Şimdiye kadar IŞİD’e karşı gerçek bir savaş vermeyen AKP iktidarı cihatçılarla kol kola girip aynı anda hem Kürtleri hem de Rusya ve İran’ın desteklediği Suriye ordusunu karşısına alarak büyük bir hata yaptı
Şimdiye kadar IŞİD’e karşı gerçek bir savaş vermeyen AKP iktidarı cihatçılarla kol kola girip aynı anda hem Kürtleri hem de Rusya ve İran’ın desteklediği Suriye ordusunu karşısına alarak büyük bir hata yaptı
Suriye savaşının kaderi Halep etrafında şekilleniyor. Savaşın hemen hemen tüm aktörleri bu bölgede yer alıyor ve hesaplar da Halep üzerinden yapılıyor.
Suriye ordusu ve müttefikleri Halep’te kuşattıkları doğu mahallelerini cihatçılardan temizlemek isterken, Nusra öncülüğündeki cihatçılar da bu kuşatmayı kırmaya çalışıyor.
ABD ve Rusya’nın olurunu alarak 24 Ağustos’ta “Fırat Kalkanı” operasyonuyla sahaya giren Türkiye de ilk olarak Halep’in kuzeyindeki Azez-Cerablus hattında IŞİD’i tasfiye edip yerlerine güdümündeki cihatçı grupları yerleştirdi.
Türkiye’nin asıl hedefi ise bölgedeki PYD-YPG varlığına son vermek. Dervişin fikri ne ise zikri de o. Erdoğan, Bab’a gideceklerini, Münbiç’i PYD’den “temizleyeceklerini” ve “Kilis’ten Kırıkhan’a doğru uzanan bölge” diye andığı Afrin’in hedeflerinde olduğunu söylüyor.
YPG’yi desteklediği için en yakın müttefiki ABD ile gerilim yaşayan Türkiye’nin bu hedefleri Rusya, İran ve Suriye’yle de fazlasıyla çelişiyor. TSK destekli cihatçı gruplar, Kürtler kadar Suriye ordusunun Halep’teki kazanımlarını da tehdit ediyor.
Buna karşılık Suriye ordusu, 20 Ekim’de Suriye hava sahasını ihlal eden Türk savaş uçaklarının düşürüleceğini ve 21 Ekim’de de “işgalci” TSK’ye karşı “uygun görülen tüm vesilelerle karşı koyulacağını” açıklayarak kırmızı çizgilerin aşıldığını ilan etti.
Türkiye’nin, verilen bu mesajın ciddiyetini anlaması ise uzun sürmedi. 22 Ekim’den itibaren Rus füze sistemleri “Fırat Kalkanı” operasyon bölgesini de kapsayacak şekilde aktive edildi. Rus savaş uçakları, 25 Ekim’de YPG öncülüğüdeki gruplara saldıran cihatçıları vurdu.
Ancak “Fırat Kalkanı”na miadının dolmasına yol açan esas gelişmenin cihatçıların Halep’e yönelik yeni saldırı dalgası olduğu açık. Aralarında “Fırat Kalkanı”nda yer alanların da bulunduğu cihatçı gruplar Halep kuşatmasını kırmak için 28 Ekim’de büyük çaplı bir saldırı başlattı. Hem de Erdoğan’ın Putin’den gelen “rica”yı kırmayarak Halep’ten çıkarılmaları için “Arkadaşlarımıza gerekli talimatı verdik” dediği Nusra Cephesi’nin öncülüğünde!
Rusya’ya “Nusra’yı Halep’ten çıkaracağız” sözü veren Türkiye ise Nusra öncülüğündeki grupların Halep’e saldırısından memnun. Çünkü 28 Ekim günü Suriye ordusu ve müttefikleri bu yeni saldırı dalgasıyla uğraşırken TSK jetleri de Halep’in kuzeyinde YPG’yi vurmak için havalanıyordu.
Fırsattan istifade etmeye çalışan Türkiye’ye Suriye ve Rusya’nın yanıtı sert oldu. Rus basınına konuşan “askeri kaynak”, Suriyeli ve Rus askeri yetkililerin ikazının ardından TSK uçaklarının geri döndüğünü açıklarken, bu teşebbüsün tekrarlanması halinde uçakların vurulacağını belirtiyordu.
Esasen Rusya ve Suriye, Nusra öncülüğündeki cihatçıların Halep kuşatmasını kırmak için hazırlıklar yaptığını haftalar öncesinden söylüyordu. Bu yüzden Suriye ordusu ve müttefiklerinin cihatçıların saldırı dalgasına karşı hazırlıksız olduğu ve Türkiye’nin girişimlerine şaşırdığını söylemek abes olur.
Peki Türkiye-Rusya diyaloğu neyin nesiydi? Erdoğan ne ummuştu bilinmez ancak Putin şu sonuçları elde etti: Erdoğan, Nusra ile yakın ilişkide olduğunu alenen kabul etmiş oldu. Erdoğan’ın ordu ile desteklediği cihatçı gruplar da Halep’te Nusra ile birlikte hareket ederek “ılımlı muhalif” imgesi ortadan kalktı ve tüm cihatçılar Rusya’nın meşru hedefi haline geldi. Türkiye Suriye’de “IŞİD’e karşı savaş”ın bir parçası değil işgalci güç olarak tescillendi.
Şimdiye kadar IŞİD’e karşı gerçek bir savaş vermeyen AKP iktidarı cihatçılarla kol kola girip aynı anda hem Kürtleri hem de Rusya ve İran’ın desteklediği Suriye ordusunu karşısına alarak büyük bir hata yaptı.
Suriye Türkiye için bir kez daha uçuşa yasak bölge, “Fırat Kalkanı”nın Bab’a ulaşma hedefi imkansız, bütün cihatçılar açık-meşru hedef, Türkiye Erdoğan sayesinde komşu ülke topraklarında bir işgal gücü, üstelik arkası da pek sağlam değil…
TSK’nin Ağustos ayında tanklarla şov yaparak girdiği Suriye’de yaklaşık 35 km ilerledikten sonra, daha fazla ilerlemesi imkansız, aynı rahatlıkla geri dönmesi de pek mümkün değil.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.