“İşleri düşünce buraların yolunu bulurlar. Seçim olacak oy ver, gökdelen dikeceğiz imza ver. E be arkadaş hani bize iş, nerede verilen sözler?”
“İşleri düşünce buraların yolunu bulurlar. Seçim olacak oy ver, gökdelen dikeceğiz imza ver. E be arkadaş hani bize iş, nerede verilen sözler?”
Hayırlı bir pazar günü yağmurlu bir öğle vakti İstanbul Okmeydanı’ndan yola çıktık. Elimizde “hayır” afişleri, bildirileri ve güler yüzlü “hayır”cılar yanımızda. Rotamızda önce Hacı Hüsrev ardından da Hacı Ahmet mahalleleri var. Biri kentsel dönüşüm altında öteki kentsel dönüşümün mahallelerini vurmasını bekleyen içinde iktidarın ötekileştirdikleri; yoksullar, Romanlar ve Kürtlerin yaşadığı mahalleler.
İlk durağımız Hacı Hüsrev Mahallesi. Romanların yoğunlukta yaşadığı ve kentsel dönüşüm denilerek bir yıkıntınn ortasında bırakılan bu mahalle savaş bölgesini andırıyor. Yıkıntıların ortasında en yükseği üç kattan oluşan binaların arasında bir yandan bildiri dağıtıyor, diğer yandan sanki bir imkansızı arıyoruz: Afiş asacak bir duvar. Mahalle kültürleri başlarına yıkılıp reklamlarda zenginlere “özlediğiniz mahalle kültürünü sizin için yapıyoruz” denilerek peşkeş çekilen bu mahallenin insanları tam da bu yüzden “hayır”cı.
Biraz ara vermek için mahalledeki kahvelerden birine giriyoruz. Çayımızı içerken kendiliğinden sohbeti açılıyor Hayır’ın. “Hayır”ın önemli bir karar olduğu, Tek Adam rejiminin az çok ne anlama geldiği hakkında kulaktan dolma da olsa herkes bir fikir sahibi. “Saltanat kurulma aşaması, babadan oğula…”, “Şu halimize bak tabii ki hayır diyeceğiz” sesleri yükseliyor kahvenin içinde. Mahalleli tavrını almış, yıkılmış mahallesine sandıkların kurulmasını bekliyor.
Yolumuza devam ediyor, afiş asacak duvar arıyoruz. Tam o sırada yaşlı bir adam yetişiyor yardımımıza cama çıkıp, “Gel benim evimin duvarına boydan boya afiş as” diyor. Asıyoruz afişlerimizi “hayır”lı günler dileyip gidiyoruz. Büyük bir caddenin ortasına geldikten sonra direkler arasına gerilmiş “Güçlü Türkiye için evet” bayrakları beliriyor. Kahvedeki sohbetin ardından şaşırıyoruz. Birkaç aile tarafından asılan pankartların sebebini sorunca öğreniyoruz. Mahalleye her seçim döneminde yardım dağıtmak, hatta seçim irtibat bürosu olarak kullanılmak için açılmış olan bir sözde “dayanışma derneği” var. Mahalle halkı işsiz ve muhtaç; giyim, gıda, yakacak gibi yardım malzemeleri için derneğin etrafında toparlanıyor haliyle ve zorunlu olarak AKP propagandasına maruz kalıyorlar.
Mahallede “hayır” bildirilerimiz, gazetelerimiz “hayırlı günler”, “hayır, hayırlı olacak” sözleriyle karşılanıyor. Yanımızdan geçen bir arabanın camından çılgınca bağıran bir kadın “Hayır işte, hayır çıkacak. Helal olsun sizlere” diyor.
Hacı Hüsrev’den Hacı Ahmet’e doğru inmeye devam ediyoruz. Hacı Ahmet de kentsel dönüşüm için sıradaki mahalle. AKP’nin planı Hacı Hüsrev’in ardından Hacı Ahmet’i de yerle bir etmek. Burada ise Roman nüfusunun yanına bir de Kürtler ekleniyor. İktidarın ötekileştirdiklerinin mahallesi işte. Sokaklarında kedi, köpek kadar akrep adlı zırhlı araç görmenin de “normal” olduğu bir mahalle.
Üzerimizde “hayır” önlükleri, ellerde gazete ve bildirileri gören mahalleli merakla çevreliyor etrafımızı. “Anlatın be ağabey ne evet ne hayır?”, “Evet çıkarsa Yavuz Sultan gibi olacak bu onu istiyor değil mi?” Anlatmaya koyuluyoruz anayasayı, “evet” çıkarsa başımıza gelecekleri. AKP’nin seçim bürosunun önündeyiz. Onlar “yardım paketi” dağıtırken, biz anlatıyoruz. Bizler neden “Başkanlığa Hayır” dediğimizi, değişecek anayasa maddelerini anlattıkça, mahalleliden Tek Adam rejimine itirazlar yükseldikçe yükseliyor.
Kahvelere giriliyor, çaylar içiliyor, sohbetler ediliyor. Tepkiler Hacı Hüsrevle aynı: “İşleri düşünce buraların yolunu bulurlar. Seçim olacak oy ver, gökdelen dikeceğiz imza ver. E be arkadaş hani bize iş, nerede verilen sözler?”
15 yıllık iktidarları boyunca verilen söz çok olmasına rağmen, devletin yozlaştırma ve yıkım operasyonları dışında bir proje götürmediği bu mahallelerden yükselen ses belli: Gelecekleri için, yaşamları için, çocukları için “hayır” diyecekler. Hacı Hüsrev ve Hacı Ahmet’in “hayır” cevabı; evleri, hayatları, hayalleri başlarına yıkılan mahallelinin iktidara ihtarı olacak.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.