Hayır Meclisleri, artık “evet”çi komşularının kapılarını çalarak onları da Tek Adam’a “Hayır” diyenler cephesinin bir parçası haline getirmek için çalışıyor
Esenyurt, Fatih, Üsküdar gibi sağ kitlelerin ağırlıkta olduğu ilçelerde de kurulan Hayır Meclisleri, artık “evet”çi komşularının kapılarını çalarak onları da Tek Adam’a “Hayır” diyenler cephesinin bir parçası haline getirmek için çalışmalara başladı
Hayır Meclisleri, “hayır”cı muhalefeti bir araya getirdiği gibi AKP tabanıyla temas etmenin kapılarını da açtı. Hayır Meclislerinin kurulduğu İstanbul ve Ankara’da başta olmak üzere pek çok kentte “evet”çi tabana yönelik çalışmalar başladı.
Bu yazıda İstanbul’un üç ayrı noktasında yürütülen, heyecan uyandırıcı üç Hayır Meclisi çalışmasından söz edeceğiz.
Esenyurt’ta günler, mevlütler aracılığıyla kararsız ve “evet”çi kadınlarla temas ediliyor, diyalog kanalları açılıyor, karşılıklı kaygılar ve ortak noktalar üzerine konuşuluyor. Fatih, Üsküdar gibi sağ kitlelerin ağırlıkta olduğu ilçelerde de kurulan Hayır Meclisleri, artık “evet”çi komşularının kapılarını çalarak onları da Tek Adam’a “Hayır” diyenler cephesinin bir parçası haline getirmek için çalışmalara başladı.
Onlar birbirlerini Üsküdar Validebağ Korusu’nun cami inşaatı bahanesiyle talan edilmesine karşı yürüttükleri direnişten tanıyorlar. Hayır Kadıköy Meclisi’nin komitelerine katılırken bir bakıyorlar ki Hayır Üsküdar’ı kurmanın zamanı gelmiş de geçiyor.
Halkevcisinden CHP’lisine, HDP’lisinden Vatan Partilisine, örgütsüzüne derken birçok yerde bir araya gelmekten imtina eden kişi ve gruplar bir arada çalışmaya başlıyor. Kendi deyimleriyle, “Herkesin ‘Hayır’ deme nedeninin farklı olduğu ancak hedeflerindeki ortaklıkla bir arada durabildiği bir düzlem” oluşturmayı başarmışlar.
Kayda değer bir sol taban olsa da sağ seçmenin baskın olduğu bir ilçe Üsküdar. Dolayısıyla “Hayır” propagandası yaparken karşılaşılması muhtemel tatsızlıkları hesaba katmak, yani güvenlik üzerine düşünmek önemli. Semtin pazarlarını, AKP seçmeninin yoğun yaşadığı yerleri dolaşırken sayısal olarak fazla olmaya dikkat ediliyor.
Meclis bileşenleri pazara çıktıklarında kimi zaman destek görürken kimi zaman da “evet”çilerin tepkisiyle karşılaşabiliyorlar. Bir pazarda bir “evet”çi “Hayır” bildirisini alıp yırttığında ya da tepki gösterip geri verdiğinde hemen etraftaki mahalleli yanlarında beliriyor. Ardından da “Bana ver kızım”, “Ben de alacağım”, “O zaman bize verin” sesleri yükseliyor.
Meclisin kısa vadedeki hedefi Hayır Üsküdar’ın daha da genişletilerek ilçede girilmedik sokak bırakılmaması… Uzun vadedeki planları ise Erdoğan’ın evinin bulunduğu, büyük çoğunluğu AKP’li olan, 15 Temmuz sonrası nöbetlerin tutulduğu Kısıklı’ya da giderek orada da çalışma yapmak.
Esenyurt’ta kadınlar kurdukları Hayır Meclisiyle daha önce AKP’ye oy vermiş kadınlarla temas ediyor, onlarla “evet”i de “hayır”ı da tartışıyor. Aslında ilk hedef “hayır”cı kadınları bir araya getirmek olsa da bir anda kararsız ve “evet”çi kadınlarla temas etmenin fırsatı çıkıyor karşılarına. Evlere girmeye bazen meclisteki bir kadının komşusunun daveti, bazen bir gün, bazen de bir mevlüt vesile oluyor. Sohbet bir haftada fiyatı iki katına çıkan nohuttan başlayıveriyor, sonrası zaten çorap söküğü gibi referanduma kadar geliyor.
Bir işçi havzası olan Esenyurt’ta işsizlik ve asgari ücret en önemli problemlerin başında geliyor. Kadınlar ücretlerin yetmemesinden, artan işsizlikten şikayetçi. AKP’ye oy vermiş kadınlara “Yeter artık” dedirten sebeplerden biri de bu. Bir başkası ise savaş. Yakılan Türk askerleri kafalarındaki soru işaretlerinden biri ve kimisi “Başbakan, cumhurbaşkanı göndersin çocuklarını askere” diyerek çocuğunu askere göndermek istemediğini açıkça beyan edebiliyor.
Kadın kadını dinler lafı boş değil. “Evet”çilerle tartışmanın zeminini bulabiliyorsunuz. Örneğin Esenyurt’ta ev toplantılarından birinde her şeye bir yanıtı olan koyu “evet”çi bir kadın sıkı bir tartışmaya giriyor. Kadın cinayetleri, tecavüz, çocuk istismarı gibi sorunların AKP’den önce de olduğunu, başörtüsü yasağının kaldırılması dolayısıyla AKP’ye bir vefa borçları olduğunu söylüyor. Ama söz cinsel istismar yasasına gelince bu yasa teklifini gündeme getiren iktidarı ve bunun gibi yasaları hiçbir itiraza kulak asmadan uygulamaya sokabilecek olan Tek Adam rejimini o kadar da kolay savunamıyor.
Anayasa değişikliğini anlattıkları kadınların ilk tepkilerinden biri “E bu kadar yetki biraz fazla değil mi?” oluyor. “Evet”çi kadınlar, karşılarındaki bir “hayır”cı da olsa, nihayetinde ortak sorunlar yaşadıkları hemcinsleri olduğu takdirde onlara kulak veriyor, tartışıyor ve sorguluyorlar.
Bir başka ilçe ise sosyal demokrat Kocamustafapaşa’sıyla, İslamcıların simge semti Çarşamba’sıyla, kentin buluşma noktalarından biri olan Eminönü’süyle Fatih… CHP ve HDP’nin çağrısıyla 4+4+4 sürecinde imam hatipleşmeye karşı Gazi İlköğretim Okulu’nda yürütülen mücadelenin, Gezi döneminde oluşan forumun bir araya getirdiği ya da halihazırda bir politik kurumda ya da kitle örgütünde faaliyet yürüten Fatihli “Hayır”cılar çalışmalarını “Hayır’ola Fatih” adı altında yürütüyor.
İlçe belediyesinin AKP’li olmasından dolayı yer bulamayan Hayır’ola Fatih, mahalledeki bir kafeyi kendilerine mesken tutmuş. İçlerinde Oy ve Ötesi’nden ayrılanların oluşturduğu Demokratik İtiraz Hareketi de var. Hareket önceki seçimlerden ellerinde kalan verilerle ilçenin mahalle mahalle oy dağılımlarını çıkarmış. Hangi sandıktan ne kadar oy çıkmış, kaç seçmen var, MHP’lilerin yoğunlukta olduğu mahalleler hangileri, gibi verilerin dökümünü hazırlamış.
Kendi bildirilerini ve önlüklerini bastırmışlar ancak bunun mali sorumluluğu da dayanışmaya kalıyor. “Hayır” için çalışmanın illa bildiri dağıtmak veya sokak sokak gezmek olmadığına inanan Hayır’ola Fatih, “Herkesin yapabileceği bir şey vardır” düşüncesiyle bunu da hızlıca halletmiş. CHP’li kadınlar her hafta düzenledikleri kermesin gelirini önlük basılması için meclise aktarıyor. Gazi İlköğretim direnişinde yer almış, matbaası olan bir veli ise gönüllü olarak 18 bin bildirinin basımını ve matbaa işlerini üstleniyor.
Hayır’ola Fatih için güvenlik biraz daha önemli bir konu. Sokakları dolaşırken ekiplerde muhakkak o sokaktan bir kişinin olmasına, pazarlarda bildiri dağıtırken ayrı bir güvenlik ekibi kurmaya özen gösteriyorlar. Birbirlerini kesinlikle yalnız bırakmıyorlar.
Hayır’ola Fatih bileşenleri ilk pazar dolaşmalarında, yoğunlukla “hayır”cılarla temas etse de “evet”çilerle de sohbet etme şansı bulmuş. İlk pazar ziyaretinde yaklaşık 80 kişiyle pazarın beş ayrı kolundan giren Hayır’ola Fatih, “evet”çilerin daha çekingen ve “hayır”cılara oranla daha az özgüvenli olduklarını söylüyorlar.
Hayır’ola Fatih’te pazarcılarla Kürtçe konuşan ve onları öyle ikna etmeye çalışan Kürt kadınlarıyla, “Laiklik elden gitmesin” diyen Cumhuriyetçi kadınlar sırt sırta bildiri dağıtıyorlar. Mahallede kurulmuş olan taraftar grupları, yöre dernekleri ve kültür evlerini ziyaret eden Hayır’ola Fatih, ilçedeki Ermeni, Süryani, Rum vb. Hristiyan cemaatlerini, Anti-kapitalist Müslümanlar hareketini de bu sürecin bir parçası haline getirme iddiasında.
Kahvecisinden esnafına, papazından çöpçüsüne herkesle temas eden Hayır’ola Fatih bileşeni bir öğretmen geçtiğimiz hafta sonu yaptığı bildiri dağıtımında karşılaştığı bir taşeron işçiyle referandum üzerine tartışırken soruyor:
“Referandumdan sonra taşeron işçiye kadro mu verecekler?” Yanıt tabii ki de “Hayır!” oluyor. Hayır’ola Fatih bileşeni arkadaşa geriye sadece şu cümleyi kurmak kalıyor: O zaman kararın Hayır’ Ola.
Hepimizin kararı Hayır’Ola…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.