İşçi sınıfının ortak kaderine yakından bağlı Esperanto’nun kısa bir tarihi
İşçi sınıfının ortak kaderine yakından bağlı Esperanto’nun kısa bir tarihi
Babamın yabancı dile duyduğu aşk, otobüs şoförlüğünü bırakıp Franco ile mücadele etmek için Kanal’ı geçip bir komünist olduğunda başladı. Katalonya’da bir mücadeleci ona “Uluslararası Tugaycılar[1] Esperanto’yu bilselerdi, daha başarılı olabileceklerdi” demiş. Bir kolejde biri Esperanto’yu küçük burjuvazi olarak –devamı gelir – adlandırdığında şok olmuş ve hayal kırıklığına uğramıştı. Bana daha sonra, “Yanılıyor; Esperanto iyi bir fikir. Sözcüklerle komünizm. Bir gün, herkes onu konuşacak” dedi.
Bu evrensel dil düşüncesini sevmiştim. Mucidi onu basit olacak şekilde tasarlamıştı ve ben bu dili sadece üç ay içinde öğrendim. 2011’de Katalan Esperanto Derneği, beni Montjuïc Mezarlığı’ndaki anıtlarında Uluslararası Tugayı anma konuşması için davet etti. Babamın anısına olsun istediklerinden Esperantoca verdim.
20. yüzyılın başında, devrimciler bu dili uluslararası dayanışmayı inşa etmenin bir aracı olarak görerek kucakladılar. Esperanto, hem faşist hem de komünist devletlerin onlarca yıl süren saldırılarına maruz kaldıkça bu umutların birçoğu ile birlikte soldu, ancak mirası korunmaya değer.
Leizer Ludwik Zamenhof (1859-1917), Esperanto’yu küresel bir ikinci dil olarak yarattı. Litvanyalı bir Yahudi olan Zamenhof, Rus işgali altında ve Yahudiler, Katolik Polonyalılar, Ortodoks Ruslar ve Protestan Almanlar arasındaki gerilimin ortasında büyüdü. İletişimsizliği bu sorunun başlıca nedeni olarak tanımladı.
İlk olarak, Zamenhof, Rus İmparatorluğu boyunca Yahudileri birleştirmek için standardize edilmiş bir Yiddiş yaratmaya çalıştı. Sonunda, adı “umut dolu” anlamına gelen evrensel bir dil lehine bu fikri terk etti.
Bu projenin altında yatan Zamenhof’un interna ideo‘suydu, dilin kendi başına bir sonu temsil etmekten ziyade dünya barışı ve anlayışına doğru atılmış bir adım olduğu inancıydı.
1905 yılında sadelik, etkinlik ve zarafeti azami seviyeye çıkarmaya çabalayarak Fundamento de Esperanto‘yu yayımladı. Dilbilgisi kuralları sadece on altı taneydi, yazım fonetik, isimler cinsiyetsiz, fiiller düzenli ve çekimsizdi. Onu, İncil’i, Shakespeare’i, Moliere’i ve Goethe’yi tercüme ederek test etti ve genişletti.
Esperanto, bir zamanlar sınırları silmeye yardımcı olan Yiddiş ve Ladino, Yahudi Frank dili ile bazı özellikleri paylaşıyor. Zamenhof hiç bahsetmediği halde, bazı çalışmalar bir Yiddiş etkisi tespit etti.
Esperanto’nun sözcük dağarcığı yirmi birinci yüzyıl enternasyonalistleri için bir sorun teşkil ediyor, çünkü yalnızca Avrupa dillerinden geliyor. Aficionados, Avrupalı olmayan sözcükleri içeren Lingwa de Planeta gibi başka yapay diller icat etti, ancak Esperanto alana hâkim olmaya devam ediyor.
Idoo, Interlingue ve Interlingua gibi diğer yapay diller küçük ama dirençli kaldı, ancak sadece Esperanto geçen yıllara direndi. Bugün, sadece bir milyondan az kişi bu dili biraz biliyor ve 10 milyon kişi öğrenmeye çalıştı. İstikrarlı fakat topraksız bir konuşma topluluğuna sahip.
Milletler Cemiyeti, yardımcı bir dil fikrini destekledi ve 1954’te UNESCO, Universala Esperanto-Asocio’ya (Evrensel Esperanto Derneği, kısaltması: UEA) “danışmanlık statüsü” verdi. Çeşitli Protestan ve Katolik mezhepler, Esperanto’nun komünlere ait bir dil olarak kullanımına müsamaha gösterdiler. Bahâîliğin kurucusu bir yapay dil fikrini destekledi; takipçilerinin bir kısmı Esperanto’yu tercih ederken diğerleri Interlingua’yı tercih ediyor.
Eleştiriler Esperanto’nun yapay ve kültürdışı olduğunu savunuyor. Fakat söz konusu olan diller ise doğal–yapay ayrımının korunması zordur. Karma diller aynı zamanda “yapay”dır, belirlenebilir bir zaman ve yerde ortaya çıkarlar ancak birçoğu tartışmasız doğal diller olan kırma dillere dönüşürler. Çoğu devlet kendi resmi dillerini standartlaştırır ve kanunlaştırır. Dil reformcuları modern Çince’nin fonolojisini, morfolojisini, dilbilgisini ve sözcük dağarcığının büyük kısmını icat ettiler. Shakespeare’in yeni sözcüklerine hızlıca göz atıldığında da farkedileceği gibi -ağzıbozuk, kasıntı, büyülemek (İngilizceleri: foul-mouthed, swagger, bedazzle)- yazarlar genellikle ana dillerini şekillendirir ve yeniden şekillendirirler. Olası sözcükler gerçek sözcüklere dönüşebiliyorsa olası diller de gerçek dillere dönüşebilir.
Üstelik Esperanto’da kültür eksikliği yoktur. Yaklaşık iki bin denaskuloj[2] veya ana dil konuşuru bu dilde yetişmiştir ve böylece onu melezleştirirler. Yüzden fazla süreli yayın ve 30 bin Esperanto dilinde kitap ve geçtiği birçok uzun metrajlı film vardır.
Zamenhof, Esperanto’yu etnik dillerin yerine geçmek üzere değil, bir ikinci dil olarak tasarladı. Bugün, UEA 121 ülkede 15 binden fazla üyeye sahip ve yıllık dünya kongreleri düzenlemektedir. Katılım son yıllarda oldukça sabit devam etmiştir – 2016’da Slovakya kongresine 1252, önceki yıl Fransa kongresine 2 bin 698 kişi katıldı. Buna karşın, bireysel üyelikleri düşüyor.
Enternasyonalizmi ve barışseverliği sebebiyle Esperanto anarşistleri, sosyalistleri ve komünistleri cezbetti. Faşist rejimler onun devrimci potansiyelini gördüler ve onu baskıladılar.
Birinci Dünya Savaşında UEA tarafsızlığını ilan etti ve akabinde savaş yanlısı basında Esperantistler ulusal hain oldu. Bazıları sonunda milliyetçiliğe karşı taviz verdiler.
1921’de kızıl ve işçi Esperantistler, uluslararası sınıf mücadelesine ithafen Sennacieca Asocio Tutmonda’yı (SAT, Dünya Ulusdışı Derneği) kurdular. Bunu, yeşilin Esperanto’nun rengi olduğu gibi, ilk kırmızı-yeşil parti olarak tanımalıyız. SAT, bütün sol partilerden delegeleri kabul etti ve kapitalizme teslim olmak ve enternasyonalizme ihanet etmekle suçladığı UEA ile ilişkisini kesti.
İlk yıllarında, SAT, Sovyet Esperanto Birliği’ne (SEU) yakından bağlıydı. Bazı Sovyet Esperantistleri, örgütlerinin dünya çapında devrimcileri bağrına basmasını isterken, Moskova’ya olan sadakatiyle tarihe geçti.
SAT’ın ulussuzluk fikri bazı Sovyet Esperantistlerine hitap etti ve iki grup işbirliği yaptı. Ancak sonunda Sovyetler, SAT komünistlerini diğer partilerle işbirliği yapmakla eleştirdiler. 1920’lerin sonunda, SAT’ın Rusya dışındaki üyeleri, Moskova hattını takip eden Internacio de Proleta Esperantisto’yu (Uluslararası Proletarya Esperantistleri) kurmak için ayrıldı. Ulussuzluk fikrine Marksist muhalefet ve SAT’ın gittikçe artan Sovyet karşıtlığı bölünmeye katkıda bulundu.
Anarşist Esperantistler ve diğerleri, İspanya İç Savaşı’nda ulusdışılığı yücelttiler. SAT II. Dünya Savaşı sırasında kıta Avrupası’nda şiddetli baskılarla karşı karşıya kaldı ve 1945’ten bu yana kendini ağırlıklı olarak yayıncılığa adadı. Esperanto’yu toplumsal hareketlerle bütünleştirmek isteyedursun, SAT’ın savaş sonrası en büyük başarısı, dil için yeni bir standart oluşturan görkemli tek dil Plena Ilustrita Vortaro (Tamamlanmış Resimli Sözlük, 1970) ile geldi.
Her çeşit diktatör, Ulrich Lins’in “la danĝera lingvo” (tehlikeli dil) dediği Esperanto’yu yok etmeye çalıştı. Tabii ki devletler, aşağılanan azınlıklar veya isyancı gruplar tarafından konuşulanlar gibi birçok dilin kökünü kazımaya çalışıyorlar. Esperanto sosyal bir tabanı kontrol etmediği ve konuşanları dünyanın dört bir yanına dağıldığından bu saldırılara karşı özellikle savunmasızdır.
Hitler, sadece barışseverlik ve solculuk yüzünden değil, Yahudi kurucuları yüzünden Esperantistleri devletin düşmanı olarak görüyordu. Mein Kampf’ta, Esperanto’yu Yahudi silahı olarak gösterip “gizli bir dil” olmakla suçladı.
Hitler iktidara el koyduktan iki yıl sonra Der deutsche Esperantist dergisi ortadan kayboldu. Martin Bormann, Esperanto’ya Mischsprache -melez dil- diyerek saldırdı. Heinrich Himmler kulüplerini dağıttı ve Reinhard Heydrich feshetmeye başladı. Bir Nazi yanlısı Esperanto örgütü kısa süre içinde ortaya çıktı, ancak Naziler bunu da nihayetinde baskıladı.
Birkaç Esperantist direnişe katıldı; bazıları gizlice buluşmaya devam etti. Birçoğu toplama kamplarında öldüler; burada bazıları dili öğretmeye devam etti, diğerleri canlarına kıydılar. Hitler’in birlikleri Doğu’ya doğru yürüdüklerinde Zamenhof’un oğlunu vurdular; kızları kamplarda öldü.
Diğer faşist liderler Hitler’in davasını izledi. Portekiz ve İspanya, Esperanto’yu dilin saflığına bir tehdit olarak yasakladı. İtalya’da, Radio Rome’un Esperanto yayınlarını bitirdiği 1941 yılına kadar hayatta kaldı.
Sovyetler Birliği, yıllarca hoşgörü ve hatta cesaretlendirmeden sonra Esperanto’yu şiddetle bastırdı. Çoğu Sovyet Esperantisti 1917 devrimini memnuniyetle karşıladı ve dillerini uluslararası proletarya dili olarak yeniden isimlendirdiler.
Bazı Esperantistler yeni bir kültürün yeni bir dil talep ettiğini savunarak Proletarya Kültür Hareketi (Proletkult) ile ittifak kurdular. Kısa bir süreliğine, Esperanto okullarda ve fabrikalarda öğretilecek gibiydi -uzun zamandır beklenen atılım yakın gelecek gibi görünüyordu. Ancak, 1921’de Komünist Enternasyonal, uluslararası bir yardımcı dil araştırmak için bir komisyon kurduğunda, sonuç Ido lehine, Esperanto’ya karşı çıktı.
Buna rağmen Esperanto büyümeye devam etti. Sovyetler Birliği bu dilde yayın yaptı ve propaganda posta pulları çıkardı.
Bununla birlikte, bu dil enternasyonalizmden “tek ülkede sosyalizme” geçiş sürecine uyum sağlayamadı. SEU kapatıldı ve 1937-38’de Büyük Terör’de bazı üyeler, örgütün “yabancı casuslar”, Siyonistler ve Troçkistler tarafından manipüle edilmeye karşı savunmasız hale geldiği yönündeki paranoid görüş nedeniyle hapsedildi ya da idam edildi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra, Doğu Avrupa’daki Esperantistler benzer baskılarla karşı karşıya kaldılar.
1950’lerde, Sovyet bloku ülkelerinde hayatta kalanlar Esperanto yasağını kınadılar. Stalin’in ölümünden sonra kontrollü bir canlanma izledi ve Esperantistler Moskova’nın büyüyen barış hareketini ustalıkla kullandı. UEA bağlantılarını yeniden kurdu ve devlet sübvansiyonları damlamaya başladı. Bugün Esperanto, Rusya ve Doğu Avrupa’da diğer yerlerin çoğundan daha büyük bir takipçiye sahiptir.
Çinli anarşistler, diğer aktivistler tarafından edebi Çincenin anlaşılmasını kolaylaştırmak için daha geniş bir kampanyaya yanıt olarak Esperanto’yu yardımcı bir dil olarak benimsedi. Tokyo ve Paris’teki bazı Çinli Esperantistler, böyle bir hareketin “kültürel özü”nü koruyarak Çin’i dünyaya açacağına inandılar. Daha aşırı olan diğerleri, Çinceyi tamamen kaldırıp Esperanto ile değiştirmeyi önerdi.
Deniazşırı Çinlilerde Esperanto çılgınlığı kaybolurken, evdeki destekçiler Lu Xun dahil olmak üzere önde gelen entelektüelleri kazandılar. Onlara göre, Esperanto, enternasyonalizmi inşa edecek ve Çince yazının karmaşıklığı nedeniyle okuryazar olmayan vatandaşları aydınlatacaktı. Esperantistler, yazılı Çinceyi Latince haline getirme kampanyasına katıldılar.
Çin’deki komünistler de, Esperanto’yu öğrendi ve Japon istilasından sonra direniş için dış destek araştırırken onu kullandılar. Verda Majo ya da Yeşil Mayıs olarak da bilinen Japon kadın Esperantist Hasegawa Teru, Çin’e gitti ve hem Zamenhof’un karısı Klara’yı hem de Marksist teorist Clara Zetkin’i onurlandırmak için adlandırılan Klara Çemberi’ne katıldı. Hasegawa, Çinli kadınların proleter Esperantist yazıma ilgilerini çekmeye çalıştı ve Japonya’daki yoldaşlarını ülkesine bir dünya boykotu düzenlemeye çağırdı.
Pekin’deki yeni Komünist hükümet, Esperantistlerin kendi dillerini devlet okullarında öğretmelerine izin vererek dil reformundaki rolleri için ödüllendirdi. Sovyetler Birliği’ndeki gibi bu hükümet desteği uzun sürmedi. 1950’lerin başında Esperantistler bastırıldı ancak daha sonra geri izin verildi. Kültür Devrimi’nde, yabancı temasları olan birçok Çinli insan gibi tekrar acı çektiler.
Bununla birlikte, genel olarak, Kültür Devrimi Esperanto’yu teşvik etti. Dilde radyo yayınları arttı ve aylık El Popola Ĉinio (Halkın Çin’i) dergisi ve diğer Esperantist edebiyat gelişti. Radyo istasyonunda çalışmak ve yayıncılık için dili öğretmek ve kadroları eğitmek için dersler düzenlendi.
Bir noktada, Pekin’in Esperanto Birliği dört yüz bin kişiye kadar konuşan saydı ve bugün bile öğrenciler bazı üniversitelerde Esperanto öğrenebiliyorlar. Ancak 1980’lerde Çin’in dünyaya açılmasından sonra, diğer diller kullanılabilir hale geldiği için sayılar düştü. Yine de, Çin radyo istasyonları Esperanto’da yayın yapmaya devam ediyor.
Esperantizmin bir geleceği var mı yoksa hayatta kalmak için çok sabırsız ve ütopyacı mı? Batı’daki işçi hareketinin gerilemesi ve Doğu’da komünizmin çökmesi geleneksel desteklerini ortadan kaldırdı. Hayatta kalması için en büyük umut, dilbilimci Ross Perlin’in sözleriyle “kafaya takmış Interna ideo’nun müthiş çok dil bilenler ve kararlı dil ineklerinin karıştığı karakteristik sınıflarda ve kongrelerde yaşayan neşeli bir diaspora mıdır?”
Esperanto, yirminci yüzyılın başında, küresel Fransızca düşüşe geçmiş ve İngilizce henüz gerçekten küreselleşmemişken zirveye ulaştı. Şu anda dünyanın birinci dili İngilizce, Çince, İspanyolca ve Arapça gibi ezici güçlerle karşı karşıyadır. İngilizce temelinden devrilirse bu -Esperanto da dahil olmak üzere- daha küçük dillerin çatlaklarda yaşamasına izin verecek “rekabet eden dev diller Babili” sonucunda olacaktır.
Bazı dilbilimciler, bu küresel katiller tarafından tehlikeye giren dillerin potansiyel kurtarıcısı olarak interneti görürken, bazıları ise bu dillerin hayatta kalabilmek için gerçek dünyadaki analoglara ihtiyacı olduğuna inanıyor. Esperantistler için dijital bir canlanma bu dilin tarihiyle örtüşecektir.
Esperanto, fiziksel bir kolektifle değil, mektuplarla, telefon görüşmeleriyle ve ara sıra yapılan toplantılarla bağlantılı topraksız toplumlarda gelişti. Bugün internet, yeni Esperantistleri forumlar, sosyal medya, WhatsApp grupları ve çevrimiçi sözlükler vasıtasıyla birleştiriyor. Bu topluluk dijital dünyada evdeki gençleri cezbetmektedir.
Ulusötesi ve kablolu dünyada, Esperanto yükselişe geçiyor. Daha genç konuşmacılar, dilin dar, içe bakan modelini terk ediyor ve nasıl öğrenildiğini ve nasıl kullanıldığını güncelliyorlar. Genç yaratıcılıklarıyla birbirlerine erişiyorlar.
E@I, gevşek bir biçimde örgütlü bir gençlik kolektifi, Esperanto’ya anlık, özgür erişimi sağlamak için teknolojiyi kullanıyor. Bir zamanlar diğer konuşmacılarla tanışmak için zahmete katlanmanız gerekirken, şimdi bir fare tıkı uzağınızdalar.
Yüzlerce blog, Esperantist kitapları, oyunları, müzik ve mizahı tanıtmaktadır. Dilin Vikipedio‘su 215 bin sayfayı aşıyor. 100 binden fazla öğrenci E@I tarafından kurulan ücretsiz çok dilli Esperanto web sitesi lernu!’yu ve 750 bin kullanıcı Duolingo’yu kullanıyor. Bugün, daha fazla insan Esperanto’yu her zamankinden daha çok öğreniyor.
Bu ikinci Esperanto dalgası ilkiyle yarışmıyor. Geleneksel kanat sanal kanadı kucaklıyor ve dijital Esperantistler analog çağda oluşturulan el kitaplarına, sözlüklere ve literatüre güveniyor. Geçmişte taraftarlar Esperanto’nun mantıksallığını ve öngörülebilirliğini yükselttiler; bu özellikler bilgisayar çağına uygundur.
Zamenhof, Esperanto “etnik gruplar arasındaki duvarları kaldırabilecek ve insanların komşularını kardeş gibi görmelerini sağlayabilecek” şeklinde düşündü. Bu değerlere -insancıllık, enternasyonalizm, sosyalizm- bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
Zamenhof, Esther Schor‘un Sözcüklerin Köprüsü’nde çağırdığı bir metaforla, dili gelecekteki bir noktada insanların köprü inşa etmek için kullanabileceği, nehir yatağında duran bir kütüğe benzetti. Şu anda ufukta büyük bir köprü yokken, Zamenhof’un “kutsal rüyası”nın sona ermediği görülüyor.
[Jacobinmag’deki 16 Mayıs tarihli İngilizce orjinalinden Sendika.Org için Diyar Saraçoğlu tarafından çevrilmiş, Evrim Şaşmaz tarafından son okuması yapılmıştır.]
[1] Uluslararası Tugaylar: 1936 ile 1939 yılları arasında süren İspanya İç Savaşı’nda cumhuriyetçi cephe lehine savaşmak için dünyanın farklı ülkelerinden gelen enternasyonalistler (ç.n.).
[2] Esperanto dilinde “ana dil konuşuru” anlamına gelen sözcük (ç.n.).
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.