Son üç yılda merkez Çekmeköy’ün neredeyse yıkılıp yeniden yapılmayan bina kalmadı. Yani paralar burada da betona gömüldü. Düzayak olan eski Çekmeköy evleri yıkıldı. Bu yıkımla bahçeler, içindeki ağaçlar yok oldu
Son üç yılda merkez Çekmeköy’ün neredeyse yıkılıp yeniden yapılmayan bina kalmadı. Yani paralar burada da betona gömüldü. Düzayak olan eski Çekmeköy evleri yıkıldı. Bu yıkımla bahçeler, içindeki ağaçlar yok oldu
Çekmeköy Çekmeköy olalı en kötü günlerini yaşıyor. İlçede hayat kalitesi gittikçe düşüyor. Vatandaşa bir dokun, bin ah işit. Sıra semt pazarlarını kaldırmaya geldi. Pazarlara gelene kadar neler oldu, önce buna kısaca değinelim, sonra pazarların kaldırılma hikâyesine dönelim.
Son üç yılda merkez Çekmeköy’ün neredeyse yıkılıp yeniden yapılmayan bina kalmadı. Yani paralar burada da betona gömüldü. Düzayak olan eski Çekmeköy evleri yıkıldı. Bu yıkımla bahçeler, içindeki ağaçlar yok oldu. Karşılığında bir iki kat kazanıldı, ama yağmur suyunu süzecek toprak kalmadı. Yakın zamanda seller, su baskınları artarsa buna ilk önce belediyenin şaşırmaması gerekecek. Dahası, yönetmeliklerde olmasına rağmen bu yapılara otopark zorunluluğu maddesi işletilmedi. Son üç yılda sokaklar, kaldırımlar daha bir yürünmez oldu. İlçede park sorunu başladı.
İkinci en büyük darbe Çekmeköy ormanlarına vuruldu. 3. Köprü bağlantı yolları ile en büyük orman katliamı bu ilçede gerçekleşti. Çekmeköy önünden geçen Şile otoyolundan sonra, arka tarafından geçen 3. Köprü bağlantı yoluyla tam bir kıskaca alındı. Bitmedi. Ne yazık ki, Çekmeköy’ü Beykoz’a bağlayacak, Çekmeköy ormanlarının içinden geçecek yol için bir süre önce başlamış ağaç kesimi hala sürüyor (bakınız 26 Eylül 2016 tarihli Duvar gazetesi). Bitmedi. Hemen yanı başından 3. Köprü bağlantı yolu geçmesi nedeniyle ilçenin en değerli parkı Doğa Parkı park olma vasfını yitirdi. Sonuç: Bu doğa kırımı Çekmeköy’e pis hava ve gürültü ve trafik çilesi olarak geri döndü, dönüyor. Bir zamanlar övünme vesilesi olan Çekmeköy ormanları ve temiz havası artık nostalji konusu oldu, oluyor.
Üçüncü en büyük (müstakbel) darbe: Ormanların yok edilerek 3. Köprü bağlantı yolunun açılmasından sonra beklenen büyük tehlike bağlantı yolu güzergâhının imara açılması idi. Ne yazık ki bu tehlike de gerçek olmaya başladı: “Eski bakan ve milletvekili Süleyman Arif Emre’nin oğlu ve yeğenine ait Çekmeköy’deki araziden geçen Kuzey Marmara Otoyolu kaydırıldı. Arazi Karayolu Kuruma Kuşağı’ndan çıkarıldı ve 0.25 emsal imar hakkına kavuştu. Karar, İBB Meclisi’nde CHP’lilerin ret oyuna karşılık oy çokluğuyla kabul edildi.” (bakınız 19 Ekim 2016 Birgün gazetesi)
Dördüncü büyük darbe ise ilçedeki okullarda yaşanıyor. İlçede son iki üç yılda ihtiyaç olmamasına rağmen imam hatip okul patlaması yaşanıyor. İmam hatip olmayan okulların halini daha da perişanlaştırma pahasına. Bütün uyarılara rağmen, 15 Temmuz’dan sonra Çekmeköy’de el konulan Anafen okulunun imam hatipleştirilmesi bunun en yeni örneği. Bu konuyla ilgili haberimize bakınız. (6 Eylül 2016 tarihli Duvar gazetesi)
Fiziksel, sosyal ve eğitsel, kültürel hayatı böyle gerilerken, Çekmeköy’ün semt pazarları da rahat bırakılmıyor. Dünyanın bütün kültürlerinde açık havada buluşma mekanı olan tasarlanan pazarlar Çekmeköy’de ne olduğu belli olmayan ama adına “Kapalı Pazar Alanı” denilen, ucubik, düzayak olmayan karanlık, kasvetli bir kapalı alana, aslında garip bir AVM’ye taşınmaya zorlanıyor.
Çekmeköy kapalı pazar yeri inşaatına 2013 yılında başlandı. Temel atma töreni üzerinden üç yıl geçmesine rağmen, inşaat (tesis) bir türlü bitmiyor yahut bitirilemiyor. Neden mi? Yanlışlıklarla dolu, ölü doğmuş bir proje olduğundan. Hem halk hem de pazarcılar bunun farkında.
Projenin en büyük yanlışı: enerjisinin çok büyük bir kısmını ithal eden, enerji bağımlısı bir ülkede yapılacak yeni tesisin bir sürü ısıtma, soğutma, asansör gibi elektrik enerjisiyle çalışan sistem ve cihazlar gerektirmesi. Oysa dünyanın her kültüründe gün ışığında kurulup güneşin batışıyla toplanan pazarlarda böyle bir enerji israfı yoktur.
Projenin ikinci büyük ve halkı, pazarcıları ilgilendiren yanlışı ise yer seçimi. Proje, Şile otobanının üst tarafında tepelik bir alana, sapa bir yere yapılmış. Çekmeköy merkezdeki ana arterlere uzak. Oysa kapatılıp taşınmak istenen, hâlihazırdaki üç pazar yeri (pazartesi, salı ve cumartesi günleri kuruluyor) Çekmeköy’ün üç farklı mahallesinde, ev-iş güzergâhları üzerinde, ana caddelere yakın ve düzayak. Bu durum karşısında, merkezden bu kadar uzak ve ters yönde, yokuşta kurulmuş bir tesise haklı olarak halk da pazarcılar da gitmek istemiyor.
Tesisin, Şile otobanı bağlantı yolu üzerinde olması ve bunun trafik sıkışıklığına neden olacağı gün gibi aşikâr. Pazara mal getirecek kamyonların manevra alanlarının darlığı, park yeri sorunu, önünde arkasında rahatça hareket edilebilen tezgâhların yerini dükkânlara bırakacak olması, daha da önemlisi, dükkânlara mal transferinin asansörlerle yapılacak olması, pazarcıların yemek-tuvalet ihtiyaçlarını nerelerde karşılayacakları vs. bu tesisin öbür dezavantajları.
Çekmeköy belediyesi tesise erişimi evlerle tesis arasında ring servis yapan minibüslerle çözmeyi planlıyor. Ancak bu teklife de sıcak bakılmıyor. Çünkü sokakları, kaldırımları araba işgaline uğramış, içinden üçüncü köprü bağlantı yolları geçen bir ilçede bu uygulama, ilçenin zaten yoğun ve gürültülü trafiğini biraz daha berbat etmekten başka bir işe yaramayacak. Hele bir de insanlar arabalarıyla gitmeye kalkarsa…
Ayrıca, pazarcılar geçmişte bu uygulamanın başka pazarlarda denendiğini- mesela, Kadıköy salı pazarının otoban kenarına, Fikirtepe’ye taşınması- ancak uygulamadan kısa sürede vazgeçildiğini, sonunda, insanların pazardan ayaklarını kestiklerini söylüyorlar. Minibüs servislerinin maliyeti pazarcılara yıkılırsa, onlar da bunu sattıkları ürünlere yansıtacaklar. Belki de sonuçta bu işten, aradan marketler sıyrılacak. Belki de bu proje en başından beri market zincirlerine daha çok kazandırmak için.
Çekmeköy’deki hâlihazırdaki pazarlara tekerlekli sandalyelerle gelen çok insan görebilirsiniz. Ama bu sözde kapalı pazar yeri ya da tesisi fiziksel engelli insanları hesaba katmamış bir proje. Çünkü tesisin yamaca kurulmuş olmasının dışında, mekâna erişim için basamaklar kullanmak zorunda kalınacak.
Çekmeköy belediyesi web sayfasından projeyi İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin (İBB) yaptığını öğreniyoruz. Projeyi yapan, uygulatan İBB ve Çekmeköy Belediyesi bu dezavantajları örtmek, gizlemek istercesine projenin servis, kreş ve ambulans gibi bir pazar yerinin öncelikleri olmayan hizmetleri sunacaklarını belirtiyorlar proje “haberinde”. (belediye web sayfası).
Projeye, inşaata ilişkin kayda değer başka bir nokta, bu projede İBB ile Çekmeköy Belediyesi’nin karşı karşıya geldiği, yani ihtilafa düştükleri ve durumun mahkemeye yansıdığıdır. Anlaşmazlığın ayrıntılarını bilmesek de, inşaatın bitirilememesinin önündeki bir engel de bu durum olabilir.
Çekmeköy’ün ormanına, trafiğine, havasına ve okuluna ne oluyorsa, pazarlarına da o yapılmak isteniyor: Katılımsız bir demokrasi, ileri(!) bir yerel yönetim ve plansız kentleşmeyle kamunun özgürlükleri, imkânları, kaynakları yok ediliyor; ranta, sermayeye peşkeş çekiliyor. Ama dilerim, pazarlar konusunda bu alicengiz oyunu tutmayacak: halk pazarına, pazarcı aşına, ekmeğine sahip çıkacak.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.