Siz mesela Almanya’daki bir barışçı ile bir olabilir ama ülkenizdeki bir Nazi bir anılmak istemeyebilirsiniz. Bir olmanın sınırları yoktur
Siz mesela Almanya’daki bir barışçı ile bir olabilir ama ülkenizdeki bir Nazi bir anılmak istemeyebilirsiniz. Bir olmanın sınırları yoktur
Her şey Almanya’nın Bekir Bozdağ ve Nihat Zeybekçi’nin referandum toplantılarının iptal edilmesiyle başladı diyemem. Deniz Yücel’in tutuklanmasıyla iyice yükseldi. Bu iptalleri Kılıçdaroğlu üstüne alınmış ve Almanya’yı eleştirdiği sıralarda kendi partisinin kendi ülkesindeki kendi vekili Aykut Erdoğdu, Eminönü meydanına sokulmayan referandum araçlarının haberini sosyal medyadan paylaşıyordu.
Oysa Merkel 7 Haziran seçimleri sonrası koşa koşa gelmiş 1 Kasım’a giden süreçte AKP’ye destek vermişti. Sadece o mu? CHP de MHP de o süreçte HDP’nin aldığı oyun düşürülmesi için birleşmişti. Sonrası malum. HDP’nin oyları kısmen düşse de HDP düşmedi. Şimdi 12 vekili ile binlerce yöneticisi tutuklanarak düşürülmeye çalışılıyordu. 82 belediyesine kayyum atanmıştı ve biz bir kez daha öğreniyorduk; kayyum bir yönetme değil yönetememe biçimidir. Yönetebilse kayyum atar mıydı? HDP’yi bölmek ve düşürmek için her şeyi yapanların bölündüğü bir dönem yaşıyoruz.
Ne acayip! her şey tam da No filmindeki gibi gidiyor. İşkence görenler, evleri barkları yıkılanlar mutlu ve umutlu bir kampanya yürütürken, iktidar mutsuz, umutsuz ve sürekli ölümü anlattığı bir kampanya yürütüyor. Sanki biz ölümü bilmiyormuşuz gibi. Bu topraklarda yaşamdan çok bilinen şey ölüm değilmiş gibi bize anlatıp duruyor…
İnsan inandığı şeylerden çok ‘rahat’ konuşur sonuçta. Ve zannedildiği gibi baskılar kararlı olanlar ve direnenler üstünde geri çekilme değil derinleşme etkisi yaratır aslında. Kararlılar baskı koşullarında ifade etmeyi daha da iyi öğrenir. İktidar, iktidar olmanın verdiği güçle izah etmeye de kelimeleri doğru kullanmaya da gerek görmez. Güçlü olanın hesap vermeyeceğini bilir nihayet. İşte bu hesapsızlık onun dilini de ruhunu da çürütür. Kendine ‘abudik gubudik’ deyiverir bir anda. Bir anda olmaz elbette bu çürüme. Gördüğümüz anın kendisi; yıllardır süren bu hesapsızlığın dile yansımasıdır.
Dile yansıyan akla da yansımaz mı? İşte şimdi Almanya’ya karşı CHP, AKP ile bir olarak olarak eleştiriyorken; Almanya’da ‘tek adam propagandası’ yaptırılmıyor ve salonlara sokulmuyoruz diyorken, kendi partili arkadaşlarını bile görmüyordu. Kendini dahi görmeyen HDP’yi mi görecekti! Bırak Almanya’yı, seçilmiş vekiller kendi seçim bölgelerine dahi sokulmuyorken, mahpushanelere sokuluyor diyebilir miydi?
Mesela Koruköy’e vekiller dahil kimse sokulmuyorken ‘yaratılanı yaradandan ötürü seviyoruz’ denen bir ülkede hayvanların dahi nasıl öldürüldüğüne neden bakamıyorduk biz. O fotoğraflar Almanya’dan mıydı? Gözüme bir an ilişen küçük kara hayvan ceninlerini neden hala aklımdan silemiyorum.
Orada bir köy var uzakta gitmesek de bizimdir diye çocuk şarkıları söylenen bu ülkede gitmediğin yerlerin bir tercih olduğunu ve asla gidilmeyeceğini Koruköy’de de öğreniyorduk şimdi. Tam bu sıralarda gitmediğin değil gittiğimiz köyler, doğduğumuz köyler dahi elimizden alınıyordu. HES’ler ne orman bırakıyordu ne de dere.
Almanya’dan ‘tek adam salonları’nda toplantı izni verilmiyor haberleriyle birlikte, Kürt nüfus yoğunluklu illerin her birinden toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasaklandı haberleri de geliyordu. Haberler bize geliyor ama CHP’ye gitmiyordu bir türlü.
Kılıçdaroğlu böyle yaparken Bay Baykal da geri durmuyor, Almanya programını iptal ediyor ve ‘Tek adam’ referandumu propagandası etkinliklerinin iptal edilmesini üstüne alınıyordu. Haliyle Türkiye’deki programlarını da iptal etmesi gerekmez miydi? Ne yani Almanya’da birkaç yerde engellenen ‘tek adam referandumu’na karşı Hayır demek Türkiye’de bilmem kaç ilde engellenmiyor muydu? Halkevleri üyesi iki kişi kahvehanede hayır dediği için iki aydır tutuklu değil miydi hala?
Bu sene 28 Şubat’ın yıldönümüne az kala Cihangir İslam dahi akademiden atılmıştı ve daha yeni anlatmamış mıydı yaptığı röportajda; özgürlüğü, adaleti sadece kendilerine istediklerini ve bu konuda bir kıstasları olmadığını.
Almanya’ya karşı AKP ile bir olanlar kendi ülkelerinde kimle bir? Alman komünistleri içlerinde vaktiyle çok tartıştı ve 1. Dünya Savaşını ulasal mesele ilan edip Almanya hükümetinin savaş kararına destek vermişti. Oysa bu emperyalist ve diğer ülkelerin yoksul işçi sınıflarına karşı bir paylaşım savaşıydı. Bunu elbette o dönem komünistler de biliyordu ama öyle yapmadılar işte. Bilmek başka politika başka dediler…
İşte Hitler 1. Dünya Savaşı sonrasında ordudaki komünistlerin tespit edilip tasfiye edilmesi için istihbarat servisine girer. Ordudaki yükselişi de böyle başlar…
Şimdi Suriye’ye verilen tezkere onayına kalkan eller de bunun bir paylaşım savaşı olduğunu iyi biliyor. O yüzden elini kaldırıyor. Bu gerçekten demokrasi için olsa orada binlerce yıldır yaşayan halkların özgürlüğüne karşı ittifaklar kurulur mu? Türkiye’de binlerce yıldır yaşayan halklara karşı yapılan zulüm görmezden gelinir mi? ‘Sen’ Almanya’da 50 yıldır olunmasına rağmen resmi olarak konulan Türkçe tabelaları okurken, Kürtçe tabelaların bir bir kaldırıldığı bir ülkede kimle bir olunur? ‘Sen’ Toki evlerine kredi le girerken bir halkın evi barkı yıkılırken kimle bir olunur?
Ve söylemeliyim; İsrail hükümeti, devleti başka halkı başka. Yoksa nasıl anlarız İsrail’de Filistin için özgürlük isteyen yüzbinlerce insanın katıldığı barış mitinglerini. İsrail’de barış isteyenler kirli bir savaş yürüten hükümetleriyle bir anılmak ister mi? Siz mesela Almanya’daki bir barışçı ile bir olabilir ama ülkenizdeki bir Nazi bir anılmak istemeyebilirsiniz. Bir olmanın sınırları yoktur. Çünkü insanlığın değerleri sınırların üstünden bir kuş gibi süzülür…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.