Saray/AKP iktidarının Cemaat’e üye olduğu gerekçesiyle Karadeniz Teknik Üniversitesi’ndeki görevinden uzaklaştırılan asistan hekim Mihriban Yıldırım ile sohbet ettik
Saray/AKP iktidarının Cemaat’e üye olduğu gerekçesiyle Karadeniz Teknik Üniversitesi’ndeki görevinden uzaklaştırılan asistan hekim Mihriban Yıldırım ile sohbet ettik. Darbe girişimi sonrası sol/sosyalist kamu çalışanlarına yönelik başlayan “cadı avı”nı, görevden uzaklaştırılma kararını nasıl öğrendiğini, göreve dönme çabasındaki idari ve fiili durumu, sosyalist doktor Mihriban’ı ve bundan sonra yoluna nasıl devam edeceğinden konuştuk. 26 Ağustos’ta soruşturmaya giren ancak hala suçunun ne olduğunu bilmeyen Mihriban’ın son sözü bütün bu sorularımıza yanıt oldu: “Tüm gerici cemaat ve tarikatların karşısında laiklik mücadelesini büyütecek; kadınlarla kadın gibi yaşayarak hayatımı sürdüreceğim. Bir hekim olarak bilimin yolunda yürümeye devam edeceğim.”
Trabzon’da KESK üyesi asistan hekim hakkında soruşturma
“FETÖ operasyonu” kapsamında görevden uzaklaştırılmanın ardından yaptığın açıklamada “Ben sosyalistim herkes bilir” dedin. Kısaca Doktor Mihriban’ı tanıyabilir miyiz?
Sosyalist olduğumu herkes bilir çünkü öğrenim gördüğüm üniversitede görev yapıyorum. Psikiyatri asistanlığımın birinci yılındayım ancak Karadeniz Teknik Üniversitesi’ndeki (KTÜ) öğrenim hayatım boyunca hep mücadelenin içerisinde oldum. Bu yüzden, Tıp Fakültesi kökenli rektörümüz dâhil, fakültemdeki pek çok insan kimliğimi, kişiliğimi, durduğum yeri bilir. Doğamızın HES’lerle talan edilmesine karşı bölge halkının direnişine omuz veren, fakülte hastanesinden çıkarılan taşeron işçilerin işlerine geri dönebilmeleri için haftalarca fakülte içerisinde dayanışma çalışmaları örgütleyip direniş çadırında nöbet tutan, kadınların eşitlik mücadelesinin üniversitelerde güçlenmesi için çaba harcayan bir üniversiteliydim. Sadece tıp dersleri ile hayat kurtarmayı öğrenerek değil yaşanabilir bir dünyayı kurgulama sorumluluğuyla üniversiteden mezun oldum. Mezuniyetimden 2 yıl sonra asistan hekim olarak fakülteme geri döndüm. Psikiyatri alanını toplumcu bir bakış açısıyla tercih ettim. Mesleğimin sağladığı profesyonelliğin, insanların özellikle de kadınların sorunlarının çözümü için önemli bir imkân olacağını düşündüm. Toplumcu bir hekim olarak köyün birinde kadınlarla kadın kimliğine dair ya da halk sağlığına dair pek çok şeyi tartışıp çözümler üretmeyi hayal ettim. Katıldığım panel ve seminer gibi etkinliklerle de çoktan bu yönde tecrübeler edinmeye başladım.
Görevden uzaklaştırılma gerekçen tam olarak ne?
5 Ağustos’tan beri hiçbir gerekçe sunulmadan mesleğimden ve eğitimimden uzak tutuluyorum. Uzaklaştırma kararı soruşturmanın herhangi bir aşamasında alınabileceği halde soruşturma bile açılmadan uzaklaştırıldım. Rektörlükten savunmamı hazırlamak için gerekçeli belgeleri ve soruşturma dosyasını istedim, gelen cevapta belgeleri soruşturma komisyonundan almam gerektiği söylendi. Bu sırada henüz soruşturma başlamış değildi.
Karar sana nasıl tebliğ edildi, haberi alınca ne yaptın? Hastane yöneticileri bu konuda ne diyor?
Tebliği aldığımda, Psikiyatri Yatan Hasta Servisi’nde sabah vizitine hazırlanıyordum. Hastalarımı diğer hekim arkadaşlarıma devrettim. Kâğıdı okuyunca iş arkadaşlarım şaşkına döndü, sonrasında da bütün fakülte. Sendikamı ve Türk Tabipleri Birliği’ni (TTB) aradım. Rektörlüğe itiraz dilekçemi verdim, savunmamı hazırlamak için gerekçeli belgeleri istedim. Hastane yönetimi sessiz, rektör ise görüşme talebime yanıt vermiş değil. TTB Genel Merkezi’nden yapılan görüşme talebi de sürüncemede bırakılıyor.
Birçok yerde FETÖ operasyonu adı altında KESK üyelerini, barış için akademisyenleri ve sosyalistleri de kapsayan bir saldırı dalgası sürüyor. Neden hedef alındığını düşünüyorsun? Nasıl değerlendiriyorsun?
Sadece FETÖ ile değil, tüm gerici cemaat ve tarikat yapılarına en başından beri karşı olan bizlerin; FETÖ ile tek ilişkisi ona karşı mücadele etmek olabilir. Bu nedenle yapılanın hata olduğunu düşünmek fazla iyimser oluyor. Baskı ve yıldırma amaçlı olabilir.
Görevden alınmanın ardından neler yaşandı?
Soruşturma tebligatını 22 Ağustos’ta aldım ve sadece hakkımda paralel devlet yapılanması ile ilgili rektörlük tarafından soruşturma açıldığı yazıyordu. Yani bir iddia var ancak gerekçe belirtilmemişti. Soruşturma usulsüz bir şekilde başlatıldı ve sürdürülüyor. Suç teşkil edecek bir unsur olmadan soruşturma açılamayacağı gibi, YÖK’ün ilgili yasası soruşturma için elverişsiz olduğu gerekçesi yapılan itirazlar sonucu ile Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Hazırlayabildiğim tek savunma soruşturmanın usulüne ilişkin itirazım ve FETÖ ile hiçbir ilgim olmadığıydı. Ancak soruşturma sırasında “suç teşkil eden fiili nedeniyle” yazan bir ibareyle soruşturmanın başlatıldığını öğrendim.
Geçtiğimiz günlerde, 26 Ağustos, soruşturmaya gittim. Fiil yine belirtilmemişti ve soruşturma daha çok FETÖ ile ilgili düşünceler anketi şeklindeydi. Soruşturmada FETÖ ile ilgili ne düşündüğüm, kalkışmayı nasıl değerlendirdiğim, neden açığa alınmış olabileceğim şeklinde herhangi bir fiili durumu araştırmayan sorular soruldu. “Neden hakkınızda soruşturma açılmış olabilir” sorusuna çok güldüm. “Söylemediniz ki bileyim” dedim. Suç unsuru olarak belirlenmiş ve sorulmuş bir soru yoktu. Kendimi savunmam gereken bir durum ve soru olmadığı için savunmamı soruşturmanın usulsüzlüğü ile ilgili yaptım. Savunmamı aldım diyeceğim de savunma değil işte soruşturma sırasında yazılanı aldım. Elimde çıkmış darbe soruları var anlayacağınız.
Sosyal medya kampanyasıyla birlikte çeşitli dayanışma açıklamaları da geldi. Bu dayanışma hakkında ne düşünüyorsun?
Dayanışma mesajlarıyla bireyler yalnız olmadığını hisseder tabii ancak daha da önemlisi saldırılar karşısında birlikte mücadele gücümüz artar.
Mihriban nasıl yoluna devam edecek? Neler yapacaksın?
Tüm gerici cemaat ve tarikatların karşısında laiklik mücadelesini büyütecek; kadınlarla kadın gibi yaşayarak hayatımı sürdüreceğim. Bir hekim olarak bilimin yolunda yürümeye devam edeceğim.
Sendika.Org