Nafile sözlerle komik olmayın sayın diktatör, saçmalamayın. Kadınların bazı kötü huyları vardır: Unutmazlar. Bir de kavgada son sözü söylemeyi severler: “Kadınlar birlikte hayır diyor!”
Nafile sözlerle komik olmayın sayın diktatör, saçmalamayın. Kadınların bazı kötü huyları vardır: Unutmazlar. Bir de kavgada son sözü söylemeyi severler: “Kadınlar birlikte hayır diyor!”
Diktatör, trajikomik bir u-dönüşü girişimiyle son etabı halletmeye çalışıyor. Fakat heyhat; ne fıtrat, ne de hakikat izin veriyor. Dağılan cephesini toplamak için şizofren bir dilden medet umuyor: “Hayırcılar da saygındır” ve fakat “Hayır diyen teröristtir!” İki dakika efendi gibi durup otursa belki bir-iki pointçik kazabilecekken, olmaz hâşâ, gidip hayırcıların çadırında olay çıkartıyor! Koruma ordusunun dipçikleri arasında sakin sakin neden hayır dediğini kendisine anlatan kadınlara “saçmalamayın” diye çemkiriyor. Olur ama lütfen önden buyurun.
Saçmalamayalım. Kadınların son 15 yıllık iktidarınızda yaşadıklarını, referanduma bir hafta kala, “hanım kardeşlerim” falan gibi çıkışlarla unutturabileceğimizi sanmayalım.
Saçmalamayalım. Bakanlığı döneminde kadınlar ve çocuklar için elini ve hatta tek bir kılını bile kıpırdatmadığını kendi raporlarıyla beyan eden sayın “aman istemem üzeri kalsın” bakanını “dünyaları titreten kadın” diye sağda solda dolaştırarak kadınları ikna edebileceğimizi sanmayalım. Dünyayı titretmesinden geçtik, kabine arkadaşı Özhaseki’ye ve kendi öz aile bakanlığı yardımcısına çocuk iç çamaşırlarıyla hayır neşir olmanın çocuk istismarı olduğunu anlatsa yeterdi.
Saçmalamayalım. “Kadının derdini kadınlar anlar bırakalım da kadınların derdini kadınlar dile getirsin” diye çalıntı yapmayalım. Hayırdır size ne oldu? “Aaa kadınları unuttuk!” diye telaşlanıp, kadınların aylardır kapı kapı dağıttığı hayır bildirilerinden çalıntı yaparak mı paçayı kurtarırız sandınız?
Ama siz kadınları unutalı çok olmadı mı? Şimdi #1KadınOlarak size soruyoruz?
“Kadın-erkek eşitliği fıtrata terstir, kadınların ihtiyacı olan, eşitlikten ziyade eş değer olabilmektir” (24 Kasım 2014, Kadın ve Demokrasi Derneği I. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi) derken ne kast etmiştiniz? Şimdi “İnanıyorum ki toplumun yarısı, hatta yüzde 51’e çıktığı dönemler de oldu, hanımlardan oluştuğuna göre, gerek eğitim öğretimde gerek devletin kurumlarında çok daha etkin hale gelmesi ve istihdamda kadınlarda artış görüyoruz” (4 Nisan 2017, referandum canlı yayını) derken, tam olarak ne demek istediniz? Yirmi dört sayfalık “evet” gazetesinde bir kez bile kadın sözcüğü geçmemesini telafi edebilme gayretiyle, en kısa sürede en fazla “kadın” demeye çalışmanın ötesinde, ne demek istemiş olabilirsiniz?
Kadınlar 2017 itibarıyla bu ülke nüfusunun yüzde 49,8’ini oluşturuyor, yani biz tamı tamına 39 milyon 771 bin 221 kadınız ama bunun sizinle bir ilgisi yok. Ama tabii kadın nüfusun “hayatta kalabilme” ihtimali, sayenizde epeyce düşüyor. Dört kadından birinin fiziksel şiddet mağduru olduğunu düşünürsek, 10 milyon şiddet mağduru kadın için sadece 4 bin kapasiteli 137 sığınma evi var.
Tıpkı 10 milyon kadının sadece ilkokula gitme, 7 milyonun sadece okuyup-yazabilme, 4 milyonun ise okumaz-yazmaz olması gibi bu da “fıtratın” değil, sizin fıtratınızın yarattığı sonuçlardan. Eğitim hakkından yoksun 21 milyon kadın, “gerek eğitim öğretimde gerek devletin kurumlarında çok daha etkin hale gelmiş” gibi mi görünüyor?
Kız çocuğu demişken. Her ne kadar Milli Eğitim Bakanınız böyle bir kayıt tutmasa da, son bir yılını kasıp kavurduğunuz bu ülkede, 2016 yılı tarihe “çocuk istismarı yılı” olarak geçti. Yüzde 3’ü engelli 368 kız çocuğu, yüzde 59’u okullarda olmak üzere cinsel istismara uğradı. Neredeyse 1 milyona yakın, 600 bin kız çocuğu okula gidemiyor ve hiç öyle “artış var” falan diye numara yapmayın: Son öğretim yılında, okullu kız çocuğu sayısı yaklaşık 150 bin azaldı.
Artan birkaç şey daha var sayenizde, çocuk işçi sayısı, iş cinayetlerinde ölen çocuk işçiler ve genç kadın intiharları. Son üç yılda çocuk işçi sayısı arttı ve en az 176 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Çocuk istismarı ve erken yaşta evlilikler yüzünden, intiharlar içinde 15-19 yaş grubunun oranı yüzde 34’e çıktı. Bir de kadın işsizlik oranı: Son bir yılda yüzde 13’ten, yüzde 16’ya yükseldi.
“İstihdamda kadınlarda artış görüyor”muşuz! Yaklaşık 40 milyon kadının sadece 11 milyonu, yani sadece yüzde 28’i ücretli bir işte çalışma imkanına sahip. Sayın diktatör, siz Hollanda’da mı yaşıyorsunuz?
Bir de gerçekten trajikomik olan şu “Parlamentoda da kadınların temsili noktasında orada erkekler kadınlar adına mı konuşacak? Kadının derdinden kadın anlar. Bırakalım da kadının derdini orada kadınlar dile getirsin bundan çekinmeyelim” var. Tabii olur bırakın da konuşalım. Fakat BM raporuna göre: Türkiye 82 kadın vekille 186 ülke arasında 132. sırada. Tek kadın bakanıyla ise, 193 ülke arasında 168. sırada. Kadın temsil oranı 7 Haziran seçimlerinde yüzde 18 ile en yüksek noktasına ulaşmıştı ki, onu da siz hallettiniz. Saymadığınız seçimden sonraki 1 Kasım seçimlerinde, kadın vekil oranı yüzde 14,5’e düştü ama yine de durmadınız, seçilmelerini engelleyemediğiniz 82 vekilden beşini hapse attırdınız.
Toplarsak ne etti sayın diktatör? Kabaca 10 milyon şiddet mağduru kadın; 21 milyon eğitim-hakkından yoksun kadın; 29 milyon çalışma hakkından yoksun kadın; gerçekten de 40 milyona yakın “hanım kardeşlerimiz üzerinde agresif” bir yaklaşımınız var. Ama bu saldırganlığa “kadın düşmanlığı” deniyor ve hiçbir kadın düşmanlığının hesabı ahrete kalmıyor.
Nafile sözlerle komik olmayın sayın diktatör, saçmalamayın. Kadınların bazı kötü huyları vardır: Unutmazlar. Bir de kavgada son sözü söylemeyi severler. Reklamcılarınıza söyleyin: Biz, “Kadınlar birlikte hayır diyor” diyerek sokaklara çıkıyoruz yeniden. Çünkü bu anayasada kadın yok, çünkü Tek Adam’dan kadınlara hayır yok! Hiç kusura bakmayın: Hayır! Son söz diktatörün değil, hep birlikte hayır diyen kadınların!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.