Şimdi 1984 gibi, sırasıyla ülkelere düşman oluyor ve hatta tüm dünya bize düşman diyecek kadar ileri gidiliyordu. Bu doğaldı çünkü yürüyüşleri o kadar güçlüydü ki herkes onları durdurmaya çalışıyordu. Nasıl yürürlerse yürüsünler, dünya beşten büyük olsa da, Berkin Elvan’dan küçük olduğunu şimdi herkes öğreniyordu 1984’ü sürekli yazmak zorunda kalıyorum. Daha doğrusu George Orwell’in bu romanı […]
Şimdi 1984 gibi, sırasıyla ülkelere düşman oluyor ve hatta tüm dünya bize düşman diyecek kadar ileri gidiliyordu. Bu doğaldı çünkü yürüyüşleri o kadar güçlüydü ki herkes onları durdurmaya çalışıyordu. Nasıl yürürlerse yürüsünler, dünya beşten büyük olsa da, Berkin Elvan’dan küçük olduğunu şimdi herkes öğreniyordu
1984’ü sürekli yazmak zorunda kalıyorum. Daha doğrusu George Orwell’in bu romanı hala yazılıyor. Tıpkı Nazım’ın “çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsin” dediği gibi. “Büyümez ölü çocuklar” dediği gibi. Bugün Berkin Elvan’ın ölüm yıldönümü.
İnsanlık anne babasını kaybetmişler evlatlar için kavramlar bulabilse de evladını kaybetmiş anne balar için hala bulamıyor. Ne cehennem, ne kahır ne de acı karşılamıyor onların halini. Zaman bize geçse de evladını kaybedenlere geçmiyor. Onlar evlatlarının öldüğü günde yaşar hep. İnsanlığın bu kederi kavramsallaştıramamasının nedeni anlatacak karşılığı, kelimeyi bulamayacağını bildiğinden olmalı. Her yeni şeye kavram bulan insalık, bu kadar eski bir acıya söyleyecek sözü olmaz mıydı? Şimdi kimine taştan gözüken, Berkin Elvan heykelinin Gülsüm Elvan için nasıl da candan olarak dokunduğu ellerine bakıyorum. Taşı sanki birazdan canlandıracak kadar güçlü dokunuyor. Kalkıp doğrulsa yerinden kimse şaşırmayacak…
1984 romanının en kritik bölümlerinden ve Winston’a işkencenin eası olan bölüm “Kimle savaş halindeyiz?” sorusuyla başlıyor. Bilgiye hakim olmanın insana hakim olmak olarak tasarlandığı bir dünyada bilgi değiştikçe insan da değişirdi elbette ve bilgiyi sadece yöneten bilebilirdi yönetilen değil. Dün savaştığınız bugün değişebilir ve hatta belki de hiç savaş olmuyor da olabilirdi. Önemli olan bu savaş sayesinde yaratılan olağanüstü hal ortamında insanların haklarını kısıtlamak ve bu ortamda onları yönetmenin kolaylaşmasıydı. Başlangıçta sanırım şu ülkeyle savaşıyoruz diyen Winston neden sonra anlıyordu kimle savaşta olduğunu bilmemesi gerektiğini. Savaştayız demeliydi sadece Doğu Asya mı yoksa Avrasya mı önemli değildi. Savaşta olmak önemliydi. Nihayet 4 parmağını gösteren işkenceciye; aslında parmaklarını sayamayacağını, doğru rakamın değil, bilmemenin önemli olduğunu anlayana kadar ne çok işkence görüyordu.
Şimdi 1984 gibi, sırasıyla ülkelere düşman oluyor ve hatta tüm dünya bize düşman diyecek kadar ileri gidiliyordu. Bu doğaldı çünkü yürüyüşleri o kadar güçlüydü ki herkes onları durdurmaya çalışıyordu. Nasıl yürürlerse yürüsünler, dünya beşten büyük olsa da, Berkin Elvan’dan küçük olduğunu şimdi herkes öğreniyordu.
Düşman olduğumuz ülke şimdi borsa gibi haftalık hatta günlük değişiyorken biz artık 1984 gibi hangi ülkeye düşman olduğumuzu değil, onların bize düşman olduğunu bilmeliydik! Konjonktüre göre düşman bulunuyor ama düşman olma durumu hiç değişmiyordu. Haliyle düşmanlık konjonktürel değil sabit bir durumdu.
Winston’a işkence yapan Sevgi bakanlığıydı. Şimdi BM raporunda adı geçen ülkemin üzerinde; 500 bin kişinin evinden edildiği en az 1200 sivilin öldürüldüğü söylenen bir rapor duruyordu.
1984’te Winston hakikati aramak için işçi birahanelerine gider sürekli. Ve ben solcu olduğum günden beri kahvehaneleri dikkate alıyorum.
1984’te adı Winston olarak geçse de onun her ülkede değişik isimlerde olduğunu biliyorum.
Okyanusya’ya benzemeye çalışan ülkemde Osmanlı olmak istiyorlardı. 14 senenin içinde 700 seneyi, tüm tarihi yaşattılar. Son ve yeni düşman Hollanda ile birlikte Lale devri de bitti…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.