İtalyan ordusunun ardı ardına yenilgiye uğramasının ardından, halk resmi yayınlardan gelen sansürlü bilgileri dinlemekten bıktı. Politik olarak aktif olmayanlar arasında bile, diğer kaynaklara erişim arzusu güçlüydü. Korsan yayınlar, işçilerin sesinin rejime meydan okurken duyulmasında önemli bir rol oynadı
Aşağıda çevirisini okuyacağınız metin John D. H. Downing’in editörlüğünü yaptığı Encyclopedia of Social Movement Media [Toplumsal Hareket Medyası Ansiklopedisi] isimli kitaptan alınmıştır. Bu çeviri, anti-faşist medya yazı/çeviri dizisinin ilk metni. Bu diziyle, faşizmin açık veya örtülü olduğu koşullarda (radikal) alternatif medyanın geçmişte nasıl ayakta kaldığını, neler yapabildiğini farklı deneyimlerle birlikte aktarmayı hedefliyoruz.
İtalya’da anti-faşist hareket; sosyalistleri, komünistleri, liberalleri, Katolikleri, sendika üyelerini, fabrika işçilerini, öğrenci ve kadın örgütlerini, anarşistleri ve aydınları içeriyordu. İdeolojik farklılıklarına rağmen faşizmle savaşmak ve yeni, demokratik bir ülke kurmak için birleşik bir cephe oluşturmayı başarabiliyorlardı.
Endüstriyel Kuzey’deki fabrikalarda grev örgütlemek, yıkıcı yayınları üretmek, dağıtmak veya okumak, yasa dışı radyo istasyonlarını çalıştırmak veya dinlemek dahil olmak üzere Mussolini’nin iktidarına karşı herhangi bir direniş anti-faşistti. Nitekim, anti-faşist medyanın üretimi, özellikle Resistenza (Faşizme ve İtalya’nın Nazi işgaline karşı partizanların verdiği silahlı mücadele, Mart 1943-Nisan 1945) yıllarında, Avrupa’daki en üretkenlerden biriydi.
Bazı yayınlar tek sayfaydı, bazıları sadece bir kez çıktı, bazıları küçük matbaalar tarafından üretildi ve bazıları da yasa dışı siyasal partilerin ve sürgündeki anti-faşist grupların yayın organlarıydı. Hepsi İtalya’nın kurtuluşunda önemli bir rol oynadı. Temel işlevleri yıkıcı faaliyetler düzenlemek, yabancı haberleri aktarmak (örneğin İspanya İç Savaşı, komşu Yugoslavya’da partizanların anti-faşist mücadelesi, İtalyan ordusunun savaş yenilgileri), yabancı radyo istasyonlarından gelen haberleri yaymak ve faşizmin siyasi önemini ve onun nasıl yenileceğini tartışmaktı. Bu süreçte, sonraki on yıllar boyunca İtalyan siyasetine hakim olacak birçok konuyu ele aldılar.
Benito Mussolini, Ekim 1922’de başbakan seçildiğinde, İtalya’da 1800’lü yılların ortalarında ülkenin birleşmesi için mücadele eden Risorgimento hareketine dayanarak hükümete saldıran güçlü bir gazeteci geleneği halen vardı. 1890’larda bu tür yayınlar arasında Critica Sociale (Sosyal Eleştiri, 1891) dergisi, Lotta di Classe Giornale dei Lavoratori Italiani (İtalyan İşçi Sınıfı Mücadelesi Gazetesi, 1892) ve Sosyalist parti gazetesi L’Avanti! (İleri! 1896) vardı.
1918’de devrimci gazete Il Soviet (Sovyet) çıkmaya başladı; bir yıl sonra Komünist Parti’nin üç kurucu üyesi Antonio Gramsci, Palmiro Togliatti ve Angelo Tasca haftalık sosyalist fikir incelemesi Ordine Nuovo‘yu (Yeni Düzen) kurdular. Gazeteciler, Mussolini’nin iktidarda bulunduğu ilk yıllarda ağır bir şekilde tehdit edildi, ancak hükümet dışı gazeteler yayınlanmaya devam etti. Merkez sol Halk Partisi’nin yayın organı, Katolik günlük gazete Il Popolo (Halk) 1923’te yayınlanmaya başladı. 1924’te Gramsci, Komünist Parti’nin merkezi yayın organı L’Unità‘yı (Birlik) kurdu, gazete 2000’lere gelindiğinde hâlâ yayın yapıyordu.
Mussolini başbakan olduğunda 1848 basın yasası hâlâ temel özgürlükleri sağlıyordu ancak özgürlüğün “kötüye kullanılması”nın cezalandırılmasına izin veren bir maddeye sahipti.
Herhangi bir hükümet dışı yayın, basın özgürlüğünün kötüye kullanılması olarak tanımlanabileceğinden faşist lider bu maddeye tutundu.
Paradoksal olarak, 1924 ulusal seçimleri ve ardından gelen hükümet krizi ile ilgili olaylar, Mussolini’nin basını ve anti-faşist faaliyetleri daha sıkı denetimi altına almasını sağladı. Seçimlerden sonra, bir sosyalist milletvekili, Giacomo Matteotti, Halk Meclisi’ndeki ünlü bir konuşmasında birçok seçmenin yaygın faşist milis tehdidi nedeniyle tercihlerini ifade edemediğini açıkladı. Aynı konuşmada Matteotti, seçim sırasında kampanya yayını olan broşürlerin ve muhalefet gazetelerinin engellendiğini, partisinin el ilanlarına el koyulduğunu ve baskı tesislerinin anti-faşist materyal basmaması için tahrip edildiğini ve yasaklandığını söyledi. Bu, Matteotti’nin Halk Meclisi’ndeki son konuşması oldu. Misilleme olarak, Mussolini’nin milisleri tarafından kaçırıldı ve bıçaklanarak öldürüldü.
Cinayetten sonra il duce‘ye (lider Mussolini’nin tercih ettiği isim) karşı muhalefet büyüdü. Parlamento faaliyetlerine katılmayı reddeden bir grup milletvekili tarafından hükümete karşı şiddet içermeyen bir protesto olan Aventine ayrılığı, bir krizi tetikledi.
Ana akım gazeteler bile Matteotti suikastını kınadı ve Mussolini’nin Kara Gömlekli milislerini suçladı. Ardından Ocak 1925’te Mussolini muhaliflerine meydan okudu ve resmen diktatörlüğün başlangıcını ilan etti. Il duce “(Bize) aylarca hakaret eden pis ve berbat bir kampanya” olarak tanımlayarak basın suçlamalarına açık bir gönderme yaptı (http://www.storiaxxisecolo.it/fascismo/fascismo10g.htm).
1925-1926 yılları arasında, yeni yasalar (Devletin Savunması için Özel Yasama Hükümleri ya da leggi eccezionali [istisnai yasalar]), örgütlenme özgürlüğünü, siyasi partileri ve basın özgürlüğünü yasakladı. İtalyan Ulusal Faşist Partisi tek yasal parti yapıldı. Kötü şöhretli gizli polis kuruldu. Tüm faşist olmayan ya da anti-faşist gazetelerin idarecileri hemen işten çıkarıldı ve siyasi suçları yargılamak için özel bir mahkeme kuruldu.
1927 yılında Faşist Gazeteciler Birliği kuruldu; 1928’de ulusal İtalyan Gazeteciler Listesi oluşturuldu. Gizli polis tarafından yayılan terör, anti-faşist harekette en azından birkaç yıl yenilgi ve moral bozukluğu hissine yol açsa da anti-faşist faaliyetler devam etti.
L’Unita ve diğer yayınlar
İtalya Komünist Partisi’nin (PCd’I) birkaç küçük yayını kapatıldıktan sonra Gramsci ve diğer parti liderleri, işçiler ve çiftçiler arasındaki bir birliği teşvik etmek amacıyla faşizmi güçlü kavrayan, ve onun eleştirel analizini sunan yeni bir gazete hazırlamaya karar verdiler. Gramsci, yasaktan kurtulmak umuduyla, L’Unità isimli gazetenin Komünist Parti’den söz etmemesini istedi. Nitekim, gazete ilk çıktığında ihtiyatlı davranıyordu. Şubat 1924’teki ilk sayısının alt başlığı sade bir şekilde “İşçi ve Çiftçilerin Günlük Gazetesi” idi.
Ancak Matteotti cinayeti ve devam eden kriz, L’Unità‘nın daha net bir tutumdan kaçınmasını zorlaştırdı ve 12 Ağustos 1924’te alt başlığı “Komünist Parti Yayın Organı” olarak değiştirildi.
Gazete; köylüler, öğrenciler ve kadınlar gibi birçok yeraltı ortak çalışanının yanı sıra habercilik ve siyasi analiz için önde gelen anti-faşist aydınları da çekti. 1926 yazından itibaren gazeteye karşı faşist baskı yoğunlaştı. Ekim ayında Mussolini’ye suikast girişiminde bulunulmasının ardından Kara Gömlekliler, L’Unità‘nın Bologna’daki haber odasına saldırdı ve hükümet gazeteyi yasa dışı ilan etti. Camilla Ravera, Alfonso Leonetti ve Felice Platone liderliğindeki bir gazeteci ekibi sayesinde L’Unità, genellikle pirinç kağıdına basılarak, iki haftada bir yayınlanan dört sayfalık bir yeraltı yayını olarak devam etti.
Bu şekilde çıkan ilk sayı Milano’da 1 Ocak 1927’de ve Turin’de 10 Ocak’ta belirdi. Genç Komünistler baskıyı ve dağımı örgütlüyordu. Rejimin ilk yıllarında, gazeteyi okuma veya dağıtma için verilen hapis cezaları 3 ila 5 yıl arasındaydı. L’Unità, Resistenza sırasında en önemli ve yaygın yeraltı gazetelerinden biri oldu. 6 Haziran 1944’te gazetenin resmi yayını Roma’da yeniden canlandırıldı.
Non Mollare! (Dayan!) ilk sayısı Ocak 1925’te çıkmış olan önemli bir başka yayındı ve İtalya’da basılan ilk anti-faşist yeraltı gazetesi oldu. Floransa’da bulunan Italia Libera (Özgür İtalya) çevresi tarafından yazılan gazete, Faşist hükümetin yasaklarına karşı gelmeyi ve faşist sisteme karşı her açıdan ayaklanmayı teşvik etmeyi amaçladı.
Gazete, Ekim 1925’te kapatıldı ve ekibinin çoğu ülke dışına çıktı. Kalanların çoğu birkaç yıl içerisinde tutuklandı.
Hem Giustizia e Libertà (Adalet ve Özgürlük) gazetesi hem de Quaderni di Giustizia e Libertà (Adalet ve Özgürlük Defterleri) dergisi Paris’te anti-faşist devrimci hareket Giustizia e Libertà (Floransa’daki Italia Libera çevresine yakın bir grup) tarafından yayınlandı. Çoğunlukla sürgüne gitmiş entelektüellerden oluşan Adalet ve Özgürlük Hareketi, faşizme, Marksist sosyalizme ve Katolik Kilisesi’ne eşit olarak karşı çıkan liberal ideallerden esinlenmiştir. Yayınlarının temel amacı, anti-faşizm ilkelerini uygulamak için pragmatik yollar önermekti.
1930’ların ilk yarısı anti-faşist hareket ve medyası için zor yıllardı. Rejim, basın ve radyo üzerinde daha sağlam bir hakimiyet sağladığı için baskılar daha da yoğunlaştı. Mussolini, Afrika kampanyasına hazırlık amacıyla (1935-1936) tüm gazetelerin yayıncılarının ve sahiplerinin (sadece editörleri değil) diktatörlükle birlikte olmasını talep etti.
Fakat Etiyopya Savaşı (1935-1936) ve İspanya İç Savaşı (1936-1939) anti-faşist güçlerin yurtdışındaki gibi İtalya’daki özverilerini de güçlendirdi. Diktatörlüğe karşı verilen mücadele uluslararası bir önem kazandı. Giustizia e Libertà ve PCd’I üyelerinin içinde bulunduğu yaklaşık 3.000 İtalyan İspanyol cumhuriyetçilerin yanında Franco’nun ordusuna karşı savaştı. O yıllarda Resistenza‘nın temelleri atıldı. Bu savaşçıların İspanya İç Savaşı sırasında edindikleri deneyim, evdeki rejime karşı örgütlenmede çok önemli oldu. Yasa dışı radyo istasyonları tarafından, İtalya’da ve yurtdışında yayımlanan, İspanyolların özgürlük mücadelesi ile ilgili bilgiler, İtalyan anti-faşist güçleri canlandırdı. 1930’ların sonunda yeni korsan yayınlar dolaşıma girdi.
Tarihçiler Resistenza’nın tam olarak başladığı zamanı tartışıyor ancak Mart 1943’te Torino’daki Fiat fabrikalarında gerçekleştirilen bir haftalık grev, Mussolini’nin azalan meşruiyetini önemli ölçüde gösterdi. Turin ve Milano’da yüzlerce yeraltı manifestosu, işçilerin koşulları hakkında bilgi vermek ve grevi açıklamak amacıyla dağıtıldı. Korsan yayınlar, işçilerin sesinin rejime meydan okurken duyulmasında önemli bir rol oynadı.
İtalyan ordusunun ardı ardına yenilgiye uğramasının ardından, halk resmi yayınlardan gelen sansürlü bilgileri dinlemekten bıktı. Politik olarak aktif olmayanlar arasında bile, diğer kaynaklara erişim arzusu güçlüydü. Yasadışı olmasına rağmen birçok kişi Radyo Londra ve Radyo Moskova’yı dinlemeye başladı. Bu arada, olaylar hızla ilerliyordu ve 25 Temmuz 1943’te Mussolini, Büyük Konsey’den güvensizlik oyu almasının ardından tutuklandı. Sürgündeki anti-faşist eylemciler yeniden örgütlenmek için hızla geri dönmeye başladılar.
1942’de, Giustizia e Libertà üyeleri, Eylül 1943’te Nazi istilasından sonra partizan tugayları ve Comitati di Liberazione Nazionale’nin (Ulusal Kurtuluş Komiteleri) örgütlenmesinde PCd’I (1943’te İtalyan Komünist Partisi ya da kısaca PCI oldu) da dahil olmak üzere diğer partiler ve hareketlerle birlikte hareket eden Eylem Partisi’ni kurdu. Italia Libera, Eylem Partisi’nin ana yayınıydı ve L’Unità, Komünist Partinin yeraltı gazetesi olmaya devam etti.
Korsan radyo istasyonları da önemli bir rol oynadı. Bunlardan birisi Ocak 1944’te Floransa’da kurulan ve Eylem Partisi tarafından işletilen Radyo Cora’ydı. İstasyon, Müttefikler ve Partizanlar arasında önemli enformasyonların alışverişine olanak sağladı.
Haziran 1944’te Naziler Radyo Cora’ya baskın düzenledi ve çoğu daha sonra işkence gören ve öldürülen liderlerini tutukladılar.
Enformasyon toplayan; üreten, dağıtan veya sadece anti-faşist materyallere sahip olan; veya yasa dışı radyo istasyonlarının işleyişine katılanlar yakalandığında verilen cezalar oldukça sertti. Sorumluluk düzeylerine göre, hapsedilebilir, hücrede tecrit edilebilir, işkence görebilir, kısa sürede infaz edilebilir veya İtalya ya da Almanya’daki toplama kamplarına gönderilebilirlerdi. Bununla birlikte, anti-faşist medyanın sayısı 1943 ve savaşın sonu arasında katlanarak artmıştı.
Binlercesinin arasında ulusal gazeteler, L’Unità ve Italia Libera gibi çeşitli partilerin yayın organları, öğrenciler, işçiler, kadınlar ve meslek örgütlerinin daha küçük yayınları da vardı.
Küçük yayınlar, ayrıca büyük ve iyi kurulmuş olanlar yıkıcı materyalleri basmak için kullanıldı. Mümkün olduğunca, ana şehirlerin dışındaki matbaalar tercih edildi. Dağıtım, iyi düzenlenmiş bir dağıtıcılar (kurye) ağı vasıtasıyla gerçekleştirildi. Anti-faşist mücadelenin kendi medyasını üretmesindeki ve yaymasındaki başarısı, iyi kurulmuş bir ağa ve üyeleri arasındaki mutlak bir dayanışmaya dayanıyordu.
25 Nisan 1945’te İtalya’nın kurtuluşu ilan edildi ve pek çok gizli yayın tekrar açık hale geldi. Önceki 20 yılın anti-faşist medyası, yeni demokrasiyi ve kurulan yeni, anti-faşist cumhuriyeti etkilemeye devam ederek siyasal yenilenme hareketine can verdi.
Ayrıca bkz. Independent Media (Burma/Myanmar); Revolutionary Media, 1956 (Hungary); Social Movement Media, 1920s–1970s (Japan); Suara Independen (Indonesia); Wartime Underground Resistance Press, 1941–1944 (Greece)
Ayrıntılı Okumalar
[Encyclopedia of Social Movement Media kitabındaki İngilizce orijinalinden Diyar Saraçoğlu tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.