Baskı dönemleri kararlı insanlar için yaratıcılığını da arttığı dönemlerdir bir yandan da. Şimdi kim bilir ne yöntemler geliştiriliyordur. Nihayet “Yine de dünya yuvarlaktır” diye mırıldandığında Galileo, muhakkak en az bir kişi duymuş olacak ki onu bugün bu mırıldanmayı biz biliyoruz Azadiya Welat ve Özgürlükçü Demokrasi dağıtımcısı Leyla Yıldız’ın fotoğrafına bakıyorum. Fotoğraf yakınlaştıkça bulanıklaşıyor olsa da selesinin […]
Baskı dönemleri kararlı insanlar için yaratıcılığını da arttığı dönemlerdir bir yandan da. Şimdi kim bilir ne yöntemler geliştiriliyordur. Nihayet “Yine de dünya yuvarlaktır” diye mırıldandığında Galileo, muhakkak en az bir kişi duymuş olacak ki onu bugün bu mırıldanmayı biz biliyoruz
Azadiya Welat ve Özgürlükçü Demokrasi dağıtımcısı Leyla Yıldız’ın fotoğrafına bakıyorum. Fotoğraf yakınlaştıkça bulanıklaşıyor olsa da selesinin hemen arkasındaki Özgürlükçü Demokrasi gazetesini görebiliyorum.
Ne sözler ne de kelimeler; onları dağıtanlar yoksa, duyan yoksa kendi sessizliğine gömülebilir. Kim bilir insanlık tarihinde bilemediğimiz, duyamadığımız ne çok söz söylenmiştir böyle.
Biliyorum; hiçbir söz uzayda yok olmaz, dolanır durur yine de ama sözün vaktinde yerine ulaşması onu sadece söz olmaktan çıkarıp can verir.
Leyla’nın bisikleti o evrende insanlığa yol verendir. İnsanlığın yolculuğudur.
Bu yüzden gözaltına alınmıştır o da.
Yolculuk burada bitsin diye…
Bir şehirde söylenen sözlerin bir başka şehirde taşınmasını ne sağlar, merkez medyandan farklı olarak?
Dağıtımcılarının öldürülüp sağ kalanların tutuklandığı bir gazetenin sözlerini, insan hangi inanç ile taşır?
Ki taşınan sözler beden gücüyle pedalla taşınır Kürt illerinde. Kadri Bağdu’nun bisikletini hatırladınız mı?
O ayaklara gücü veren nedir? Sözleriniz hakikat olmasa kim taşır sözlerinizi?
Sözleri taşıyan o ayaklar, kelime üreticilerinin başıdır.
Zaman zaman bizzat söyleyenlerin, yazanların dahi kelimelerini terk ettiği, taşıyamadığı bir zaman diliminde bir başkasının sözlerini nasıl taşır insan? Sözlerini terk edenler o sözlerin artık onları taşıyanların da olduğunu bilmeliler.
Kürt halkının internetini kesen, sözlünü de böyle kesmeye çalışıyor. O da biliyor sözler taşındığı için, sahiplenildiği içindir bu gözaltılar, tutuklamalar…
Yazanı da taşıyanı da birdir…
…
Tüm bu kesmeler esansında Numan Kurtulmuş, seçimle kazanamadıkları belediyeleri zorla ele geçirmeye çalışıyor, bir avuçlar, kimse onları sahiplenmiyor diyordu. Bir avuçlarsa neden bütün bölgenin internetini kesiyor, bir avuçlarsa neden en az 40 senedir bir avuç insanla uğraşıyordu. Yok bir avuç değillerse neden 40 yıldır yalan söylüyorlardı…
…
Bir avuç değil bir kişi olsa bile hakikat hakikat olmaktan çıkar mıydı?
Bir avuçlarsa neden binlerce Kürt evini yıkıyorlardı?
Belli ki Kürt halkının yaşadığı yerlerin uydu fotoğrafına, avucunu gözüne yakınlaştırarak bakıyordu.
Haliyle Musul’da dünya da küçücüktü ve ha desen gidilebilecek, alınabilecek mesafedeydi. O halde Bay Tayyar 3 saat vererek Şam’ı alma vaktini uzun tutmuştu. Belli ki avucu Kurtulmuş’unkinden küçüktü, ya da gözüne uzak tutmuştu avucunu. Çünkü aynı uydu fotoğrafına göre Şam şurasıydı.
İşte Şam işte Musul…
Ve onlar bildiğimizi okuyacağız diyordu.
Sonra da başlıyorlardı okumaya…
Okuduğunu insan bir başkasının duyacağını da düşünmez miydi.
Sadece Kürtler değil dünya da bir avuçtu onlar için. İnsan kendini merkeze alınca, elbette evren de tüm galaksilerde bir avuç.
Esas meseleyse şuydu; avucu kaç pikseldi…
…
Ortadoğu’da sıkıştıkça içeride sıkıştırmaya çalışıyordu ve fakat biz sıkışıyor muyduk. Nihayet yaşadığımız; tüm mücadele edenlerin ömründe ilk öğrendiğiydi. Biz biliyorduk ama onlar biliyor muydu?
JİNHA, DİHA Azadiya Welat, Evrensel Kültür’le birlikte toplam 15 yayın organı dün kapatılıyor ve son üç ayda toplam sayıları 173’ü buluyordu.
Aynı dönemde 107 gazeteci ve 10 dağıtımcı tutuklu bulunurken, 78 haberci gözaltına alınıyor, 775 basın kartı ve 49 pasaport iptal ediliyor, 2 bin 500’e yakın gazeteci ve medya çalışanı işsiz kalıyordu.
JİNHA dünyanın ilk kadın haber ajansı, Evrensel Kültür’se, kültür sanat dergisi tastamam 25 yıllık.
Ama bir mesele vardı. Kapattım deyince insan da kapanır mıydı? Bazen bizzat insanın kendisi istese de kapanamazdı bazı meseleler. Hayat tam olarak böyle bir şeydi.
Baskı dönemleri kararlı insanlar için yaratıcılığını da arttığı dönemlerdir bir yandan da. Şimdi kim bilir ne yöntemler geliştiriliyordur.
Nihayet “Yine de dünya yuvarlaktır” diye mırıldandığında Galileo, muhakkak en az bir kişi duymuş olacak ki onu bugün bu mırıldanmayı biz biliyoruz. Hakikatle kavga etmek bilgisayarla kavga etmeye benziyor. Onunla doğru ilişki kuramayıp sinirlendiğinizde klavyeyi ekranı parçalayabilirsiniz fakat bu sizin birkaç saat sonrasında yeni bir bilgisayar almak için yola koyulacağınızın da habercisidir… Ama söylemeliyim hakikat bilgisayar gibi yönetilemez.
Şimdi bu kadar yayın organı kapanınca ne kapanmış olacak.
Mesela Azadiya Welat kapanınca Kürtçe de kapanmış mı olacak?
JİNHA kapanınca kadınlar da kapanmış mı olacak?
GSM operatörlerinin tümü Diyarbakır’da interneti kesince ilişki de kesilmiş mi olacak?
Yeryüzünün en büyük örgütü yine devreye girecek. İnsanın insanla yüz yüze ilişkisi…
Haliyle siz kafeleri de kapatın, yolları da…
Ah tabi ya, nasıl da unuttum; kafeleri de kapatmaya başladılar. İstanbul Adliye’sinin karşısındaki kafeler de geçen hafta kapatıldı.
Bir insan bizzat kendisi kapatmadan hiç bir konu kapanmaz, bilinsin.
Sözler ve kelimelerin sizden bağımsız bir yolculuğu vardır. Onlar ağzınızdan çıktığı anda kendi yolculuğuna başlar ve artık o sözün sahibi sadece benim diyemezsiniz. Bir başkası duyduğu anda o artık toplumundur. JİNHA, DİHA Evrensel Kültür ve Azadiya Welat çoktandır halkındır…
Siz iyisi mi halkları kapatın diyeceğim ama halk öyle, kapadım deyince kapanmıyor…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.