ABD için Rakka operasyonun ittifak gücü YPG/YPJ olarak ön plana çıkıyor. Halep’i kontrol altına alan Rusya bakımından geleceğin politik çözüm ve ittifak gücü PYD’dir. Bu bakımdan Rakka ve Halep rekabetinin ortak buluşma noktası Kürtler olacaktır
ABD için Rakka operasyonun ittifak gücü YPG/YPJ olarak ön plana çıkıyor. Halep’i kontrol altına alan Rusya bakımından geleceğin politik çözüm ve ittifak gücü PYD’dir. Bu bakımdan Rakka ve Halep rekabetinin ortak buluşma noktası Kürtler olacaktır
Suriye savaşının dönüm noktası, Halep’in kimler tarafından kontrol edileceğiyle doğrudan ilişkilidir. Aynı şekilde Halep’e karşılık Rakka’nın da geleceğinin kimin tarafından belirleneceği ve kontrol edileceğidir. Halep-Rakka denklemi Suriye’nin geleceğini etkileyen önemli bir faktör olarak ön plana çıkıyor.
ABD ve Rusya arasındaki rekabetin merkezinde bu iki alan ön plana çıkıyor. Stratejik merkez olarak Halep, Suriye savaşının geleceğini belirleyecektir. Birçok devlette ekonomik ve politik başkentler bulunur. New York-Washington, Berlin-Frankfurt, Ankara-İstanbul, Pekin-Şangay ilişkisiyle Şam-Halep ilişkisi benzerdir. Mayıs 2013 tarihinde Sendika.Org sitesinde “Suriye’de çatışmanın stratejik merkezi: Halep” isimli makalemde Halep’in önemine dikkat çeken birkaç noktayı ön plana çıkarmıştım:
Suriye’deki somut durum Halep’te kilitlenmiş bulunuyor. Bu şehirde ortaya çıkacak askeri sonuç Suriye’nin genelini etkileyecek durumdadır. Suriye’nin fiilen içerisinde bulunduğu iç savaşın askeri ve politik dengelerini belirleyecek olan yer Halep’tir. Halep birçok bakımdan önemlidir: Birincisi Suriye’nin ekonomik kalbidir. Suriye ekonomik durumunu analiz etmenin yolu, Halep’in ticaretteki gelişmesindedir. İthalat ve ihracat merkezi olarak işlev gören Halep, aynı zamanda uluslararası ve özellikle bölgesel sermayenin yoğunlaştığı bir il olarak ön plana çıkıyor. Geçmişten beri ticari ilişkilerde önemli bir işleve sahip olan Halep’in kontrolü sermaye bakımından da önemlidir. Suriye burjuvazisi Halep’e üslenmiş bulunuyordu. Egemen sınıflardan orta tabakaya kadar geniş bir katman burada konumlanmıştır. Özellikle orta sınıf bakımından çok önemli bir merkezdir. Bir bakıma ekonomik başkent olarak tanımlanabilir.
Halep, bölgesel ilişkilerin geçiş noktasıdır. Bir bakıma bölge ülkelerinin geçiş yollarının merkezi olarak görmek mümkün. Halep’i kim elinde tutarsa psikolojik üstünlük bir yana daha çok stratejik üstünlüğü ele geçirmiş olacaktır. Esad, rejimin geleceği için Halep’i bütünlüklü denetimine almak zorundadır. Başka bir çaresinin olmadığının da farkındadır. Halep nüfusunun önemli bir kısmını Sünniler oluşturmakla birlikte Esad’a ciddi bir destekleri bulunuyor. Bu desteği kaybetmek istemeyen Baas rejimi, Halep’teki belirsizliğe son vermek istiyor. Baas rejiminin Şam’da olduğu gibi Halep’te etkinliği sağlaması, öncelikle toplumsal desteğini koruması anlamına gelir. Ayrıca psikolojik üstünlüğü ele geçirir ve uluslararası meşruiyetini korur.
Muhalifler için de Halep, tahmin edilenden çok daha önem arz ediyor. Libya modelini esas alarak Halep’i ele geçirip ikinci bir başkent yaratarak uluslararası desteği artırmak istiyorlar. Ayrıca stratejik konumu nedeniyle de özellikle askeri yardım aldıkları Türkiye ile yakın ilişki kurmaları bakımından da son derece önemlidir. Eğer muhalifler Halep’te kaybederlerse, fiilen bir yenilgi almış olacakları gibi çok daha fazla bölüneceklerdir. Son derece tartışmalı olan uluslararası destek önemli oranda zayıflayacaktır.
3 yıl önce belirlediğim bu tespitler, bugün Suriye savaşının merkezinde Halep’in çok daha fazla ön plana çıkmasının nedenleri bakımından güncelliğini olduğu gibi koruyor.
Rusya’nın Suriye savaşına müdahalesi ve özellikle Halep’in bütünüyle kontrol altına alınması ile dengeler hızla değişti. Şam’ın politik ve askeri inisiyatifinin artmasının en önemli faktörlerinden biri Halep’in Esad ordusu tarafından güçlü bir kuşatmaya alınmasıdır. İran ve Hizbullah’ın askeri güçlerinin karadan, Rusya’nın havadan Halep’i tam bir kuşatmaya alarak, bölgedeki radikal İslamcı hareketleri etkisiz bırakması, savaşın dengesini önemli oranda değiştirmiş gibi görünüyor. Moskova’nın Halep’i kontrol altına almasındaki kararlılık ABD ile olan rekabeti çok daha belirgin hale getirdi. ABD’nin Suriye konusunda Rusya ile birlikte yürüttüğü ortak planları askıya alma girişiminin merkezinde Halep’teki gelişmeler yatıyor.
ABD başkanlık seçimleri nedeniyle Suriye’deki askeri ve politik yönelimlerini yeterince yaşama geçirememiş de olsa, bu, Suriye stratejisinde temel bir değişikliğin olacağı anlamına gelmiyor. Bu bakımdan ABD, Halep’teki dengeyi Rakka’yı kontrol ederek sağlamaya odaklanmış bulunuyor. Musul ve Rakka operasyonlarını birbirini tamamlar nitelikte sürdürme eğiliminde olması, ABD’nin Ortadoğu stratejisinin arka planında önemli bir halkayı oluşturuyor. IŞİD’in merkez üs olarak kullandığı bu iki şehirde çok kapsamlı bir operasyonun başlatılma kararının alınması Rusya’ya karşı önemli bir denge oluşturma çabasıdır.
Rakka-Halep denklemi aynı zamanda bölgesel ilişkiler ve ittifaklar bakımından da bir kısım değişikliklerin gündeme geleceğini gösteriyor. Bu bakımdan ABD ve Rusya rekabetinin bölgesel ittifak ilişkilerinde nasıl şekillenebileceği de önemli arz ediyor.
Musul-Rakka ilişkinde ortaya çıkan denklem önemlidir. Musul’a yönelik planlanan çok kapsamlı operasyonunda yer alacak güçler, karmaşık ittifak ilişkilere dair bize bir fikir verecektir. Musul savaşının hava gücü ABD önderliğindeki koalisyonuna aittir. Ancak savaşı belirleyecek olan kara gücünün kimlerden oluşacağı oldukça önemlidir. Irak ordusu dışında iki önemli güç ön plana çıkıyor. Birincisi, gönüllü Şii milisleri olarak adlandırılan ve esasen İran devrim muhafızları, İkincisi Güney Kürdistan askeri gücü Peşmerge. Musul savaşında ittifakın arka plan merkezi İran ve ABD’dir. Ayrıca PKK’nin askeri gücü olan HPG’nin savaşa katılması tartışılmakla birlikte, Güney Kürdistan yönetiminin tutumu nedeniyle henüz netleşmiş değil. Buna paralel olarak Türkiye’nin Musul operasyonuna katılması isteğinin kesin bir dille reddedilmesi ve hatta “işgalci” olarak görülmesi, Musul denkleminde Türkiye’ye yer verilmeyeceğini çok net olarak gösteriyor. Bir başka ifadeyle İran-ABD-Kürt ittifakı oluşurken, Türkiye denklemin dışında tutuldu.
Musul savaşının yansımaları Rakka’da çok net olarak hissedilecektir. İran, ABD’nin Rakka’ya yönelik operasyonuna karşı açık bir tutum almayacağı gibi dolaylı olarak destekleyebilir. ABD bakımından önemli olan Türkiye ve PYD denkleminin netleşmesidir. Önümüzdeki dönemde ABD’nin başkan adayı olma olasılığı oldukça yüksek olan H. Clinton’un başkan seçildiği takdirde, Suriye’de PYD’nin askeri olarak çok daha fazla destekleyeceğini açıklamış olması, ABD’nin özellikle Rakka operasyonunda tercihini kimden yana kullanacağına dair bir işaret olarak değerlendirildi. Bu bakımdan Musul operasyonunda Peşmerge, Rakka operasyonunda YPG/YPJ ABD’nin askeri ittifak güçleri olarak ön plana çıkacaktır. Ankara’nın PYD’ye bakış açısının değişmemesi ve hatta saldırgan bir tutum içinde olması, ABD’nin Suriye denkleminde Türkiye üzerinde ciddi bir hesap yapmayacağını gösteriyor. Rakka operasyonunun askeri ittifak güçlerinin netleşmesi aynı zamanda bölgedeki politik ilişkilerin şekillenmesi bakımından da bir fikir verecektir. Türkiye’nin görüp de kabullenmek istemediği realite budur.
Rusya’nın atmış olduğu askeri ve politik adımlar, Suriye’de stratejik bir üstünlük sağlamakla kalmadı; özellikle Halep’in kontrolünü sağlayarak Esad rejiminin kalıcılaşmasını sağladı. Halep çok ciddi oranda rejime yakın güçlerin kontrolüne geçmesi ABD’yi nispeten edilgen hale getirdi denebilir. Ancak Halep operasyonu esasen Türkiye’yi belirgin bir şekilde politika değişikliğine zorladı. Putin’in İstanbul’da Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı ile yaptığı görüşmenin merkezinde Halep operasyonu bulunuyordu. Suriye politikasını esasen Moskova’ya endekslemeye başlayan Ankara’nın artık Halep gibi bir meselesi olmayacaktır. Türk ordusunun Cerablus bölgesinden çıkmaması uyarısını alan Erdoğan, aşamalı olarak “Kardeşim Esad” argümanına dönme sözünü de Putin’e verdi. Ancak bir noktaya dikkat çekmekte yarar var: Suriye merkezli Moskova-Ankara ittifakı stratejik değil, taktik ve dönemseldir. Rusya’nın stratejik olarak, NATO gücü olan Türk ordusuna güvenmeyeceğini askeri-politik stratejiden az çok haberdar olan herkes görebilir. Bu bakımdan Rusya, Suriye’nin iç politik denkleminde iki temel gücü esas alıyor: Esad rejimi ve Kürtleri temsilen PYD. Esad ordusu ile YPG/YPJ askeri güçleri arasında çatışmaları engelleyen tek gücün Rusya olduğu biliniyor. Önümüzdeki süreçte PYD ile Esad hükümetini aynı masada buluşturacak olan da Rusya’dır.
ABD için Rakka operasyonun ittifak gücü YPG/YPJ olarak ön plana çıkıyor. Halep’i kontrol altına alan Rusya bakımından geleceğin politik çözüm ve ittifak gücü PYD’dir. Bu bakımdan Rakka ve Halep rekabetinin ortak buluşma noktası Kürtler olacaktır.
Ayrıca ABD ve Rusya dışında bölgesel ilişkilerde PYD ile AKP iktidarının rekabeti yaşanıyor. Stratejik ilişkilerde güçlenme eğilimi içinde olan Kürtler ve gerileme eğilimi içinde olan Türkiye. Rakka-Halep hattında etki gücü artan YPG, Cerablus çevresinde etkisiz bir şekilde dolaşan Türk ordusu.
Askeri ve politik denklemdeki değişim önümüzdeki 5-10 yılın geleceğini şekillendirecektir. Ortadoğu’nun geleceğinde Güney Kürdistan-Rojava hattı stratejik ilişkilerin merkezi olarak ön plana çıkıyor.
Türkiye, Kürtleri yok sayarak bölgesel denklem içinde yer alamayacağını ve hatta çok ciddi olarak kaybedeceğini göremiyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.