Yazın sıcağında, hayatın ağırlığında, şiddetin tam ortasında, her ilde her mahallede her işyerinde bir atölyede, bir mecliste bir eylemde kurucu bir irade olarak kadın kadına güçleniyoruz. Tek adam rejiminin özeline geneline sesleniyoruz: “Not my reis”! “Şu anda, hemen şimdi ve bir adım sonra ne yapmalıyız?” 16 Nisan referandumu, yarattığı süreç ve sonuçla, bu soruyu, herkes […]
Yazın sıcağında, hayatın ağırlığında, şiddetin tam ortasında, her ilde her mahallede her işyerinde bir atölyede, bir mecliste bir eylemde kurucu bir irade olarak kadın kadına güçleniyoruz. Tek adam rejiminin özeline geneline sesleniyoruz: “Not my reis”!
“Şu anda, hemen şimdi ve bir adım sonra ne yapmalıyız?”
16 Nisan referandumu, yarattığı süreç ve sonuçla, bu soruyu, herkes gibi kadın mücadelesinin de önüne koydu.
Ama hemen şimdi, bir an duralım ve öncelikle, bu soruyu biraz kurcalayalım: “Hemen şimdi ve bir adım sonra ne yapacağız” sorusu, mevcut nesnellik karşısında benimsenecek öznel tercih ve tutumla, o nesnelliğin karşısına hangi öznel ancak ortak tercihlerin konulacağıyla; bu tercihler bütünüyle nasıl bir “kolektif öznelliğin” inşa edilmek istendiğiyle ilgili bir sorudur. Bu kolektif öznelliği, kısaca, ortak irademiz olarak adlandıralım ve devam edelim. Biz kadınlar, hemen şimdi ve bir adım sonrasında ne yapacağımızı konuşurken, mevcut nesnelliğin karşısına nasıl bir kolektif iradeyi koyacağımızı ve bu kolektif iradenin alabileceği biçimi konuşuyoruz, hiç unutmayalım.
Devam ederken, iki temel nesnel olguyu hareket noktamız olarak alabiliriz:
Öncelikle, kadınlarla Tek Adam rejimi arasındaki yüksek gerilim, deyimin dar anlamıyla değil, deyimin feminist anlamıyla, yani en geniş ve en derin anlamıyla “politik” bir yüksek gerilimdir. Özel alandan kamusala uzanırken, bedenler ve arzular üzerindeki mücadeleyi ekonomik-demokratik denen mücadele alanıyla kaynaştırmakta; kadınların hayatta kalma ve hayatını arzuladığı gibi kurma mücadelesini rejime karşı mücadelesinin de dolayımı haline getirmektedir.
Bu yüzden referandum süreci kadın veli WhatsApp gruplarından komşuluk, iş ve akrabalık ilişkilerine, bütün doğal kadın ağlarının alabildiğine politikleşmesi süreci olarak yaşandı. Yine aynı sebeple kadınların Tek Adam rejimine “hayır” deme gerekçeleri, “hayır cephesi”nin genel argümanları arasında önemli bir ağırlık ve yaygınlık kazanabildi. Örneğin kadınların Haziran İsyanı’ndaki söylemlerinin genel söylemler içindeki görünürlüğüyle kıyaslandığında, kadın tezlerinin 16 Nisan sürecinde önemli bir ilerleme kaydettiği açıktır. Kadınların “hayır”ı, “hayır” diyen yurttaşların kolektif irade beyanı içindeki en güçlü ve kurucu ögelerden biri olmuştur.
Bu durum üstelik tek başına kadınların “hayır” örgütlenmeleri içinde en fazla hareketlenen toplumsal kesim olmasıyla da ilgili değildir. Tersine kadınları kolektif biçimde harekete geçiren de, hayır deme gerekçelerinin genel politik gücünü artıran da kadınların Tek Adam rejimiyle uzlaşmasının nesnel imkansızlığıdır. Tek Adam rejimi “ataerkil uzlaşmanın” genel kadın kitlesi açısından kabul edilebilirlik sınırlarını ihlal ve imha ederek kadınları sadece iki tür aktif faillik/öznellik yoluyla karşı karşıya bırakmaktadır. Birinci yol isyanın, kurtuluşun ve yeniden kuruluşun aktif faili olmaktan geçiyor. Diğer yol ise güce itaatin, gücün kölesi olmanın ve özyıkımın aktif failliği.
Kadınlar Tek Adam rejimli her günü kuşku yok ki hem kişisel hem kamusal hayatlarında bu iki yoldan birine adım atmanın sürekli gerilimiyle yaşıyorlar ve bunu şimdi daha da fazla yaşayacaklar. Kısacası kadın siyasallaşması daimdir ve gündelik hayatın içinde kurucu bir isyancı damar olarak daha da güçlenmektedir.
En başa dönelim: “Şu anda, hemen şimdi ve bir adım sonrasında ne yapmalıyız?” Biz kuşkusuz kendi özel ve kolektif kurtuluşumuzun ve yeni bir toplumsal kuruluşun faili olmayı seçiyoruz. Kadınların “hayır” derken ifade ettikleri kolektif irade beyanının, kurucu örgütlenme ve pratiklere dönüştürülmesi halinde gayri meşru Tek Adam rejimini yıkacak en büyük güçlerden biri haline geleceğini biliyoruz. Deneyimlediğimiz büyük kadın siyasallaşmasının tüm gözeneklerine temas edecek, temas ettiklerimiz dönüştürecek aşağıdan gündelik çalışma biçimlerinin de, onun kendisini ifade edebileceği isyancı kürsülerin de elimizdekileri aşan kadın örgütlenmelerinin yaratılmasını zorunlu kıldığını görüyoruz. Hayat bizi yeni bir kadın öznelliğini kurmaya çağırıyor, artık çok iyi biliyoruz.
O zaman cüret ediyoruz, bir adım sonrası için şu anda, hemen şimdi hiç durmadan birinci yoldan gitmeye devam ediyoruz: “Hayır” Tek Adam rejimini, hayatımıza müdahaleyi, erkek şiddetini kabul etmiyoruz! Kadın meclislerinde, kadın kadına örgütleniyoruz, kadın isyanını büyütüyoruz.
Yazın sıcağında, hayatın ağırlığında, şiddetin tam ortasında, her ilde her mahallede her işyerinde bir atölyede, bir mecliste bir eylemde kurucu bir irade olarak kadın kadına güçleniyoruz. Tek adam rejiminin özeline geneline sesleniyoruz: “Not my reis”!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.