Sema Ramazanoğlu ‘evet’ oyu toplamak için geldiği San Francisco’da, çocuk tecavüzcülerini korumak için söylediği sözler yayılınca tası tarağı toplayıp kaçmak zorunda kaldı. Önce resminin asılıp resmi toplantısının ilan edildiği otel programı iptal edildi. Sonra 12 Mart günü Süleymancıların bir deposunda “fiili” toplantı organize edildi. Bu “gizli” toplantıyı haber alan biz “Hayır”cıların da soracakları vardı, çocuk tecavüzlerine, kadın düşmanlığına, OHAL’e, referandum sürecindeki baskılara dair. Gittik mekana, önce kapıda sözlü saldırıyla karşılaştık, sonra “verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü” Sema hanım bu toplantıyı da yapamadı. Sahi Sema hanım niye dünyanın bir ucundaki bu kente geldi de kimsenin yüzüne bakamadan geri döndü? Kendi cephemizden yaşananları aktaralım…
Sema Ramazanoğlu ‘evet’ oyu toplamak için geldiği San Francisco’da, çocuk tecavüzcülerini korumak için söylediği sözler yayılınca tası tarağı toplayıp kaçmak zorunda kaldı.
AKP’nin şov yıldızı eski bakanlarından Sema Ramazanoğlu’nun San Francisco’ya gelerek hiç de utanmadan suratını göstermeye cüret etmesi Cumartesi günü duyuldu. Duyulur duyulmaz da bu haber orman yangını gibi yayıldı.
Duyan da eski ‘aile’ bakanının, hani, ahlakı, aileyi, çoluk çocuğu koruyacağını falan zanneder. Eminim Sema hanımın hayatta en çok unutulmasını arzu ettiği şey, köşeye sıkıştığında, savunulacak bir tarafı imkânsız olan bir şeyi savunmak zorunda kaldığı bir anda, kendisi gibi düşünenlerin, kendi partisinin, ailesi ve arkadaşlarının hep inandıkları ama alenen söylemeye cüret edemeyecekleri kerratla Ensar Vakfı’nda ırzlarına geçilen fakir erkek öğrenciler için sarf ettiği “Bir kereden bir şey olmaz” sözleridir.
Herkesin hayatında pişman olduğu, utandığı, yerin dibine geçtiği bir şeyleri vardır, muhakkak. Tabii ki Sema Ramazanoğlu’nun da utancı bu sözleri söylemiş olması değil, kamunun bunu duyması olmuştur. Sema hanımın da kariyerinin, o Erdoğan’ın dizlerinde kendisini bir yerlere getirmesine dua ettiği çalışma hayatının, namuslu, ahlâklı, saygın insanların gözünde dibe vurduğu bir an oldu o dilinden dökülen ve çocuk tecavüzcülerini savunduğu laflar.
Ah neler vermezdi Sema hanım o sözlerinin hiç duyulmamış olması için.
Birkaç Evet için taa dünyanın öbür ucuna gitmişken
Ama zaman geçti, insanlar unuttu sandı bu artık eskimiş ‘aile’ bakanı. Artık adından bahsedilmiyor, ama AKP’nin ayak işlerine de koşmaktan geri durmuyordu. Erdoğan’ın hayat memat diye baktığı seçimler için paketlenip, AKP’nin kendi çıkardığı kendi kanununa bile aykırı olsa da, oraya buraya postalanıp seçim çalışması yapmaya gönderiliyordu. Erdoğan’ı için birkaç ‘Evet’ oyu toplamaya taa dünyanın öbür ucuna, Amerika’ya bile gitmeye razı olurdu başörtülü bacımız Sema, yeter ki unutulanlar unutulmuş olarak kalsın. Nasıl olsa kimse hatırlamayacaktı o sözleri. Nasıl olsa Ensar Vakfı’nda cinsel istismara uğrayan çocukların aileleri cüzi meblağlar karşılığı şüpheli ve garip bir şekilde şikayetten imtina etmişlerdir, sorun hasır altına süpürülmüş, herkes rutin hayatına dönmüştür. Kimsenin de fakir çocukların çocuk istismarcısı İslamcıların elinde neler çektiklerini anımsayacak ne zamanı ne de hafızası vardır.
Ensar sorusuna yanıtı yok ama korumaları var
İşte zavallı Sema Ramazanoğlu, o hataları hiç yapmamış gibi ABD’ye gelmiş, ABD’nin bayrağının altında ve arkasında ‘Evet’ pankartıyla seçim çalışmalarına başlamıştı. Ancak hiç beklenmeyen bir şey olmuş, iki kadın bu eski bakanın New Jersey konuşması sırasında kalkıp, “Türbana gösterdiğin hassasiyeti neden Ensar Vakfında cinsel tacize uğrayan çocuklara göstermiyorsun?” diye hiç beklenmeyen bir soru sordu. Tabii ki Sema hanımın buna vereceği tek yanıtı yoktu. Bu iki kadın Sema hanımın cinsel istismacıları, çocuk tecavüzcülerini savunmasını hem de çok net biçimde, nereden de hatırlamışlardı acaba? Nutku tutulmuş, ne diyeceğini bilmeden, bir gaf daha yapmamaya uğraşarak kendini toparlamaya çalışırken yardımına tabii ki bu iş için tutulmuş korumaları yetişti. Tam da kadın konularının konuşulduğu toplantıda bu soruyu sordukları için hemen ablukaya alınan iki kadın, AKP’nin geleneği olduğu üzere, korumaların saldırısına uğradı. Ancak, olay duyulmakla kalmamış, saldırının her bir anı video aracılığıyla internette yayılmıştı. Tüh Allah! Sema hanımın görevi hani o yapmacık yumuşak ve kararlı bir sesle ailenin kutsallığını falan gelenlere yutturmaktı. Sema hanım, soru sormak cüretini gösteren iki kadını salondan attırınca büyük bir nefes aldı. Ah, bir de o videoları yok edebilseydi Sema’nın tanrısı… ama videoya, internete ve cep telefonlarına kök söktürmek kolay iş mi?
Sema hanım San Francisco’ya gitmeye niyet ederken
İşte Sema hanımın San Francisco’ya geleceği haberi de internette bu videoların dolaşmaya başlamasıyla çakışıyordu.
Basit ve mantıklı bir soru sorulmasına karşı vahşice saldıran korumaların internette görülmesi, Amerika’nın en ilerici kenti San Francisco’da bu kadının niyeti konusunda şüpheler uyandırmıştı. Belki de konu “vatandaşıyla hasbihalden” başka bir şeydi?
Tabii, Türkiye’de çocuk tecavüzcülerini korumaktan vakit bulup gideceği yerlerdeki politik nabzı araştırmaktan yoksun olan Sema Ramazanoğlu, daha birkaç hafta önce San Francisco’nun komşu ilçesi Berkeley’de olanları bilemezdi ki.
Faşistlerin “ifade özgürlüğü” olabilir mi
Trump gibi bir faşistin işe başlamasıyla beraber çoğu yerlerde, ama özellikle de eskiden San Francisco ya da Berkeley gibi ilericilerin bulunduğu yerlerde burunlarını çıkarmaya cüret edemeyen tüm ırkçı, faşist, gerici ve sağcılar artık zamanın geldiğini ve provokasyon olsa da bu ilerici merkezlerde boy göstereceklerini sanmışlar, bunun öncülüğünü de Milo Yiannopoulos adlı bir faşiste vermişlerdi. Yiannopoulos beyaz ırkçıların merkezlerinden Breitbart sitesinde yazıyor ve tüm ilericilere, göçmenlere kin kusuyordu. Trump da bu sitenin yazarlarından aşırı sağcı, ırkçı ve yabancı düşmanı Steve Bannon’u kendine baş danışman olarak atamıştı. Ancak Yiannopoulos’un Berkeley konuşması öncesi haberi alan ilericiler, devrimciler, anarşistler ve siyahi örgütler de Berkeley’e gelerek faşistlerin “ifade özgürlüğü” olamayacağını anlatarak yüz binlerce dolarlık hasar yapıp, bankalara ve büyük şirketlere hadlerini bildirmişlerdi. İfade özgürlüğüne inanmayan bir faşiste ifade özgürlüğü tanınabilir mi? Sizi öldürmeye yeminli bir vahşi haydudun “silah taşıma özgürlüğünü” savunur musunuz? Yiannapoulos da provokasyonunu hayata geçiremeden tası toplayıp Berkeley’den kaçmak zorunda kalmıştı. Tabii, Berkeley’e dönerek ifade özgürlüğünü koruyacağına yemin ettikten sonra. Tabii, tabii.
Sema Ramazanoğlu yalnız değildir ama…
Daha sonra Yiannopoulos, aynı Sema Ramazanoğlu gibi bir gaf yapmış, çocukluğunda cinsel tacize uğramış erkeklerin büyüyünce başlarına gelenleri anlatmaları ve eleştirmelerine “zırlayan bencil şımarıklar” demişti. Aynı Sema Ramazanoğlu gibi, Yiannopoulos da tacize uğrayan mağdurları değil, tecavüzcüleri korumuştu. Aynı Sema Ramazanoğlu gibi bu faşist de, hemen yaptığı hatayı, yani içten içe inandığı ve benimsediği çocuk tacizleri için söylediği dürüst sözlerinin duyulmasının vereceği hasarı anlamış ama iş işten geçmiş ve böyle ağzına ne gelirse söyleyen birinin ağırlığını ve riskini taşımak istemeyen sponsor şirketler ve kurumlar birer birer kontratlarını feshetmeye başlamışlardı. Ancak daha önemlisi, bölge polisi Yiannopoulos gibi faşist, sağcı ve tacizcileri koruyanların başlarına yüz binlerce dolarlık hasar çıkaracağını, ve tatlı simit dükkânlarında kahve içerek beleşten maaş almak yerine sokakta Molotof kokteyli atanlarla çatışmaya çıkmak zorunda kalabileceklerini anlamışlardı.
San Francisco’da Sema Ramazanoğlu alarmı
Sema hanımın San Francisco’ya geleceği haberi üzerine konuşma yapacağı otele pek çok telefon gelmiş ve otelin nasıl olup da bir çocuk tecavüzü savunucusuna konuşma olanağı verdiği sorulmuştu. Tabii bu derhal oteli alarma geçirmişti. Hele daha o gün, şimdiki ‘Aile’ bakanının Hollanda’dan kovulması, Almanya’nın aynı AKP çatısı altında çalışan bakanların yasadışı seçim çalışmalarını iptal etmesi konu edilince otel menajerlerinin tepkisine neden olmuştu. Hele hele otellerinin adının Yiannopoulis ya da Sema Ramazanoğlu gibi çocuk tecavüzcülerini savunan isimlerle anılmasının nelere mal olabileceğini anlamaya başlamışlardı. Daha da ileri gidilerek New Jersey’deki korumalarının kamuya açık toplantıda soru soran kadınlara nasıl saldırdığı anlatılan ve halkı bu kabadayılardan koruması gerektiği için çağrılan polisin şefi bile, “böyle insanları şehrimizde istemiyoruz” diye tepki göstermişti.
Toplantı günü akşama kadar Sema hanımın sahte süzgülü gözleriyle resimlerinin süslediği otel panosu ve günlük takvimde gururla yer alan toplantı haberi Yiannopoulos’tan ağzı yanan polisin kaygısı ve otelin çocuk tecavüzcüleriyle çalışmak istememesi yüzünden birdenbire indirilmişti.
Sema hanımın çevresinde üç kuruş aklı olan bir kişi bile mi yok?
Gerçekten merak ettiğim bu kadının hangi cühela, bîhaber, en ufak bir ipucu bilmeyen ve tam anlamıyla dangalak birtakımla çalıştığı. Hadi Sema hamumın dünyadan pek haberi yok, bu anlaşılır. Ama etrafındakilerden hiç mi kimse bu kadına San Francisco’ya ne aramaya gittiğini sormadı? Kendisini karşılamaya bile ancak 7-8 kişinin zar zor toplanabildiği yere bu kadın acaba halkın vergileriyle toplanan paralarla turistik bir geziye mi geldi? Her ne kadar dünyada saygı duyduğum insanların başında gelmese de, Sema hanımın San Francisco’daki bu denli yalnızlığını görünce insanın elinde değil, kalbi acıyor.
New Jersey toplantısının videosu her şeyi açık saçık ortaya koyuyordu. Sema hanımın sorulan sorulara verecek tek bir yanıtı bile yoktu. New Jersey’de tökezlemesini korumalarını basit bir soru soranlara saldırtmakla belki kapattığını sanıyor, ama San Francisco gibi ilerici yerlerdeyse sorulardan kendini savunmasının tek çözümünü kendi davet ettiği vatandaşlardan tam anlamıyla ‘tüytürük’ olmakta bulacağını sanıyordu. Toplantı eğer bu eski bakan kaçmasa, yapılsa, demek ki ‘HAYIR’cıların toplantısı olacak, zavallı bacımız tek başına orantısız zekâlı bir toplumla karşı karşıya kalacaktı. Hani Türkiye’de olsa çağır polisi dövdürt, ama işte San Francisco’da olamıyordu o taktikler.
Süleymancıların deposunda gizli toplantı
Ancak Sema hanımın hesap etmediği başka bir yanı daha vardı.
Toplantıya gidenler, kaçak eski bakanın gizlice kaçıp saklandığı yerin adresini bulmamışlar mıydı? Süleymancıların gizliden ‘camimsi’ bir yeri vardı. Ne bir levha, ne bir yazı, görünür hiçbir şekilde buranın Süleymancıların toplantı yeri yaptıklarını belli etmeyen bir depo binasında çaktırmadan toplanacaktı hanım Sema!
Türkiye’deki Sema hanımın ve ayaklarında dolaştığı Erdoğan’ın hükümetinin kadınlara, çocuklara, halka neler yaptığını sormakla yanıp tutuşan Sema’nın davet ettiği San Francisco’daki vatandaşları hemen bu gizli kapaklı, halıcı depolarının arasına saklanmış toplantı yerine yollandılar.
Gizli toplantı patladı: “Nereden buldunuz burayı?”
Pazar günü, kimsenin bulunmadığı, havaalanına yakın Burlinggame’de 800 Burlway Drive adresindeki gizli yere varlınca kapıda kravatlı, ceketli, omuzunda bayraklı bir 6-7 kişinin sokakta beklediği görüldü. Bayağı hayret edilecek bir durum vardı. Yılların yandaşı Remzisi, falanı filanı, lacileri çekmiş kimsenin olmadığı ıssız depo mahallelerinde heyecanla kapının önünde ‘hazır ol’da bekliyorlardı! TC devletinin vergileriyle ayakta tutulan Sülaymancılar, öyle görülüyordu ki, aynı Hıristiyan kardeşleri gibi tapınmalarını Cuma yerine Pazar’a kaydırmış, aynı Hıristiyanların Pazar giyinip kuşanıp kiliseye gitmelerini taklit ederek bir garip toplantı hazırlamışlardı. Hayret edilen ise bugünün özelliğinin ne olduğuydu. Bayram değil, seyran değil bunları kim öpmeye, sevmeye geliyordu da böyle pazar günü inin, cinin top oynadığı depo sokaklarında cicilerini giyip kapı dışında bekliyorlardı? Daha ilk vatandaşın bu ne idüğü belirsiz, tabelasız, levhasız yapılanmanın önünde biriken bir elin parmakları kadar ama heyecanlı kişilere yaklaşmasıyla ilk tepki geldi. Üstünde eğreti duran ceket kravatlı kara ama kuru olmayan bir yandaş “Nereden buldunuz burayı, nereden haber aldınız, kim size burada olduğunu söyledi? Burada istemiyoruz sizi” diye bağırmaya başladı. Daha tek kelime edilmemişken! Hemen kamerasını kaparak, yaklaşan vatandaşlara “Alman köpeği” diye bağırmaya başladılar. Daha fazla sorgucu vatandaşın yaklaşmasıyla tırsan Süleymancılar ses tonlarını değiştirip, “Ay, buraya hoş geldiniz, burası herkesin yeri, kapımız açık” diyerek vatandaşları içeri davet ettiler. İçeride özenle hazırlanmış beyaz örtülü masaların üzerinde taze çiçekler, içecekler bulunan bir toplantı salonu yapılmaya hazırlanan bir toplantının delilleriydi. Başörtülü bir kadın alelacele masadaki misafir takımlarını hemen gözlerden uzak arka odaya taşımaya başladı. Ama tek eksik Sema hanımdı.
Bir kereden bir şey olmaz
Eski ‘aile’ bakanı Sema Ramazanoğlu’nun utanç ve korkudan bir yerlerde saklandığı sözleri dolaşsa da, onu düştüğü bu zor durumda kendi başına bırakmanın en doğru hareket olduğuna karar verildikten sonra bina terk edildi. Yazık oldu esasen. Artık hiçbir zaman bilemeyeceğiz Sema hanımın orada bir odada saklanıp saklanmadığını. Ama belli olan bir şey vardı ki, 6-7 kişiyle yapmayı planladığı ve ne için olduğu, neye hizmet edeceğini düşündüğü bu zavallı toplantıyı bile yapamadan tasını tarağını toplayıp ayrılmak zorunda kalmıştı. Eh, topluluk da Sema’nın bu utanç içinde gönderilmesine “Bir kereden bir şey olmaz, bir daha geldiğinde de kovarsak işte iş o zaman ciddileşir” diyerek bu “hoşgelmedin”in San Francisco ruhunu göstermede daha sadece bir ilk adım olduğunu vurguladı.
Böyle bir rezalet neden göze alınır?
Öyle görünüyor ki AKP tam bir keşmekeş içinde. Yoksa böyle bir fiyaskonun olacağı bilindiği halde bu riski göze alarak başörtülü bacılarını böyle bir hezimete göndermeleri başka neyle açıklanabilir? Onca koruma, uçak, otel ve masrafların israf edildiği anlamsız, 6-7 kişi için düzenlenen bu geziden, eğer turistik amaç yoksa, ne elde etti AKP ya da yandaşları? Amaçları kaybettikleri FETÖ’cü ikizlerine olta atıp misinayla eve geri çekebilmektiyse, kimseyi güldürmesinler. Hepsini toplasan kaç tane olacaklar? Yaptıkların, söylediklerin konusunda iki soru soran karşısında küçülüp, ufalanıp dağılıp döküldükten sonra kaç kişiyi ceket kravatla adam görüntüsüne sokmaya çalışıp yandaş olarak destek için oynatsan da oynatmasan da gerçekliğin durmadan seni kovalaması gibi bir özelliği vardır. Eğer AKP artık bu duruma, 6-7 yandaşa ‘evet’ desinler diye San Francisco’ya, hezimet olacağını bile bile, olmayacak duaya amin dercesine uçak kaldırıp bir bakan eskisiyle yalvarmaya gidiyorsa bu oyun bitmiştir.
Çok acı ama gerçek
Çok acıklı olsa da Sema ağzının payını alıp çocuk tecavüzcülerini korumaya, geriye, evindeki faşizme dönmüştür.
Kendilerinden kaçıp saklanan eski bakana sorularını soramayan vatandaşlar ise yolun karşısında toplanarak sorularını toplantıyı eğlenerek takip eden Amerikan basınına sorup bu soruları Türkiye’ye iletmelerini rica ettiler.
Bakanın kaçtığı için sorulamayan sorular şunlardı:
- Kadın hakları için çalıştığını iddia eden bir bakanın yönetiminde 11 çocuk anası bir annenin vurulan cesedinin nasıl bir hafta sokakta bırakıldığı.
- AKP’nin kendisinin 2008’de çıkardığı kanuna tamamen aykırı olarak ve davetinde açıkça referandum için yapıldığı söylenen toplantının kimin tarafından onaylandığı ve bunun masrafının kimler tarafından karşılanacağı.
- Ensar vakfında tecavüze uğrayan erkek çocukları için bu ‘aile’ bakanının ne yaptığı. Çocuklara sistematik tecavüzün söz konusu olduğu dinci kurumlarla ilgili olarak bu ‘aile’ bakanının ne yaptığı.
- KHK gibi yukardan gelen ve en ufak bir adalet sürecinden geçmemiş bir emirle işlerini kaybeden yüz binlerce devlet görevlisi, öğretmen, akademisyen, savcı, asker, hakim ve benzerlerinin ailelerinin çok zor durumda olduğu bilindiğinde, bayan ‘aile’ bakanın bu konuda ne düşündüğü.
- Neden işlerini kaybeden ve hiç ama hiçbir suçu olmayan insanların 120 gündür sokakta ‘işimi geri istiyorum’ demesi yüzünden her gün polisçe darp edilerek gözaltına alındığı
- Yeni Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonunun da raporunda belirttiği gibi katledilen 2.000’den fazla Kürdün ve yerle bir edilen onlarca Kürt şehrinin ardından oradaki ailelerin neler çektiği.
- Neden referandum için ‘HAYIR’ diyenlere her yerde polis saldırdığı ama ‘evet’çilerin devlet para ve olanaklarıyla korunduğu
- IŞİD gibi teröristlere hem açık hem gizli yardım yaparken kendi ordusu tarafından bile kıskıvrak yakalanmış terörist bir hükümetin ‘aile’ bakanının IŞİD tarafından hem de kendi ülkesinde pazarlarda satılışa çıkartılan küçük kızlar hakkında ve bunun kendi dini açısından ne düşündüğü.
13 Mart 2017
San Francisco