Kopuyoruz sıradan insanlardan her bombadan sonra biraz daha. Çünkü o sıradan insanların sıradan duygusunu anlamamakta ısrar ediyoruz. Bombaların neden, nasıl, niçin patlatıldığına ve asli sorumluların kim olduğuna dair sayfalar dolusu izahatın da anlamı bulunmuyor Bir bomba daha patladı. Her ne kadar “alışmayacağız” desek de, alıştığımız gün gibi ortada. Canımız yine yanıyor yanmasına ama ilk bombayla […]
Kopuyoruz sıradan insanlardan her bombadan sonra biraz daha. Çünkü o sıradan insanların sıradan duygusunu anlamamakta ısrar ediyoruz. Bombaların neden, nasıl, niçin patlatıldığına ve asli sorumluların kim olduğuna dair sayfalar dolusu izahatın da anlamı bulunmuyor
Bir bomba daha patladı. Her ne kadar “alışmayacağız” desek de, alıştığımız gün gibi ortada. Canımız yine yanıyor yanmasına ama ilk bombayla aynı etkiye yol açtığını söylemek zor. Zaten buydu istenen; istenen oldu gibi.
Alıştık. Kim ne derse desin, ateş düştüğü yeri yakıyor ve biz, kızanlar, üzülenler, tepki gösterenler gündemin sıcaklığı geçer geçmez kendi hayatımıza dönüveriyoruz. Aksi mümkün değil biliyorum ama yine de insanın ağırına gidiyor. Sanki bir şeyler eksik kalıyor gibi.
Eksik kalan ne?
Durduramıyoruz acıyı. Bombaların patlamasını önleyemiyoruz. Gencecik çocukların öldürülmesinin önüne geçemiyoruz. Eksik bu sanırım.
Kaçıyoruz o zaman da. Kendi hayatımıza sığınmayı yeğliyoruz. Kendi kabuğumuza çekiliyoruz. Zaten buydu istenen; istenen oldu gibi.
Ateş düştüğü yeri yakıyor ve biz kendi hayatımıza dönüyoruz.
Zaten “eşyanın doğası” buysa, eksik kalan ne o zaman.
Eksik olan “eşyanın adıyla çağrılmaması” mı?
Olabilir. TAK ile PKK ilişkisi bir tarafa, TAK’ın adının bile anılmadığı açıklamaların kıymet-i harbiyesi var mıdır? Var olduğu düşünülüyor sanırım. Kıymetsiz açıklamalar yapılmasını başka türlü izah etmek mümkün değil çünkü.
Acılara alıştığımız için mi özensiziz, sonucu değiştirmeyeceğini bildiğimiz için mi üzerinde fazlaca durmuyoruz? “Kınar geçeriz” halleri politik iddiamızın zayıflamasıyla mı alakalı?
Bırakalım politik sonuçlarını, solunan havanın zehirlendiğini göremiyor muyuz? Zehirli havayı soluyan bir halkın, sinmiş, korkmuş, terörize edilmiş insanların kendi sorunlarına sahip çıkmaktan da imtina ettiği bilinmiyor mu?
Kim, nerede, nasıl, ne şekilde bomba patlatırsa patlatsın, hedef ne olursa olsun, her bombadan sonra biraz daha yalnızlaştığımız görülmüyor mu?
Herkes her şeyin farkında aslında. 10 Ekim katliamı solun yenilgisiydi; yenilgi zincirine Güvenpark’ta, şurada, burada ve en son olarak da Beşiktaş’ta yeni halkalar eklendi.
İyi de, kötülüğü ortadan kaldırmak nihayetinde güç sorunudur. Bu tamam da, ya vicdanlar? Vicdan için herhangi başka bir güce ihtiyaç var mı?
Eksik olan bu mu yoksa? Vicdanlarımızı yitirelim diye mi patlatılıyor bombalar? Vicdanını yitiren bir toplumun değer yitimine de uğradığı, hayatı savunmaktan geri durduğu, yurtseverlikten uzaklaştığı bilinmiyor mu? Bilinir elbette. O zaman eksik olan ne?
Birbirimizi kandırmayalım. “Eşyanın adıyla” çağrıldığı onlarca saldırı sıralanabilir kolaylıkla.
Peki şimdi? Eksik olanlar nedeniyle mi bu hal?
Bir yanıyla ölüm sıradandır, acı sıradandır, gözyaşı da öyle; sevgi, öfke, tutku, hüzün, algı da öyle. Sırada olmak gibi değildir, sıradan olmak; kötü bir şey değildir yani. Bir şeyin sıradan insanların nezdinde yarattığı sonucun sizin siyasetinizi, söyleminizi belirleyip belirlemediğidir önemli olan.
Bakın sıradan insanların duygusuna, nedir eksik olan verin kararınızı.
Bombaların bizi sıradan insanlardan kopardığını görmüyor muyuz? Zaten buydu istenen; istenen oldu gibi.
Kopuyoruz sıradan insanlardan her bombadan sonra biraz daha. Çünkü o sıradan insanların sıradan duygusunu anlamamakta ısrar ediyoruz.
Doğruları bilmek bu gerçeği değiştirmeye yetmiyor. Bombaların neden, nasıl, niçin patlatıldığına ve asli sorumluların kim olduğuna dair sayfalar dolusu izahatın da anlamı bulunmuyor.
Sıradan insanların gördüğü tek gerçek şu: Son bir yılda defalarca bomba patladı ve yüzlerce insanımız hayatını kaybetti. Bu kadar açık ve net.
IŞİD yaptı, PKK yaptı, TAK yaptı; şu bu yaptı. Ama birileri hep yaptı işte. Türkiye her zerresiyle ölümü yaşayan bir ülke haline geldi. Sıradan insanların nezdinde bu netliği gölgeleyecek hiçbir tartışmanın yerinin olmadığını görmek bu kadar zor mu?
Zor değil ama eksik olan bir şey var.
Eksikler üzerine tartışılabilir elbette. Ancak eksik olan vicdanla ilgiyse, bunu telafi etmek zordur.
Vicdan şunu emrediyor: Bu eylemi TAK yapmış ve üstlenmiştir ve TAK’ın nerede bittiği, PKK’nın nerede başladığına dair tartışmalar gerçeği bulandırmaktan başka sonuç doğurmamaktadır.
O halde, eşyayı adıyla çağırmaktan başka vicdanı ortaya çıkaracak bir yol kalmamıştır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.