Aydıntaşbaş iyi biliyor! “Rakka operasyonuna biz alınmadık değil, zaten biz istemiyorduk” demenin yollarını iyi biliyor
Aydıntaşbaş iyi biliyor! “Rakka operasyonuna biz alınmadık değil, zaten biz istemiyorduk” demenin yollarını iyi biliyor. Kuzey Suriye’de halklar, kötülüğe karşı öyle bir direndi ki ABD’de Rusya’da görmek zorunda kalıyor ve bunun halkların değil, emperyalistlerin sorunu olduğunu da iyi biliyor
Aslı Aydıntaşbaş “Aslında Beyaz Saray’da ne oldu?” diye başlık atıp Trump’la görüşmenin Erdoğan’ın istediği gibi geçtiğini anlatırken[1] Gazete Duvar’a Trump’ın eski danışmanının haberi düşüyordu[2]. Hani şu Türkiye’den lobi faaliyeti yapmak için yüzbinlerce dolar aldığını kabul edip casuslukla suçlanan Flynn’in. Trump’ın üstünün kapatılması talimatı verdiği ancak görevden alınmasına rağmen hâlâ tedirgin olduğu Flynn.
Aydıntaşbaş “Aslında Türkiye, Rakka operasyonunu kendi ordusuyla yapmak istemiyor. Hiç istemedi. Devlet içinde ‘düşman’ olarak görülen YPG’nin bu operasyonda zarar göreceğini ve zayıflayacağını düşünerek gizliden gizliye sevinen bir kesim de var” diye yazarken, Duvar’daysa Flynn’ın Rakka harekatını engellediği haberi yazılıyordu.
Şimdi ne “sen” ne de ben dış politikadan, diplomasiden anlıyor! Ve dahi İngilizceyi ya hiç bilmiyoruz ya da bakkaldan bir ekmek isteyecek kadar biliyoruz. Ama yönlendirme nedir onu da mı bilmiyoruz? Dilleriniz, onu ne için kullandığınıza göre değişir, bunu da mı bilmiyoruz? Belki de o yüzden pek dil bilmesek de her dilden halklarla dayanışmada buluşabiliyoruz.
Ama yine de söylemeliyim; bu ülkede en çok da Kürtler en az iki dil bilir, ki çoğunun üç dil bildiğini de söyleyebilirim. “Bilinmeyen diller” diye resmi olarak tanımlanıyor olmasına rağmen o bilinmeyenler ne çok dil bilir.
Adına diplomasi denen dış politikayı, komşularınla bazen iyi diyalog kurduğun bazen de tartıştığın gibi pekala “sen” de biliyorsun. Aynı bahçe, komşularının farklı pencerelerinden farklı gözükebilir. Biz ise onun hangi pencereden bakarsak bakalım hepimizin ortak bahçesi olduğunu, tüm çocukların, kurdun, kuşun bahçesi olduğunu bilenleriz. Ortak bahçenin orada yaşayanların ortak kararlarıyla biçimlendirilebileceğini de bilenleriz. Ve o bahçelerde ne “sen” ne de ben yaşadığımız bir sorunu hakkıyla konuştuğumuzda, bırak 20 dakikada çözmeyi konuya giriş bile yapamayız.
Ah! Elbette kimileri 2 dakikada çözer! 2 dakikada çözülen meseleler de ona ayırdığın dakika hızıyla yine karşına çıkar o ayrı.
Flynn’ı bilmiyor mu Aydıntaşbaş. Pekala biliyor. Ya bilmediğimiz Flynnler?
20 dakika bile değil, belki 5 dakikada yazılmış yazılarla dolu köşeler. Ne istediğinizi biliyorsanız 5 dakika bile fazladır bazen, değil mi?
Ne ABD ne de AB’nin insan hakları ile ilgilendiğini, bunu diğer ülkelere karşı sadece bir şantaj aracı olarak kullandığını en çok Kürtler biliyor, en çok devrimciler biliyor. O yüzden devrimcilerin, mesela Filistin’le dayanışma ilişkisi Deniz Gezmiş’ten, Che Guevera’dan bu yana hiç değişmiyorken diğerlerinin sürekli değişiyor. Sokak ortalarında cesedi bırakılanlar, buzdolaplarında Batı’nın sessizliğinde bekleyenler iyi biliyor.
Elbette ABD’deyse sınırına duvar örülen Meksikalılar, yerliler, siyahlar biliyor. Haliyle Trump’ın insan hakları soracak hali yok. “Unutalım” diye üzerinde uzlaştıkları “ufak” bir mesele…
Aydıntaşbaş iyi biliyor! “Rakka operasyonuna biz alınmadık değil, zaten biz istemiyorduk” demenin yollarını iyi biliyor.
Kuzey Suriye’de halklar, kötülüğe karşı öyle bir direndi ki ABD’de Rusya’da görmek zorunda kalıyor ve bunun halkların değil, emperyalistlerin sorunu olduğunu da iyi biliyor.
Emperyalizmin düne kadar görmek, duymak istemediği kim varsa karşısına çıkıyor. Tüm gelişmiş silahlarına, paralarına, pullarına rağmen planlarını yeniden ve yeniden yapmak zorunda kalıyorlar. Daha doğrusu yapamıyorlar. Yapamadıkları için ha bire değiştiriyorlar ya…
Ne yani herkes bilmiyor mu mesela IŞİD’in dünden bugüne var olmadığını?
Aydıntaşbaş’ın dediği gibi Trump’la görüşme çok başarılı bir görüşme! Meselelerinizi 5 dakikada konuşur çözebilirsiniz! Fidel Castro ise BM’de 5 saat konuşur ama yine de çözemez!
Dil bildiğiniz kadar işi de diplomasiyi de bildiğiniz için Trump’la görüşme sonrasındaki basın açıklamasında üzerine çokça konuşulan çeviri “hatalarına” ise hiç girmezsiniz. Ama biz işi bilmeyenler şunu bilir ve anlarız en bilmemezliğimizle; Türkçe olarak söylenenler İngilizce olarak başka söylenir bazen diplomaside. Ve bu bir şiir çevirisi değildir; metaforları, kelime oyunlarını anlatmadaki zorluklar olsun. Tek dil çok dil! Dünyaya başka Türkiye’ye başka konuşulur. Bense başka başka konuşmalar arasında gerçekten başka bir dünya ve ülke isteyenimdir. Bu haliyle dilde “birliği” de isterim. Ve orada diller farklı olsa da söylenecek sözler bu sefer gerçekten de “tek”tir…
Trump’ın beden dilinden koca koca analizler çıkaranlar, kötülüğe karşı bedenleri parçalananlardan bir şey çıkaramıyor. Görülmeyenlerin mücadelesiyle o masalarda oturmak zorunda kalındığını göremiyorlar. Hoş, aslında görmüyor değiller, gördükleri için böyle yazıyorlar.
Öyle deyiniz. Deyiniz ama bir çocuk size “O halde Flynn’a niye yüzbinlerce dolar verdik?” diye sorarsa, cevabınızı da hazır edin.
Dipnotlar
[1] http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/743034/Beyaz_Saray_da_ne_oldu_.html
[2] http://www.gazeteduvar.com.tr/dunya/2017/05/18/ypgyle-harekati-turkiyeden-para-alan-flynn-engellemis/
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.