20 Kasım’da Kartal’da bir araya gelenler tek bir örgüt çatısı, tek bir bayrak ya da slogan altında bir araya gelemeyecek kadar çeşitliydi ama AKP faşizmine karşı mücadelede birleşmek gerektiğinin farkındaydı Türkiye’nin bölünmüşlük ve fraksiyonerlikle malul demokrasi güçleri 20 Kasım Kartal mitinginde yan yana durarak, faşizme karşı mücadele önceliğiyle hareket edenler açısından umut veren bir görüntü […]
20 Kasım’da Kartal’da bir araya gelenler tek bir örgüt çatısı, tek bir bayrak ya da slogan altında bir araya gelemeyecek kadar çeşitliydi ama AKP faşizmine karşı mücadelede birleşmek gerektiğinin farkındaydı
Türkiye’nin bölünmüşlük ve fraksiyonerlikle malul demokrasi güçleri 20 Kasım Kartal mitinginde yan yana durarak, faşizme karşı mücadele önceliğiyle hareket edenler açısından umut veren bir görüntü sergiledi.
Başka önceliklerle hareket edenler ya da bilakis demokrasi güçlerini düşman belleyenler açısından ise manzara rahatsız ediciydi.
Manzara bizlere sadece umut değil ders de veriyor, anlamaya çalışalım. O manzaranın özeti, miting günü objektifimize takılan fotoğraftır:
Önde, ince bir ağaç dalına geçirilmiş, üzerinde Mustafa Kemal’in resminin bulunduğu ve kırışıklıklarına bakılırsa daha önce de mitinglere katılmış bir Türk bayrağı…
Az ileride üzerinde Mahir Çayan’ın portresinin yer aldığı bir kızıl bayrak…
Onun ardında Selahattin Demirtaş’ın fotoğrafının yer aldığı dövizler…
Mitingin ortak sloganı “Teslim Olmayacağız” yazılı dövizlerin etrafında, Pir Sultan Abdal flamaları, kadın örgütlerinin, öğrenci örgütlerinin, sendikaların, sosyalist örgütlerin flamaları…
Meydandaki birlik
Birleşik Haziran Hareketi’nin, daha önceden planladığı mitingi tırmanan faşist saldırganlık karşısında ortaklaştırma çağrısına emek ve demokrasi güçlerinin büyük çoğunluğu olumlu yanıt vermiş; miting günü alana gelen binlerce kişi de, miting öncesinde alınan “ortak dövizler dışında flama ve döviz taşımama” kararının ihlaline karşın kendine özgü bir birlik görüntüsü otaya koyabilmişti.
Kitle, AKP medyasının ve trollerinin bütün dezenformasyonuna, polisin rahatsız edici önlemleriyle katmerlenen gergin atmosfere rağmen, Türkiye solunun gerektiğinde bütün olumsuzluklara rağmen meydana çıkıp omuz omuza verme geleneğiyle hareket etmişti.
Tek bir örgüt çatısı, tek bir bayrak ya da slogan altında bir araya gelemeyecek kadar çeşitliydi ama AKP faşizmine karşı mücadelede birleşmek gerektiğinin farkındaydı.
Mücadelede yola çıkalı epey adım atmış ve muhtemelen daha pek çok “ilk adım” atacaktı ama kürsüden dile getirilen “Bu, büyük bir yürüyüşün ilk adımıdır” gibi iddialı sözleri coşkuyla alkışlayacak kadar alçakgönüllü ve olgundu.
Birbirinin yadırgadığı sloganlar da atıyor ama yan yana gelmeyi yadırgamıyor, faşizme karşı mücadele ortak hedefiyle yan yana duruyordu.
Sadece ortak düşman nedeniyle değil eşitlik, özgürlük, demokrasi, laiklik, barış gibi ortak ilkeler nedeniyle de yan yanaydı.
Kurgular ve gereklilikler
Bu meydandaki birlik 1 Mayıs’larda, Tekel direnişinde, Gezi’de, Haziran İsyanı’nda ortaya konan birlik yeteneğinin bir yansımasıydı. Tek bir yapı tarafından temsil edilmesi mümkün olmayan, üstünde hegemonya kurulamayan, kurallara sığmayan, CHP’nin tabanını ve solunu kapsayan ama yönetimini rahatsız eden…
O nedenle CHP yönetiminin son dakikada katılım kararını iptal etmesine, mitingde bazı teknik kararların ihlal edilmiş olmasına hayıflanmamalı, mücadeleyi kurgulara değil kurguları mücadelenin gereğine uydurmaya çalışmalıyız.
Gezi’de nasıl ki isyan kendi kurallarını bize dayattı ise, faşizme karşı mücadelede de bu mücadele kendi gereklerini dayatacaktır. Bu gerekler arasında, farklı ezilen katmanların kendi taleplerini kendi simge ve sloganlarıyla ifade etmesine fırsat tanınması ve ortak mücadeleyi örgütleyecek yapılar arasında bir eşit ilişki düzleminin oluşturulması da vardır.
CHP yönetiminin kararına gelince… CHP yönetimini rahatsız eden yukarıdaki fotoğraftır. Miting gününde yaptığı il başkanları toplantısında özetle “Bizi HDP’yle yan yana göstermeye çalışıyorlar, HDP’nin adını anmayalım, MHP’lileri de küstürmeyelim” diyen parti lideri, elbette bu fotoğraftan rahatsız olacaktır.
Ortak mücadele için
20 Kasım Kartal mitingine gösterilen ilgi, geniş kesimlerde bir ortak mücadele arayış ve niyeti olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Birleşik Haziran Hareketi, Emek ve Demokrasi Koordinasyonu, Demokrasi için Birlik gibi girişimlere gösterilen ilgi, mücadelenin adresini bulma heyecanının değil yakıcı bir ortak mücadele ihtiyacının yansımalarıdır. Henüz bu ortak mücadelenin adresinin oluşturulduğunu söyleyebilecek durumda olmasak da önemli ipuçlarına sahibiz.
Faşizme karşı birlikte mücadele çağrısı doğal olarak CHP’yi, HDP’yi ve sosyalist hareketi birlikte içermektedir. Ne var ki bu siyasi özneler toplamını aynı anda harekete geçirecek bir başlangıç noktası yoktur. Kürsü ajitasyonlarında “bir başlangıç noktası” olarak da tarif edilen 20 Kasım mitingi, henüz bu iddianın uzağında olsa da önemli bir katkı yapmış, olanakların yanı sıra aşılması gereken engelleri de bir kez daha ortaya koymuştur.
CHP, tabanın sol karakterine ve direnme eğilimlerine rağmen Türkiye sağını ürkütmeyen, ona göz kırpan bir çizgi izleme ısrarındadır. O nedenle parti yönetimi, parti lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yuhalatıldığı Yenikapı’dan değil Atatürk, Mahir ve Demirtaş resimlerinin yan yana geldiği Kartal’dan rahatsız olmuştur. Ancak kimi CHP’li vekiller ve sınırlı da olsa CHP seçmenleri yine de Kartal’a gelmiştir.
CHP yönetimi telkinle ya da kurgularla değil, ancak sosyal demokrat tabanın direnme eğilimlerinin harekete geçirilmesi ile ileri adımlar atacak, daha doğrusu atmak zorunda kalacaktır. 1 Haziran 2013 günü bütün tabanı Gezi’ye yönelince, gidenlerin ardından Gezi’ye girme kararı alan ve bu kararıyla da işe yarayan CHP’nin çelişkili doğası başka türlüsüne pek imkan tanımamaktadır.
HDP, Kürt silahlı hareketinin Irak ve Suriye’de süren savaşı önceleyen güncel pratik hattı nedeniyle 7 Haziran 2015 seçimleri öncesindeki gibi batıya da hitap eden bir Türkiye siyaseti izlemekte zorlanmaktadır. Sosyalistlerle ilişki kurma alışkanlığı ise eşitsizlikle ve hegemonyacılıkla maluldür. Güçler arası eşitsizlik ve Kürt sorununun yakıcılığı da bunu beslemektedir. Alanda HDP flama ve dövizlerinin baskın bir görüntü vermesinin nedeni, disiplinsizlikle açıklanabilecek basitlikte değildir. Sosyalist hareket, Kürt hareketinden bağımsız ama Kürtleri anlayan bir çizgi izleyerek bu gerilimi pozitif bir şekilde yönetebilir. Gezi ve 7 Haziran bu anlamda önemli dersler bırakmıştır.
CHP ve HDP’ye özgü sorunlar, sosyalistlere ayrı durma gerekçelerini değil doldurulması gereken bir boşluğu göstermektedir. Faşizme karşı mücadelede en geniş kesimleri kapsayacak bir ilk adım, CHP’nin sağ eğilimleri ve HDP’nin özgün kısıtlılıkları nedeniyle ancak ve öncelikli olarak sosyalist hareketin, parçalılıkla malul mevcut düzlemleri aşan ciddi, samimi ve güven veren bir çağrı merkezi oluşturmasıyla mümkün olacaktır.
20 Kasım çağrısına, faşizme karşı ortak mücadele olanaklarını çoğaltmak adına verilen olumlu yanıtlar bu açıdan iyi değerlendirilmeli, heba edilmemelidir. Yoksa bu ne ilk adımdır ne de son adım olacaktır. Ellerinde Atatürk, Mahir ve Demirtaş flamalarıyla faşizme karşı omuz omuza verenler meydanlara yine ve daha güçlü çıkmanın bir yolunu bulacaktır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.