Her dara düştüğünde “Kandırıldık” diye cümleye giriyor, “hop hop değiş tonton” gibi değişiyorlar. Şekil değişse de içerik değişmiyor haliyle. Bu tutumlarıyla aslında kendilerince memnun oldukları durumlarda yanlışlık yaptıklarını anlıyorduk. O kadar çok “Kandırıldık” dediler ki, kanmadıkları zamanlar çok azdı ve az olan kapitalizmde pek değerliydi. Kandırılmadıkları zamanlar ne kadar da azdı! “Emri ben verdim” derken […]
Her dara düştüğünde “Kandırıldık” diye cümleye giriyor, “hop hop değiş tonton” gibi değişiyorlar. Şekil değişse de içerik değişmiyor haliyle.
Bu tutumlarıyla aslında kendilerince memnun oldukları durumlarda yanlışlık yaptıklarını anlıyorduk. O kadar çok “Kandırıldık” dediler ki, kanmadıkları zamanlar çok azdı ve az olan kapitalizmde pek değerliydi. Kandırılmadıkları zamanlar ne kadar da azdı!
“Emri ben verdim” derken neye kanmışlardı? Nefislerine mi? O halde nefis nasıl körelir diye ben mi anlatmalıydım onlara, bilmiyorlar mı nefsi terbiye etmeyi?
Ama bi dakika! Onlar kandırılabilir miydi?
Kandırılsalar bunca sene orada durabilirler miydi?
Ne kolaydı onlar için zor işlerin içinden sıyrılıp çıkmak.
“Kandırıldım” diyor, bir anda arınıyorsun.
Oysa insan hatalarından yıllar içinde arınır, üzerine çokça konuşur, çokça yazar. Edebiyat dediğin de din dediğin de bu değil midir? İnsanlığın tarih üzerine, meseleler üzerine bu kadar yazması, konuşması başka ne olabilir ki?
İnsan defalarca kandırılıyorsa kandırılmak değil, kanmayı istemek vardır.
Kandıranla bir olmak vardır.
Emri verenin de uygulayanın da bir olması vardır.
Süzgeciniz yok mu yani sizin?
Bir akıl fikriniz yok mu ki; yokmuşçasına konuşuyorsunuz.
Neden bir kez olsun milyonlarca Gezi direnişçisi sizi kandıramadı, mesela; ağaçları kesmeyin diye.
Ve siz hâlâ bugün dahi “Kabataş’ı da Topçu Kışlası’nı da yapacağım” demiyor musunuz?
Neden bir kez olsun Roboski aileleri “kandıramadı” sizi “Öldürme” diye.
Neden Uğur Kaymaz bir kez olsun “kandıramadı” sizi; bedenime yaşımdan çok kurşun sıktınız diye.
Berkin neden bir kez olsun kandıramadı sizi “Sabahın 7’sinde ekmek almaya gidiyordum” diye.
“Onurlu bir barış istiyoruz” diyen milyonlarca insan bir kez olsun neden “kandıramadı” sizi.
Batıda sivillerin darbeci askerlerce nasıl öldürüldüğünü şimdi görenler, Kürt halkının nasıl katledildiğini neden bir kez olsun inandıramadı?
Ceylan Önkol neden “kandıramadı” sizi bombalarınızla parçalandım diye?
Siz neden hep bir yere kandınız da bize hiç “kanmadınız”?
Özgürlüğe, eşitliğe neden hiç kanmadınız?
Kime kanıp kanmayacağınız sizin tercihinizdir.
Siz kanmak istediğinize kandınız.
Daha doğrusu siz kandığınız neyse oydunuz.
Nihayet yalan, ona inanmak isteyene söylenir.
O yalanlara neden biz hiç kanmadık?
Şimdi anladınız madem kanmayı o halde neden biz kanmayanlara hakkını teslim etmiyorsunuz hâlâ?
Kandırıldınız madem neden hakkınca özeleştiri yapmıyorsunuz hâlâ?
“İstediği mi yapayım, sorun olursa kandırıldık der giderim” diyorsunuz hâlâ.
İşte biz buna da kanmayız…
Vaktiyle “Sınav soruları çalındı” dediğimizde “Yok öyle bir şey tatmin oldum” demelerinize de kanmamıştık.
Ki siz demokrasi için mücadele eden, örgütlü olan her gence “Kandırılmışlar” diyendiniz. Sizden gayrısı kandırılmış olmalıydı! Yoksa nasıl izah ederdiniz insanların sizin karşınızda omasını, eleştirmesini?
Oysa bizim bir aklımız ve tercihimiz vardı. Ve biz kanmaz aksine inanırdık meydanlardaki duruşumuza.
Sözümüze sahip çıkardık. Çocuklar böyle büyürdü biz de…
Belki de o yüzden bizi hep çocuklarımızdan vurdunuz…
Siz de çocuklarımız gibi yapın.
Sözünüzde durun.
Bir öyle bir böyle yapmayın.
Hatalarınızı, zulmünüzü, arsızlığınızı kabul edin ki bir daha yapmamanın aklını, vicdanını inşa edin.
Yaptıklarınızın sorumluluğunu alın ki olgunlaşmak nedir hatırlayın.
Olgunluk, sözünün yükünü taşımaktır, bunu iyice belleyin.
Tarihe iz bırakan tutarlı insanların zor zamanlarda “Kandırıldım” değil hakikat budur dediğini unutmayın.
Kana kana içeceğiniz şey tutarlılık olsun, iyiliğinizin de kötülüğünüzün de sizden olduğunu bilmek olsun…
Meseleniz günü kurtarmak değil ruhunuzu kurtarmak olsun…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.