Star yazarı İlhami Işık, AKP teşkilatında referandum atmosferi yaratılamadığını ve motivasyonun düşük olduğunu söyledi, “Hem aklım kaygılı hem sezgilerim huzursuz” dedi
İktidar medyasında kaygı dillendirme sırası Star yazarı İlhami Işık’taydı. AKP teşkilatında atmosfer yaratılamadığını, gerekli önemin verilmediğini ve motivasyonun düşük olduğunu söyleyen Işık, ülkedeki manzaranın izdüşümü olarak İstanbul’daki sessizliğin de bunu gösterdiğini belirtti, “Hem aklım kaygılı hem sezgilerim huzursuz” dedi
Tayyip Erdoğan ve AKP kadrolarının Avrupa ülkeleriyle gerilim politikası ile devlet olanaklarının seferber edildiği propaganda yöntemlerine karşın iktidar cephesinde arzu edilen seferberliğin halen tam olarak yaratılamaması Saray medyasındaki endişeleri de diri tutuyor.
Daha önce Ahmet Taşgetiren, Abdülkadir Selvi, Abdurrahman Dilipak, İbrahim Karagül gibi yazarların sözünü ettiği moral-motivasyon eksikliğini bu defa da Star yazarı İlhami Işık köşesine taşıdı.
“Siyaset işi, her şeyden önce enerjik biçimde temas kurma, temas etme işidir. Reel siyaset pratiği göstermiştir ki, halkla çok enerjik şekilde temas kurulmadan istenilen siyasi sonuçları üretme imkanı doğmuyor” diyerek yazısına başlayan Işık, büyük tarihsel ve siyasal öneme sahip 16 Nisan Referandumu öncesindeki manzarayı ise şöyle özetledi:
16 Nisan tarihi bu kadar büyük tarihsel ve siyasal öneme sahipken, bu tarihi dönemece uygun, bunun hakkını veren bir çaba, bir çalışma ve bir atmosfer henüz yaratılabilmiş değil. Devlet erkini yeniden yapılandıracak bu referanduma, maalesef gereken ehemmiyet sanki verilmiyor. Siyasi motivasyonu son derece düşük bir çaba ve çalışmayla, korkarım, istenilen siyasi sonuçları üretmek pek mümkün olmayabilir. “Armut piş ağzıma düş” mucizesine bel bağlamak doğru bir tutum değildir.
İstanbul’un nabzının tüm Türkiye’nin nabzını belirlediğini, İstanbul’a hakim olmayan bir siyasi gücün Türkiye’de istediği güç ve kudrete erişemeyeceğini belirten Işık, İstanbul’da bu defa iktidar için bir “sessizlik” durumu olduğunu söyledi:
İstanbul’un bu rehavetini doğrusu ben pek hayra alamet olarak değerlendiremiyorum. Umarım yanılıyorumdur. Umarım içgüdülerim yanılıyordur. Ama açıkça söylüyorum sezgilerim huzursuz. Hem aklım kaygılı hem de sezgilerim huzursuz.
Daha önceki seçim ya da referandum çalışmalarında İstanbul’da dağ taş herkes ayaklanır ve karınca misali hummalı bir çalışmanın altına imza atılırdı. Kadınlar, erkekler, gençler hemen herkes ışıltılı bir inançla çalışırdı. Çalınmadık kapı bırakılmazdı. Herkese gidilir, herkesle temas kurulur ve bu çabanın sandıklara yansıması sağlanırdı.
Ne medya üstünde güçlü ve belli amaçlara odaklanmış bir kampanya var, ne de sokaklarda baş döndüren hareketlilik. Kampanya sanki bilerek istenerek düşük yoğunlukta sürdürülen bir stratejik çalışmanın parçasıymış gibi duruyor. Bu gerçekten böyle midir? Bu durum planlanmış bir kurgunun ürünü müdür? Doğrusu elimde bu soruyu olumlayacak bir bilgi yok.
Sendika.Org