“Peki sizce neden bu düğünü hedef aldılar?” “Ben bilmiyorum. Benim yedi yaşındaki kuzenim öldü mü kurtuldu mu onu bile bilmiyoruz. Ha ölmüşse de ölüsünü bulsak
“Peki sizce neden bu düğünü hedef aldılar?” “Ben bilmiyorum. Benim yedi yaşındaki kuzenim öldü mü kurtuldu mu onu bile bilmiyoruz. Ha ölmüşse de ölüsünü bulsak bize yeter.”
Katliamın ardından yaşananları yerinde takip etmek için, Antep’e gitmek üzere Hatay’dan yola çıktık. Antakya’daki köy garajlarından başlayan ve Antep Otogarı’nda nihayete eren otobüs yolculuğumuz, otogardan da katliamın yaşandığı mahalleye gidişimiz sırasında hiçbir engelle karşılaşmadık. Sadece İslahiye Konaklama Tesisleri önünde jandarma tarafından durdurulan otobüsümüzden, Reyhanlı’dan Türkiye’ye giriş yaptığını öğrendiğimiz bir erkek Suriye vatandaşı araçtan indirilerek gerisin geri Hatay’a gönderildi ve ona sığınmacı kimliği çıkarması söylendi.
Hatay-Antep hattının cihatçı transferinde önemli bir güzergah olduğunu her fırsatta dillendiriyoruz. Bu iki kent üzerinden, cihatçıların yalnız ülke içine değil, dünyanın dört bir yanına açılabildiği de kabak gibi önümüzde duruyor.
* * *
Otogar önünde bindiğimiz otobüsten, Şahinbey’deki Şanlıdere Caddesi üzerinde indiğimizde bizi ilk olarak sol-sosyalist örgütlerin afişleri ve Kürt hareketine ilişkin duvar yazılamaları karşıladı. Ayrıca pazar günü olmasının etkisinin yanında çok sayıda dükkan ve işyerinin cenazeler dolayısıyla kepenk kapatmış olduğunu gördük.
Cadde üzerinde biraz daha ilerledikçe bir okulun içinde ağır silahlarla donatılmış özel harekat ve çevik kuvvet polisleri, Akrep ve Kobra tipi zırhlı araçlar, TOMA’lar, günümüzün “Beyaz Toros”ları Rangerlar ile karşılaştık. Üslendikleri okulun müdavimi gibiydiler.
Sırtımızda çantalarımız, elimizi kolumuzu sallaya sallaya, birkaç şüpheci gözün bize bakması dışında Beybahçe Mahallesi boyunca uzanan Şanlıdere Caddesi’nde bir aşağı bir yukarı yürüdük. Bir gece önce kana bulanmış mahalledeki bu rahatlığımız beni tedirgin ediyor. Aklımın bir ucunda Suriye ve Irak’ta cihatçı çetelerin -özellikle IŞİD’in- düzenlediği çifte intihar saldırıları. Türkiye henüz böylesiyle karşılaşmadı. Önce bombalı araçla düzenlenen intihar saldırısı, bundan dakikalar ya da saatler sonra yaralılar için toplanan kitleye yönelik -genellikle- bomba yelekli intihar saldırısı. IŞİD, Nusra vb. cihatçı çeteler bu tip saldırılar ile toplum içindeki fay hatlarını, korkuyu, kaosu derinleştirerek devlet üzerinde baskı kuruyor, kendi etkinlik alanını genişletiyor.
* * *
Cadde boyunca sırasıyla Pervarililer, Eruhlular ile Van Gürpınarlılar yardımlaşma ve dayanışma dernekleri dikkat çekiyor. Gelin ve damat Pervarili, hayatını kaybedenlerin çoğu da. Zaten Pervarililer derneği ve hemen bitişiğindeki Pervarililer kıraathanesinde taziyeler kabul ediliyor.
Bu derneğin hemen karşısında DBP Şahinbey İlçe Teşkilatı var. Önü de içerisi de kalabalık. Toplam sürece dair bir bilgi, cenaze programı, taziyeler bunlara dair sağlıklı bir bilgi alamadan kendimizi dışarı attık.
Aslında bir yoksul mahalleler zincirinin tam ortasındaydık; Kürtler, Türkler, Suriyeli Araplar, Aleviler, Sünniler… Sora sora öğreniyoruz bölgeyi, çevresini…
Birbirine çok yakın olan Akdere, Beybahçe Güzelvadi ve Beydilli, 90’lı yıllarda devletin Kürt illerine yönelik saldırıları sonucu Siirt, Van ve Şırnak’tan göç eden Kürtlerin olduğu, çoğunluğu muhafazakar mahalleler. Yurttaşların aktardıklarına göre, Düztepe ve Cengiz Topel mahallelerinde Aleviler yoğunlukta.
Yine yurttaşların aktarımına göre Vatan, Barak, Perilikaya, Karayılan, Ünaldı, Türkmenler mahallelerinde Hizbullah da örgütlüydü IŞİD de. Aynı gün bölgeyi ziyaret eden CHP heyetinde yer alan Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen de “3-4 mahalle resmen IŞİD’in eline geçmiş durumda ve halka göre de devlet buna göz yumuyor” diyordu.
Ülkücü ve muhafazakar kesimin ağırlıkta olduğu bu mahalleler, 6-8 Ekim Kobanê eylemleri ve Suriyeli sığınmacılara yönelik saldırılar ile IŞİD hücrelerine yönelik operasyonlarda öne çıkıyor.
* * *
Yemek molası verdiğimiz sırada çocuk ve gençlerden oluşan yaklaşık 50-60 kişilik bir grup Şanlıdere Caddesi’ni tek yönlü kesti, “Katil Erdoğan, katil AKP” ve “Bıji Serok Apo” sloganlarıyla DBP binası önüne yürüdü. Oturduğumuz esnafın önünden geçen komşu mahallelerden birkaç çocuk ise “Burası karışacak, haydi mahallemize gidelim, bizim evlerde Türk bayrağı asılı. Polis bize bir şey yapmaz” diye söylenerek caddenin sonundaki yol ayrımında evlerinin olduğu yöne doğru ilerlediler.
Çocukların kısmen hakkı var. “Buralar” karışmadı ama polisler, Pervari Kıraathanesi önüne yürüyen gençlerin üzerine araçlarını sürdü. Ardından kıraathane önünde bekleyen halk anonslarla taciz edildi: “Dağılın”, “Kaldırıma çıkın”, “Yolda durmayın”…
Fotoğraf makinemle o anları kaydederken, yanımdaki yurttaşın sesi anons ve buna karşı yapılan yuhalamalara karışıyordu: “İnsanlarımızın yas tutmasına, gençlerimizin protesto etmesine izin vermiyorlar. Gençlerimizi provoke ediyorlar.”
* * *
Mahallede birden fazla yerde taziyeler kabul ediliyor. Gittiğimiz her taziye yerinde aynı saldırının vurduğu insanlardan ayrı acılar, hikayeler işitiyoruz. Kimi oğlunu kimi kızını, kimi arkadaşını kimi kardeşini, akraba ya da komşu herkes bir tanıdığını kaybetmişti. Kimi hala nasıl saldırıdan kurtulabildiğine şaşırarak “İki dakika önce halay çektiğim, elini tuttuğum insanlar paramparça oldu” diyor. Kimi de 90’larda yakılan köylerinden buraya göç edip de bu katliama maruz kalmalarına sitem ederek “Yağmurdan kaçarken doluya yakalandık. Olan gariban insana oluyor” diyor.
“Peki sizce neden bu düğünü hedef aldılar?” “Ben bilmiyorum. Benim yedi yaşındaki kuzenim öldü mü kurtuldu mu onu bile bilmiyoruz. Ha ölmüşse de ölüsünü bulsak bize yeter.”
Mahalleliye faili soruyoruz, “Devlet IŞİD diyor” dedikten sonra yan taraftan bir başkası ekliyor: “Antep durmaz artık, Antep’te çok bombacı var.”
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.