Rusya, TSK’ya Bab operasyonu için uçuş izni verdiği son hamlesiyle Erdoğan ve AKP’nin ABD ile yaşadığı çelişkilerini daha da derinleştirdi
Rusya, TSK’ya Bab operasyonu için uçuş izni verdiği son hamlesiyle Erdoğan ve AKP’nin ABD ile yaşadığı çelişkilerini daha da derinleştirdi. Şimdi ABD’nin desteklemediği TSK ve cihatçı gruplar, Bab sahasında, ABD destekli Bab Askeri Meclisi’yle karşı karşıya. Rusya ise Suriye’de AKP’nin değil Türkiye’nin bölgedeki varlığını işgal olarak niteleyen Esad yönetiminin çıkarlarını savunuyor
Suriye savaşı, Halep ve çevresinde ivme kazandı. 1 Kasım’dan 15 Kasım’a kadarki sürecin özeti şöyle:
-TSK saldırıları karşısında Afrin bölgesinde Suriye ordusuyla eşgüdüme yönelen YPG, 25 Ekim’de Bab kentine doğru ilerlemeye başlamıştı. Ancak bu ilerleyiş, ABD öncülüğündeki koalisyonun 6 Kasım’da Rakka operasyonunu (Fırat’ın Gazabı Hamlesi) başlatması ile durdu. YPG bu operasyona yoğunlaştı.
-Halep kuşatmasını kırmaya çalışan Nusra öncülüğündeki 20’den fazla cihatçı grup, Suriye ordusu ve müttefiklerine tosladı ve 7 Kasım-12 Kasım’daki karşı taarruz ile püskürtüldü.
–22 Ekim’den 11 Kasım’a kadar Suriye hava sahasına girmesine izin verilmeyen TSK jetleri, Rusya’nın izniyle 12 Kasım’da yeniden Suriye’de boy gösterdi. Bu sayede TSK ve AKP-MİT güdümlü cihatçı gruplarca gerçekleştirilen Fırat Kalkanı operasyonu da IŞİD’in kontrolündeki Bab kentinin kapısına dayandı.
Son gelişme, bazı soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.
Rusya neden TSK jetlerine yeniden izin verdi?
AKP iktidarı, yaklaşık üç hafta boyunca sahadaki TSK birliklerine ve cihatçı gruplara hava desteği verilmeyince Suriye’de bir santim dahi ilerleyemeyeceğini fazlasıyla anladı. Bu, Batı’nın bölgedeki en önemli müttefiki olan NATO üyesi Türkiye’nin, Rusya izin vermeden sahada hareket edemediğini de gösteriyor.
Ancak Rusya’nın TSK jetlerine verdiği izin, Erdoğan-Putin arasındaki “kıymetli dostluğun” bir sonucu pekala olamaz. Bu noktada önemli bir gelişmeye dikkat çekelim. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, 1 Kasım’da Rus mevkidaşı Valeriy Gerasimov’un davetlisi olarak Rusya’ya gitti.
Akar-Gerasimov buluşmasında “askeri işbirliği” konusunun görüşülmüş olması kadar dikkat çeken bir diğer unsur da MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ziyarette yer alması oldu. Yani AKP iktidarının, uçuş izni için, Halep’teki cihatçı “arkadaşları”nı üzecek şekilde istihbari bilgiler paylaşmış olması muhtemel.
Rusya’nın son günlerde El Kaide türevi örgütlerin önde gelen pek çok ismini nokta atışı ile vurması dikkat çekiyor. Erdoğan daha önce de Putin’in ricasını kırmayarak Nusra’nın Halep’ten çıkarılması için “arkadaşlara, gerekli talimatı” vermişti.
Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un, 14 Kasım’daki “Buradaki hassasiyetimiz, özellikle Halep konusundaki Rusya ve diğer ilgili muhataplarla yapılan müzakereler sonucu tedbir amaçlı bir adımdı. Bu müzakereler sonucunda Türkiye yeniden havadan destek verme imkanı bulmuştur” sözleri de böylesi bir ihtimali (istihbarat paylaşımına karşılık hava operasyonu izni) güçlendiriyor.
AKP ve cihatçılar Bab’da oyalansın
Böylece Erdoğan ve AKP, Halep operasyonuna kolaylık sağlayacak şekilde “Esad’sız seçenek” ısrarından vazgeçerken, TSK destekli cihatçı grupların Bab’ı alıp almaması hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Sahada var olduğu iddia edilen “ılımlılar” ne Moskova ne de Şam için bir anlam ifade ediyor. Söz konusu gruplar Suriye ordusu ve Rusya’nın meşru hedefi olarak malum sonla yüzleşecek. AKP iktidarı için bu durum, uzun vadede istikrarsızlık ve yıkımın büyümesi anlamına geliyor.
Geçtiğimiz ay Esad’ın, Türkiye sınırındaki İdlip için, “Bu bölgeyi temiz tutmak ve teröristleri geldikleri yer olan Türkiye’ye itmek ya da öldürmek zorundasınız. Başka seçenek yok” sözleri de bu yönde okunabilir.
ABD, “çizgiyi aştın, mesuliyet senin” diyor
AKP, Rusya’dan aldığı izinle, kendinden emin bir şekilde Bab’a ilerlerken müttefiki ABD’den “çizgiyi aştın, mesuliyet senin” mealinde bir açıklama geldi.
ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyonun sözcüsü Albay John Dorrian, 16 Kasım’da, TSK’nin Bab’a ilerleyişini desteklemediklerini ve bu ilerleyişin tamamen Türkiye’nin kararı olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Suriye’de IŞİD’e karşı tüm operasyonların tüm taraflarca yakın bir biçimde koordine edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
Pentagon yetkilisinin bu sözlerinden kısa süre önce YPG’den gelen “Münbiç’teki güçlerimizi çekiyoruz” açıklaması ile Demokratik Suriye Güçleri öncülüğünde kurulan Bab Askeri Meclisi’nin kente doğru ilerlemeye başladığını da belirtelim.
Ortaya çıkan tabloya baktığımızda Rusya’nın son hamlesiyle, Erdoğan ve AKP’nin ABD ile yaşadığı çelişkilerini daha da derinleştirdiğini görüyoruz. Şimdi ABD’nin desteklemediği TSK ve cihatçı gruplar, Bab sahasında, ABD destekli Bab Askeri Meclisi’yle karşı karşıya. Rusya ise Suriye’de AKP’nin değil Türkiye’nin bölgedeki varlığını işgal olarak niteleyen Esad yönetiminin çıkarlarını savunuyor. AKP’nin bu durumda ne yapacağını bekleyip göreceğiz. Ancak YPG, Münbiç’ten çekilip, Fırat’ın doğusundaki Rakka operasyonuna odaklandığını açıklayarak AKP’yi köşeye sıkıştırmış oldu.
Irak’ta varlık yokluk savaşı
Suriye’de iplerini Rusya’nın eline veren AKP iktidarı, Irak’ta oyuna dahil edilmeyince inisiyatifini yitirdi. Üstelik 2015’te yerleştiği Başika üssü nedeniyle Bağdat’la yaşadığı kriz, 1990’lardan bu yana “PKK’ye karşı mücadele” gerekçesiyle Kuzey Irak’ta kurulmuş olan üslerinin varlığını tartışılır hale getirdi.
AKP’liler, “Başika kampı gereksiz bir gerginlik yarattı” diyerek tansiyonu düşürmeye çalışsa da 11 Kasım’da yayımlanan Al Jazeera röportajında Erdoğan’ın, “Başika üssü orada vardır, olacaktır” sözleri bu krizin daha çok su kaldıracağını gösteriyor.
Irak Parlamentosu Savunma Komitesi’nin kıdemli üyesi Muvaffak El Rubai’nin, 14 Kasım’da sarf ettiği, “Türkiye’yi caydırmaya yönelik tüm diplomatik yollar tükeniyorsa eğer, Irak hükümeti, Ankara’nın ülkenin egemenliğine yönelik tecavüzlerini caydırmak amacıyla askeri müdahalede bulunacak” sözleri AKP’nin Türkiye’yi neyle karşı karşıya bırakacağı konusunda fikir verebilir.
IŞİD’e karşı gerçek bir savaş vermeyen Erdoğan ve AKP iktidarının sahadaki başlıca amacı Kürt hareketinin Hatay’a komşu Afrin’den Kandil’e uzanan bölgede toprak sürekliliği olan bir askeri-siyasal bütünlük oluşturmasını engellemek.
Ancak Suriye’de Rusya’nın inisiyatifini kabul eden AKP, Irak’ta da müttefiki ABD’nin çektiği çizgiyi aşmaya cüret edemez. O çizgiyi aştığında ağır bir bedel ödemekten kaçamaz. Fırat Kalkanı operasyonunu gerçekleştirmesine imkan veren konjonktürel hareket aralıkları da kalıcı bir siyasal müdahale için yeterli olmaz. AKP, iznine ve desteğine tabi olduğu uluslararası güçlere kendini kullandırmaktan öteye gidemeyecektir.
Bölgedeki varlığı hem egemen devletler hem de uluslararası güçler tarafından gayrimeşru sayılan ve IŞİD-Nusra destekçisi damgasını çoktan yemiş Türkiye’nin aksine, Suriye ve Irak’ta başta IŞİD olmak üzere tüm cihatçı gruplara karşı gerçek bir savaş veren YPG ve PKK ise uzun vadede çoktan bu savaşın kazananları arasında yer alıyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.