‘İsyancıların’ kontrolü altındaki bölgelerde seçilmiş bazı siviller maaş bağlanarak Türkiye’ye gönderilmiş ve kısa bir arama-kurtarma eğitimi almaları sağlanmıştır
Beyaz Miğferliler, Suriye Sivil Savunmasının yeni etkileyici adıdır. Adına rağmen Suriye Sivil Savunması, Suriyeliler tarafından kurulmamıştır ve Suriyelilere hizmet etmemektedir. ABD ve İngiltere tarafından 2013 yılında kurulmuştur. ‘İsyancıların’ kontrolü altındaki bölgelerde seçilmiş bazı siviller maaş bağlanarak Türkiye’ye gönderilmiş ve kısa bir arama-kurtarma eğitimi almaları sağlanmıştır. Beyaz Miğferlilerin temel işlevi propagandadır. Suriye’ye yabancı müdahaleyi davet etmek için Esad’ı canavar olarak gösterirler
“Medya dünyadaki en güçlü yapıdır. Masumu suçlu, suçluyu masum hale getirebilir. Bu güç kitlelerin zihnini kontrol eder.” Malcolm X
İnsan, 4,5 yıl sonra bile medya manipülatörleri -STK’lar, İmparatorluğun borazanları- tarafından, ana akım medya aracılığıyla ortaya saçılan kesintisiz pisliğin kandırmakla görevli olduğu kamu bilincine hala nasıl yapışabildiğini merak ediyor.
Dün, bir facebook paylaşımı gördük. Gazze’de yerleşik bir Filistinli, Suriye’den iki çocuk kurbanın görüntülerini paylaşmıştı. Fotoğrafların etiketi; “Suriye’de Esad rejiminin katliamı. #Duma”ydı. Paylaşımın altında aynı minvalde uzayıp giden Esad ve Suriye ordusu karşıtı alışageldik yorumların sayısı bizi daha fazla araştırma yapmaya itti.
Her iki fotoğrafın da Halid Hatib tarafından çekildiğini ve Halep’in belirtilmeyen bir bölgesindeki varil bombası saldırılarını “rapor” ettiğini gördük. Halid’in fotoğraflarının önemli bir bölümünün Google’da, sözkonusu saldırıdan hemen sonra belirdiğini düşündüğümüzde; neden saldırının olduğu bölgeyi açık bir şekilde tanımlayıp, varil bombası saldırısını kanıtlanmış bir veri olarak sunmaktansa belirsizlik içeren “rapor edildi” (reported) etiketini kullandığını düşünmeye başladık.
Araştırmamızı biraz daha derinleştirdiğimizde Halid’in “Beyaz Miğferliler” (White Helmets) için çalıştığı ve fotoğraflarının iyi bilinen, İngiliz Hükümeti tarafından desteklenen tek kişiden oluşmuş bir “ekip”, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) tarafından sık olarak kullanıldığı gerçeği açığa çıktı. SOHR aslında Londra Coventry’de yaşayan Rami Abdurrahman adlı bir kişidir. Propagandasını evinden yürütür ve Suriye hakkındaki bilgisinin önemli bir bölümü Suriye’deki bağlantılarıyla yaptığı skype görüşmelerden edinilmiştir. Buna rağmen bu toplama bilgi, müdahale yanlısı eksen (özellikle ABD ve Avrupa) tarafından egemen bir ülkeyi vekalet işgalini ve seçilmiş bir hükümeti devirmek için 4,5 yıldır süren acemice, cinayetlerle dolu ‘rejim değişimi’ çabalarını haklı çıkarmak için orantısız bir biçimde kullanılmaktadır. Süreç içinde ise bu eksenin vekil orduları Suriye halkının yaşamını yaygın şekilde tehlikeye atmıştır.
Aşağıdaki fotoğraf için Eva Bartlett‘e teşekkür ederiz;
Beyaz Miğferliler de aynı şekilde şüpheli bir ekiptir. Rick Sterling, “Yüksek derecede etkili manipülatörler” başlıklı muazzam makalesinde şöyle anlatıyor:
Beyaz Miğferliler, “Suriye Sivil Savunması”nın yeni etkileyici adıdır. Adına rağmen Suriye Sivil Savunması, Suriyeliler tarafından kurulmamıştır ve Suriyelilere hizmet etmemektedir. ABD ve İngiltere tarafından 2013 yılında kurulmuştur. ‘İsyancıların’ kontrolü altındaki bölgelerde seçilmiş bazı siviller maaş bağlanarak Türkiye’ye gönderilmiş ve kısa bir arama-kurtarma eğitimi almaları sağlanmıştır. Bu program eski bir İngiliz askeri olan ve Dubai’de yerleşik bir müteahhitlik firması sahibi James Le Mesurier tarafından yürütülmüştür.
Eğitim görenlerin bağımsız oldukları söylenmesine rağmen faaliyet bölgeleri Nusra tarafından kontrol edilen İdlip ve yine Halep’in Nusra tarafından kontrol edilen mahalleridir yalnızca. Beyaz Miğferliler tarafından eğitilen ve kurtarılan insanların sayısı ile ilgili çok farklı iddialar var. ‘İsyancılar’ tarafından kontrol edilen bölgelerde sivil nüfusun çok az olduğu göz önüne alındığında rakamlar çok abartılıdır. Yakın zamanda Halep’in ‘isyancılar’ tarafından kontrol edilen bölgesinde çalışan bir doktor, bölgeyi ‘hayalet kasaba’ olarak tanımlamıştır. Beyaz Miğferliler genelde Nusra (Suriye’deki El Kaide) ile çalışır. Yakın zamanlarda ortaya çıkan klorin gazı saldırısı ile ilgili video Beyaz Miğferlilerin logosu ile başlar ve Nusra’nın logosu ile biter. Gerçekte Beyaz Miğferliler Nusra’nın küçük bir arama-kurtarma birimidir.
Beyaz Miğferlilerin temel işlevi propagandadır. Beyaz Miğferliler, Suriye’ye yabancı müdahaleyi davet etmek için Esad’ı canavar olarak gösterirler. Liderlerinden biri Washington Post’un editoryalinde bir yazı yayınlamıştır. Aynı grup sosyal medyada da, Twitter, Facebook vb., çok etkindir. Web sitelerindeki e-posta adresleri The Syria Campaign birçok ilişki ağını ortaya serer.
Şimdi Halid Hatib ve onun bu propaganda zinciri içindeki yerine bakalım. Görünen o ki Halid, Halep özelinde çalışıyor. Halep dışında çekilmiş bir fotoğrafını bulamadım. [Google araması‘nda] Fotoğrafların çoğu Ocak-Haziran 2014 arasında çekilmiş. O dönemde Halep’te bulunan ‘isyancı’ hücrelerin cehennem topu, havan ve sniper saldırılarından kaynaklanan sivil ölümlerin zirveye çıktığını düşünürsek, çekilen fotoğrafların hiçbirinin Halep‘te bulunan ‘isyancı’ hücrelerin kullandıkları ölümcül ama hedef seçme yeteneği olmayan silahların yarattığı yıkımı içermediğini görmek şaşırtıcı değildir.
Çekilen her fotoğraf ve bu fotoğraflarla ilgili yapılan her açıklama sadece Suriye hükümetinin efsanevi ‘varil bombası’ saldırılarını ‘rapor’ etmektedir. Suriye Sivil Savunması’nın Halep biriminde çalışan bir fotoğrafçı olan Halid Hatib’in açıklamalarına göre; “Suriye ordusu ve onlarla birlikte savaşan milisler ve IŞİD siviller için büyük bir tehlike arzetmektedir. Ama Suriyelileri en çok öldüren silah -ölümlerin yüzde 90’ına yol açacak şekilde- varil bombasıdır.”
Beyaz Miğferlilerin, gerçekleri örten ve bir insan hakları kurgusuyla, hedeflediği kamuoyundan istediği sonuçları elde etmeye çalışan bir kara propaganda girişiminin temel öğesi olduğunu açığa çıkardık. Bu STK’ların önceliği, Libya’nın felaketiyle sonuçlanmış olan ‘uçuşa yasak bölge’ senaryosunu Suriye içinde sürekli olarak dayatmaktır.
Uçuşa yasak bölge taraftarı olması nedeniyle Guardian, Halid Hatib’le ilgili çekincelerini açıkladı. Ancak Suriye uçakları tarafından bombalanmak üzere olan bölgelerden sivillerin kaçmasını sağlamak amacıyla bir erken uyarı ya da radar sistemi kurulması için yaptığı acil çağrıları sayfalarına taşıdı. Suriye kampanyası yöneticisi James Sadri tarafından tekrarlanan bu öneriyi inceleyelim.
“Eğer uçakların geleceğini önceden öğrenirsek aileleri uyarabilir, insanların pazar yerlerini terk etmelerini sağlayabilir, çocukları okuldan çıkarabilir ve sağlık kurumlarına sığınaklara gitmelerini söyleyebiliriz,” dedi Halid. “Dünyadaki her havaalanı bu sisteme sahip, yaygın ve sivil bir uygulama. Neden bizimle paylaşmıyorlar?”
Bu öneri, İnsan Hakları Gözlemcileri Ken Roty ve Annie Sparrow tarafından sıklıkla dile getirilen bir varsayım içeriyor. Buna göre Suriye hükümeti, hastane ve okul gibi sivil alanları kasten hedef seçiyor. Suriye’deki ailelerin büyük bir kısmının vekil paralı askerlerden ve yabancı teröristlerden oluşan güçlere karşı Suriye ordusu içinde savaşan evlatları olduğu düşünüldüğünde bu varsayım saçma gözüküyor. Suriye Ordusu içindeki askerlerin kendi ailelerine ateş açacağını varsaymak sadece aptalca ve sanrılı değil aynı zamanda insanlık dışı bir yaklaşım. Bu yüzden Suriye ordusunun sivil bölgeler içinde yuvalanmış terörist hücreleri hedef alarak yaptığı saldırılar son derece haklıdır. Paralı askerlerin kentin birçok bölgesine sızması nedeniyle Halep nüfusu beşte birine düşmüştür. Bu işgal kent nüfusunun önemli bir bölümünün teröristlerin hakim olduğu mahallelerden kaçmasına yol açmıştır.
Bu bilgileri gözönünde tutarak erken uyarı sisteminin kimin işine yarayacağını kendimize sormalıyız; Teröristlerin mi? Sivil halkın mı?
Halid Hatib’in en dramatik fotoğraflarını seçerek bir kolaj oluşturdum. Bu fotoğrafların birçoğu AFP ve Getty Images tarafından tekrar düzenlenerek ana akım medyanın Suriye hikayesini desteklemek için kullanıma sokuldu. Batılı güçler tarafından silahlandırılan, fonlanan ve lojistik destek sağlanan ‘muhalefet’in saldırılarına karşı hızla harekete geçen Suriye Ordusuyla bu güçlerin arasındaki savaşın ortasında kalmış olan Suriye halkının acılarını önemsizleştirmek gibi bir niyetim asla olamaz.
Ancak herkesin bu fotoğraflara tarafsız bir gözle bakmasını ve bir propaganda aracı olarak taşıdıkları önemi görmesini istiyorum. Örnek vermek gerekirse El Cezire‘nin duygularımızı manipüle etmek için sahte kanıt ürettiğini ve bu amaçla artistik yetenekleri işin içine dahil ettiğini biliyoruz. Basın ahlakının kadim kalesi olarak bildiğimiz BBC’nin bile konu Suriye olunca dehşetengiz bir biçimde yalan söylediğine ve kamuoyunu aldattığına tanık olduk. Halid’in fotoğraflarının bazıları aşağıda, bakın ve kararı siz verin.
Son olarak değinmek istediğim bir konu var. Araştırmalarım sırasında önemli bir gerçeğin farkına vardım. IŞİD’in vahşetini ele alan bir ‘rapor’ yazıldığında bile, bu raporlara Halid Hatib’in fotoğrafları eşlik etmektedir. Tek bir örnek vereceğim; 2014 Mart’ında Daily Star (Lübnan) IŞİD’in, Halep de dahil, Suriye coğrafyasında yaptığı korkunç katliamları ele alan haberinde (ISIL jihadists conduct ‘mass executions’ in Syria: UN probe) konu IŞİD’in infazları olmasına rağmen Halid Hatib tarafından çekilmiş fotoğrafların altında şu cümleler yer almaktaydı: “Rejim güçleri tarafından sivil alanlara yapılan varil bombası saldırısı sonrasında enkaz altında kalmış olan iki küçük çocuk.”
Pazarlama deneyimim, bu sinsi subliminal “reklam”ın, kamuoyunun IŞİD’e karşı geliştirmiş olduğu psikolojiyi ‘rejim’e yansıtma çabası olduğunu söylüyor bana. Anaakım medyada yaptığım kısa bir araştırma bunun tek örnek olmadığını da hemen ortaya çıkardı. Bazıları bunun basit bir hata olduğunu söyleyebilir. Bir kere hata yapılabilir ama, 10 kere, 20 kere yapıldığında bu artık bir rastlantı olarak kabul edilemez.
[Ronpaulinstitute.org’daki 27 Ağustos 2015 tarihli İngilizce orijinalinden Murat Karadeniz tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.