YE geleceğin enerjisi olmak zorunda. Her şeyden önce enerjiyi akıllı kullanmamız gerekli. İlk başta yapılması gereken enerjide etkinliği sağlamak
YE geleceğin enerjisi olmak zorunda. Her şeyden önce enerjiyi akıllı kullanmamız gerekli. İlk başta yapılması gereken enerjide etkinliği sağlamak
2015 sonu itibariyle dünyada yenilenebilir enerjilerin (YE) toplam kapasitesi 1849 GW’a yükselmiş durumda. 2014 yılına göre artış %8,7. Bu artışta en önemli pay rüzgar enerjisinde; 433 GW. 2014 yılına göre artış %17. İkinci sırada ise güneş enerjisi var; 227 GW ve artış oranı %28. Her ikisinin payı ise toplam artışın %75’i. Yapılan yatırım tutarı 256 milyar avro. Gelişmekte olan ülkelerdeki artış ise daha fazla; 130 milyar avro yatırım yapılmış. En başta Çin geliyor; 103 milyar yatırım ve geçen yıla göre artış %36. Sonra sırasıyla Şili, Hindistan, Meksika, G.Afrika, Honduras, Fas, Filipinler, Pakistan, Uruguay geliyor. Ama kömür ve gaz için yapılan yatırımlarda 130 milyar dolar düzeyinde.
İsveç hidrolik ve rüzgar ile YE’inin oranını %57’e yükseltmiştir. Almanya günlük elektrik gereksinmesinin %50,6’sını YE’den elde etmeyi başarmıştır.
Güneş ve rüzgar ise bize bir şey ifade etmiyor. Güney bölgelerimizde çatılara koyduğumuz sıcak su sistemleri dışında enerji alanında fazla bir çabamız yok. Güneşi bol olan bir ülkemizde biz seyrediyoruz, ama yol, köprü, rezidans yapıyoruz.
Giderek teknolojik maliyeti azalan güneş ve rüzgar enerjisinde Avrupa’da düşüş var: Yatırımlar %21 azalmış ve 49 milyar avro tutarında. ABD ‘de ise artış var: %19 ve 44 milyar avro yatırım.
2010 yılında dünya enerji üretimindeki payı %13 olan YE’nin payının 2030 yılında %30 düzeyine ulaşması bekleniyor. Fernand Braudel’e göre sanayi devriminden önce insanların kullandığı enerji kaynaklarının çoğu YE’ydi: Hayvan gücü %50, biyokütle (odun) %25, su değirmeni %10-15, rüzgar değirmeni %3-5, insan gücü %5 ve rüzgar (deniz ulaşımı için) %1’dir.
Yarın YE alanında %50 oranlarına ulaşmak hayal mi?
YE içinde en çok payı alanlar ise sırasıyla hidrolik %78, rüzgar %11,4, biyokütle %6,9, güneş %2,2, jeotermal %1,5 ve deniz-okyanus (dalga, ozmoz) %0,01.
YE’lerde en fazla yatırım yapılan alan rüzgar ve güneş. Bunun yanında hidrolik, jeotermal, dalga enerjisi, gel-git enerjisi, yeraltı ısısından yararlanan ısı pompaları, biyokütle, osmos enerjisi gibi alanlarda da hem deneyimler hemde yatırımlar ve uygulamalar giderek çoğalıyor. Biyoyakıtları konumuz dışında tutuyoruz.
Kaynak tükenmese de sorunlar var
YE’lerin en büyük yararı adından da belli olduğu gibi kaynaklarının yenilenebilir olması. Fosil kaynaklar (petrol, gaz) açgözlülüğümüz nedeniyle uzun süre bize dayanamayacak ve kaybolup gidecekler. Bu nedenle bu enerjilere gereksinmemiz var. Son yıllarda da önemli gelişmeler kaydedildi ve kaydediliyor. Devlet desteği artıyor. Var olan tekniklerde etkinlik artırılmaya çalışırken yeni teknolojilerde devreye giriyor. Örneğin pervanesiz rüzgar santralleri deneniyor. Kanalizasyon içine yerleştirilen türbinlerle atık sudan enerji elde edilmeye çalışılıyor. Hidrojenle ilgili yapılan çalışmaları unutmayalım.
2011 yılında 11 milyara ulaşacak nüfusun enerji gereksinmelerinin karşılanmasında YE’in yeri çok önemli olacaktır. Bugün dünyada 1,5 milyar insan elektrikten yoksundur.
Kimi hesaplamalara göre tüm İspanya’nın YE’yle kaplanmasıyla yani 500.000 km2 yüzey ile dünya enerji sorunu çözülebilir.
YE’nin tüm enerji gereksinmelerini karşılaması zordur. %100 YE’li bir dünya yaratmak şu an için olanaksız görünmekte ise de insanın teknolojiyle ile geleceği düzey şaşırtıcı olabilir.
Çevre açısından katkısı çok önemlidir. CO2 salımı azdır. Gaza göre 10 kez, kömüre göre 20 kez daha az CO2 salımı sağlar. Yeni iş olanakları yarattığını da unutmayalım. YE sayesinde yaratılan istihdam 9 milyona yakındır.
Enerji güvenliği, bağımsızlığı açısından YE’nin katkısı önemlidir.Uzun vadede enerji fiyatını düzenleme, istikrarlı ve ucuz enerji kullanmada payı önemli olacaktır.
Ancak yarattığı sorunları da gözardı etmemek ve çözüm bulmakta yarar var. YE’ler ne gibi sorunlarla karşı karşıya? Şimdi bunları kısaca görmeye çalışalım.
YE’de -özellikle rüzgar ve güneş enerjisinde- en büyük sorun kaynağın süreklilik göstermemesi. Enerji üretimi rüzgar ve güneşin kaprislerine bağlı. Üretim süreklilik göstermez ve dolayısıyla YE’ler elektrik üretmediğinde diğer enerji kaynaklarının devreye girmesi gerekir. Ayrıca rüzgarın hızı en az 20 km./saat ile 100 km./saat arasında olmalıdır. Bu hızın altında enerji üretemez, hız artarsa tehlike yaratabilir. Bulutlu, yağışlı havalarda güneş enerjisi sekteye uğrar. Güneş panelleri güneş enerjisinin sadece %20’sini elektriğe dönüştürebilmektedir. Barajların su ve dolayısıyla meteorolojik koşullarla ilgisi vardır. Jeotermal enerji ise her yerde yoktur ve yatırım maliyeti yüksektir. Son yıllarda çöp ile enerji üretiliyorsa da çöpü YE olarak ele almak doğru olmayabilir.
YE’de maliyetler giderek azalsa da henüz rekabetçi düzeyde değildir. 10 yıl içinde güneş enerjisinde maliyet %70, rüzgar enerjisinde ise %30 azalmıştır. Maliyetteki azalışın önümüzdeki yıllarda da süreceği beklenmektedir.
YE’nin bir diğer sorunu enerjinin stoklanabilmesi sorunudur. Batarya, pil ve diğer enerji stoklama olanaklarının maliyetleri azalsa da şimdilik gereksinmelere yanıt verememektedir. Ayrıca bu tür yedekleme araçlarının üretimi (özellikle nadir metallerin üretimi) önemli çevre sorunları yaratmaktadır. Buna bağlı olarak pervanelerin ve türbin gövdesinin, güneş panellerinin (fotovoltaik) üretilmesi ve ilgili yerlere yerleştirilmesi, barajların yapımı(insanların göçmesi, bitki ve hayvan dünyasının sular altında kalarak yerel ekolojinin etkilenmesi) çevre sorunları yaratmaktadır. Kimi eleştiriler YE’nin üreteceği enerjinin yapıldığı malzemenin üretimine ya da çevreyi tahrip eden üretimlere gittiğini ifade ettiklerinde pek de haksız değillerdir.
YE’de bir diğer sorun-özellikle rüzgar ve güneşte- yer sorunudur. YE’yle tüm dünyanın enerjisini karşılayabilmek için yeterli alan dünyada su üzerinde kalan alanın sadece %0,5 ile %1,0 arasıdır. Ancak bu oran ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. Ülkenin genişliğine, km2’ye düşen nüfus sayısına bağlı olarak maliyet değişebilir ya da kurulması zor olabilir. Örneğin, G.Kore’de km2’ye düşen nüfus sayısı 517’dir. Eğer ülkenin tüm enerji gereksinmesi rüzgar ile karşılanmaya çalışılırsa tüm ülke yüzeyi türbinlerle kaplanmak zorundadır. Ancak türbinler denize kurulabilse de güneş enerjisi için yinede alan gereklidir.
Görsel kirlilik yarattığı, doğa görüntüsünü çirkinleştirdiği konusunda yapılan eleştiriler vardır. YE’nin bu göreceli bir özelliği olup yerel düzeyde elde edildiğinde nedense pek de çirkin karşılanmamaktadır. Gürültü konusunda ise rüzgar söz konusudur. Pervanelerin gürültüsü konusunda ilerleme kaydedilmektedir. Yarattıkları gürültü 45 desibel olup tehlikeli sınırı olan 90 desibelin altındadır.
Yine rüzgar türbinleriyle ilgili olarak kuşların göç yollarını etkilediği, hava trafiğinde sorun yarattığı söylenmektedir. Ancak iyi yer seçimiyle bu sorunlar aşılabilir. Türbine yakın tarla, arsa ve bina fiyatlarını etkilediği de söylenmektedir. Piyasanın spekülasyon oyunları devreye girer.
Barajların yapımı nedeniyle her yıl 4 milyon kişi göç etmek zorunda kaldığı gibi önemli tarım alanları kaybedilmektedir. Kimi arkeolojik sitler kaybolmaktadır. Sınır aşan sular konusunda (Dicle, Fırat) çatışmalar çıkmaktadır. Ancak rüzgar konusunda sınır sorunu yoktur (şimdilik!) Yerel ekoloji etkilenmektedir. Deprem riski yapım aşamasında dikkate alınacak en önemli etmendir.
YE’nin ömrü 20-30 yıl civarındadır. Ayrıca söküm maliyeti ve kullanılan malzemelerin geri dönüşümü sorunu dikkate alınmalıdır.
Son olarak
YE geleceğin enerjisi olmak zorunda. Her şeyden önce enerjiyi akıllı kullanmamız gerekli. İlk başta yapılması gereken enerjide etkinliği sağlamak. İnşa edilmiş yüzeylerin (ev, bina, otoyol, duvar) %10’unu fotovoltaik hücrelerle kaplamak enerji gereksinmemizin önemli bir bölümünü karşılayabilir.
Yerel yönetimler enerji bağımsızlığı konusunda çalışmalar yürütüyorlar ve %100 bağımsızlık elde edenler var (Byron, Vancouver, Uralla kentleri). Akıllı ağlar sayesinde enerjinin nasıl, kimler tarafından ne kadar tüketildiğini saptamak ve buna göre enerjiyi sağlamakta tasarruf sağlayabilir. Devletin bu konuda vatandaşlara ve enerji kooperatiflerine destek olması gerekir.
Sobadan zehirlenen insanların YE ile ısınmaları olanaklıdır. Kaçak elektriği yerelde bu tür enerjileri geliştirmekle önlemek mümkündür.
Sonra tüketimi kısmak ya da bizi sürekli tüketime iten sistemi sorgulamak gerekir. Bize sürekli yükselen fiyattan zorunlu olarak verilen enerji değil vatandaşın, halkın desteğinde yerel yönetim kaynaklı enerji üretimlerine geçmek için YE içinde olduğu bir toplum projesi gerekli. Seçim siyasi ve ekonomik. Piyasanın YE’de ele geçirerek yeni sömürü alanları, yeni kâr alanları açmasını önlemek gerekir. Enerji bağımsızlığı ülkenin geleceğidir. Rüzgar ve güneş insanlığın hizmetinde olmalıdır, devletin tekelinde değil, yoksa yenilenebilir de yenilenemez hale gelir.
Birkaç kitap
Kaynaklar
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.