Sayısal dünya işlerimizi kolaylaştıracak derken acaba aksine daha da zorlaştırıyor ve yeni zorluklar ortaya çıkarıyor mu? Sürücüsüz arabalarla ya da robot avukatlarla yeni bir dünyaya adım mı atacağız ya da attık mı? Yeni bir işçi sınıfı mı doğuyor ya da bunlar kendilerini işçi olarak mı görecek? Yoksa emek parçalanıp (daha doğrusu piyasa parçalayıp) kaybolmaya mı yüz […]
Sayısal dünya işlerimizi kolaylaştıracak derken acaba aksine daha da zorlaştırıyor ve yeni zorluklar ortaya çıkarıyor mu? Sürücüsüz arabalarla ya da robot avukatlarla yeni bir dünyaya adım mı atacağız ya da attık mı? Yeni bir işçi sınıfı mı doğuyor ya da bunlar kendilerini işçi olarak mı görecek? Yoksa emek parçalanıp (daha doğrusu piyasa parçalayıp) kaybolmaya mı yüz tutacak?
İnternet çıktı pazarlık bozuldu. Kimi alışkanlıklarımızda artık değişime uğruyor. Yeni şirketlerle yeni deneyimler çıkıyor ve paylaşılıyor. Belki bu değişimin henüz başında da olabiliriz. Kapitalist dünyanın pazarlarında yenilik mi yoksa yeni bir pazar mı? Sayısal dünya ve bu dünyada ortaya çıkan teknolojik gelişmeler ekonomiyi, istihdamı, işçi sınıfını, dayanışmayı, eylemleri kısacası tüm yaşamımızı etkiliyor. Kimileri bu değişikliklere “start-up” (yeni işe başlayanlar) ya da “özgirişimciler”, kimileri “überizasyon” (ABD Kaliforniya kökenli şirketin başlattığı araba hizmeti sonrası diğer sektörlere yansıyan hizmet sunumu nedeniyle), kimileri “yeni ekonomi”, kimileri “paylaşımcı-işbirlikçi ekonomi” diyorlar. “Sayısal ekonomi”, “yeni hizmet ve üretim platformları”, “WEB ekonomisi”, “e-ekonomi” diyenler de var. Ben de “Kapitalist dünyanın çevrimiçine geçmesidir” diyorum.
Sayıları o kadar çok ki isim vermeye de gerek yok. Tüketiciler isimlerini ezbere biliyorlar. Kapitalist sayısal dünyanın güçlü dörtlüsü GAFA (Google, Amazon, Facebook, Apple) önderliğinde yaratılan pazarlama teknikleri ve hizmetleri olarak ele almak daha akla yatkın değil mi? Her ne ad verilirse verilsin bu tür hizmetlerin her alanda yansımaları var: Ekonomi, pazarlama, hukuk, toplumbilim, kültür, psikoloji vb.
Elimize tutuşturulan kapitalist dünyanın “yeni afyonları” olan akıllı telefon ve tabletlerle istediğimiz anda, istediğimiz yerde, istediğimiz hizmeti alıyoruz: Evde yemek, özel sürücülü araba, ulaşım, evinizde oda kiralama, evde temizlikten tutun evde bakıcıya, kuru temizlemeye, tamirat işlerine, benzin satın almaya, çevrimiçi ders ve hukuk işlerine kadar ve daha sayamadığımız binlerce sektörde hizmet sunuluyor, hemde yüz yüze gelmeden, nakit sıkıntısı çekmeden.
Kamu hizmetleri de giderek sayısallaşıyor ve karşınızda kamu görevlisi yerine dilinden anlamadığınız ve sizi anlamakta zorluk çeken algoritma buluyorsunuz. Fransa’da bu sektörün kazancı yıllık 15 milyar avro. Ancak sektörün ancak %15’i vergi bildiriminde bulunuyor. Çalışanların kazancından çalışma koşullarına, vergi ödemesinden kamunun kaybına, fiyat politikasından iş sözleşmelerine kadar her alanda boşluk var. Devlet internet ekonomisinin hızına ayak uyduramıyor. Ne kazandıkları, nasıl kazandıkları belirsiz. Bizler de işin içindeyiz ve telefonla birtakım işlerimizi çözebilmekten ve zaman kazanmaktan mutluyuz.
Peki kim, nasıl, hangi koşullarda çalışıyor? Kapitalist sistemin bunalıma karşı giderek daha fazla geliştirdiği yeni kâr yollarımı yoksa sadece internet’i kullanması mı? Ve bunun gibi aklımıza gelen yüzlerce soru. Anlamaya ve yanıt vermeye çalışalım.
Yeni sektörün tanımı ve özellikleri:
İnternet üzerinden hizmet veren şirketleri ya da “start-up” ları (özgirişimci) nasıl tanımlayabiliriz? İnternet üzerinden özellikle hizmet sunumu yapan şirketler diyebiliriz kısaca. Sayısal ekonomiye bağlı ekonomik bir model olup geleneksel, eski modelleri tehdit eden ya da yerinden etmeye çalışan yeni bir sektör de diyebiliriz. İnternet ve özellikle bilgisayar ve akıllı telefon aracılığıyla her an ve hemen hizmet sunan şirketlerdir. Katılımcı ve işbirlikçi firmalardır. Sınırları belirsiz olan bir “gri ekonomi” diyenlerde var. Çevrimiçi platformlarla dağıtım kanallarını alt üst eden, geleneksel üreticileri kısa devre geçen ve daha ucuza hizmet sunan ve kişisel sermaye risk fonlarını kullanan şirketlerdir. Sayısal sektörün kurumsallaşmaya ve kurumsal piyasalara saldırısı, zamanı alıp ticarileştiren şirketlerdir. Teknolojinin piyasaları bozması, alt üst etmesidir -ki buna “disruption” şirketleri de deniyor. Özellikle kapitalist sistemin bunalımı sonrası bunalımı aşmak için yeni deneyimlerle yola çıkan, kimi zaman aracı olan kimi zaman aracıları ortadan kaldıran şirketlerdir. Özelden özele hizmet veren şirketlerdir. Başkalarının hizmetini pazarlayan parazit şirketlerdir tanımında ise yaratıcılık yoktur ve sadece var olan bir hizmeti bir platforma ya da bir siteye taşıyan şirketlerdir diye tanımlarsak da yanlış yoktur. Gördüğümüz gibi tanımları da çoğaltmak olası ve her biri bu tür şirketlerin bir özelliğini yansıtıyor. Bu durumda bu şirketlerin özelliklerini görelim.
Sayısal dünya işlerimizi kolaylaştıracak derken acaba aksine daha da zorlaştırıyor ve yeni zorluklar ortaya çıkarıyor mu?
Sürücüsüz arabalarla ya da robot avukatlarla yeni bir dünyaya adım mı atacağız ya da attık mı? Yeni bir işçi sınıfı mı doğuyor ya da bunlar kendilerini işçi olarak mı görecek? Yoksa emek parçalanıp (daha doğrusu piyasa parçalayıp) kaybolmaya mı yüz tutacak?
Yeni sektörde boşluklar ve sorular
Özellikle GAFA grubu ve bağlı şirketleri hizmette bulunduğu diğer ülkelerde vergiden kaçmakta ve vergi cennetlerinde hesaplar açmaktadırlar. Avrupa’da GAFA’dan kaynaklanan önemli bir gelir kaybı söz konusudur.
Vergiyle ilgili olarak bir diğer konu ise bu tür şirketlerin çok azı vergi bildiriminde bulunmaktadır. Örneğin AirBnB şirketi ile çalışan özel kişiler odalarını kiraya verirler ve ne kadar kazandıkları belli değildir. Fransa’da yaklaşık 200.000 evin kiralandığı söylenmektedir ve kiralayanların kazandıkları gelir yıllık ortalama bin 970 avrodur. Bu otellerin kaybı olsa da dolaylı olarak ekonomiye katkıları da vardır. Odalarda kalanların misafir mi turist mi olduğunu saptamak zordur. Hatta kimi emlakçılar ev satın alıp gizlice odalarını kiraya vermektedirler. Akşam sürücülük yapan kişi kazandığını bildirecek midir ve nasıl? Vergi bildirimi, oranı, ödenmesi konusunda tam bir açıklık yoktur.
Bir diğer önemli sorun ise yapısal bir ekonomik bunalım içinde, işçi sınıfının, bunalımdaki sermaye birikim rejimine ait olan kimi kesimleri hızla erozyona uğrarken yeni teknolojilere, sermayenin yeni değerlenme alanlarına bağlı olarak yeni emek biçimleri ve yeni işçi sınıfı kesimleri şekillenmeye başlar. Bu tür şirketlerde ücretli kesim azdır ve daha çok “bağımsız” emek gücünü kullanırlar. Hatta kimileri ücretli olarak çalışırken boş zamanlarında bağımsız olarak bu şirketlere hizmet verirler. Örneğin sürücü olarak. Kimilerine göre bu paylaşım ekonomisi değil emeğin parçalanması, rekabete sokulmasıdır. Bir hizmet ağı yoluyla şirkete bağlıdırlar ama bu hizmete yani şirketin denetlediği algoritmaya sahip değillerdir. Çalışanlar için sendika yoktur. Kimileri kaçak çalışmaktadır ve her türlü güvenceden yoksundur. Özel yaşam ile mesleki yaşam iç içe geçer ve bu emeğin gayrimaddileşmesidir. Çalışanlar birbirlerini tanımazlar ve dolayısıyla dayanışmanın sağlanması zordur. Kimileri bu şirketlerde çalışan ya da şirketlere hizmet verenlere “ücretli” yerine “aktif çalışan” (işçimen) demektedir.
İstihdam konusunda ise sayılar pek güvenilir değildir. Yeni şirketlerin istihdam yarattığı kesindir ama abartmamak gerektiği söylenir. Ayrıca çalışanların yüzde kaçının halen bir işte çalışıp çalışmadığı bilinmemektedir. ABD’de aktif nüfus içinde %25 olan bağımsız çalışanın 2020 yılında %40 olacağı hesaplanmaktadır. 2011-2013 yılları arasında Fransa’da ücretlilik %2,3 azalmıştır. Bunun anlamı da çalışanların sadece sektörde yer değiştirmesidir. Fransa’da 1,1 milyon “özgirişimci” bulunmaktadır. %90’ı asgari ücretin altında kazanmaktadır (asgari ücret yaklaşık bin 300 avro). 2013 yılında bu kişilerin aylık ortalama kazancı 440 avro olarak hesaplanmıştır. %60’ı yalnız çalışmakta ve ücretli kullanmamaktadır. Ne kadar teslimat yaparsan o kadar para kazanırsın. Bu sözde bağımsız çalışanlar ile emek giderek köleleştirilmektedir. Amaç da zaten budur.
Tüketicilerin evine kadar giden hizmette ise savurganlık söz konusudur. Ortak araba kullanma gibi kimi uygulamaların karbondioksit salımı konusunda kimi tasarruflar sağladığı söz konusu ise de, adrese yemek, kitap ya da kimi ürünlerin teslim edilmesi çok sayıda aracı yollara çıkarmakta ve karbon salımına neden olmaktadır.
Kamuda giderek hizmetlerini sayısallaştırarak özel şirketlere devretmekte ve bu yolla istihdamı azaltmakta ve piyasanın kurallarına boyun eğmektedir. Yaşlı, emekli, engelli kişiler ve yeni teknolojilerden yoksun olan kişiler kamunun giderek sayısallaşması sonucu hizmetlerden yararlanamamaktadır ya da zorluk çekmektedirler. Doğrudan sayısala bağlanırsınız ve derdinizi anlatmaya çalışırsınız. Düşünce, tartışma, sohbet artık sona ermektedir. Makine derdinize deva olabilir mi? Herkese her zaman değil.
İş hukuku konusunda bu tür iş ve çalışanlarla ilgili boşluklar vardır. İş sözleşmeleri genelde yoktur ve nasıl yapılacağı belirsizdir. Sigortalı olup olmadıkları bilinmemektedir ve şirketler sigortalılık eylemini ve yatırılması gereken primleri çalışana yüklemektedir. Ücretli izin, hafta sonu tatili, yıllık izin, kaza, hastalık gibi konular yeniden gözden geçirilmelidir.
Sorun teknolojiden değil teknolojiyi kendi kâr amaçları doğrultusunda kullanan yeni ekonomik sistemden kaynaklanmaktadır. Bunun içinde her yolla tüketiciyi kendilerine çekmeye çalışmaktadırlar ve kendi adlarına da çalıştırmaktadırlar. Gelecek giderek iyice “sayısallaşacak” ve yaşamımızı bu tür şirketlerle geçirip boyun mu eğeceğiz yoksa geleceğimiz ele alıp biz mi, çalışanlar karar verip sayısalı ele geçirip halk adına mı kullanacağız?
Bir-iki kitap:
Thierry Picard, Bruno Leboul: Uberisation, économie déchirée, kawa, 2015.
Louis David Benyayar: Open models, les business modeles de l’economie ouverte, witjout model yay.2014.
Ergin Yıldızoğlu: Faşizme karşı omuz omuza, Cumhuriyet gazetesi, 23-06-2016.
Gerard Lepull; Le numérique sert à précariser l’emploi, 23-06-2016, L’Humanité gazetesi.
Daniel Roucous, Le numérique est au service d’une politique de régression du service public, L’Humanité gazetesi, 13-06-2016.
Diğer kaynaklar: creads.fr; definition-marketing.com; monde-diplomatique.fr; digital-collab.com; liberation.fr; slate.fr; fr.wikipedia.fr; lemonde.fr; contrepoints.org; expansion.lexpress.fr; francetvinfo.fr; dynamique-mag.com; atelier.fr; rue89.nouvelobs.com; uberisationetnous.wordpress.com; ecvdigital.fr; journaldunet.com; metronews.fr: etourisme.info; generationlibre.eu; knowledge.em-lyon.com; philippezilberzon.com; lefigaro.fr; confrontations.org;paristechreview.com; icd-ecoles.com; mcetv.fr;
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.