işlenen suçların faillerini etkisiz hale getirme zamanı. Şimdi zaman kadınlar için, özel, kamusal, ekonomik, siyasal, ideolojik ve duygusal alanlardaki diktatörlük yancısı erkek şiddetinin koruyucusu ve kollayıcısı erkek yargıyı adaletin önüne çıkarma zamanı. Madem o erkek yargı kendi hayatı, kendi kaderi, kendi bedeni üzerinde hak iddia eden tüm kadınları “uygunsuz” ilan eden büyük bir kadın düşmanlığı kampanyasının gönüllü neferidir ve madem erkek yargı, adalet talebini tecavüzle tehdit edenlere kol kanat germektedir o zaman her yer artık Pippa’nın tecavüz edilip öldürüldüğü yerdir. Pippa’nın öldürüldüğü yerden adalet, eşitlik, özgürlük, laiklik ve hakikate ulaşana kadar, dönen dönsün biz dönmeyiz bu yoldan.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.