İnsan hak ve özgürlükleri konusunda mücadele vermek amacıyla kurulan İHD 30 yaşında!
12 Eylül 1980 darbesinin ardından siyasi parti, dernek ve sendikaların kapatılması, başta anayasa olmak üzere temel hak ve özgürlüklerle ilgili yasaların iptal edilmesi, toplum üzerindeki baskıcı-otoriter uygulamaların yoğunlaşması ve gözaltında ve cezaevlerinde işkence ve kötü muamelelerin had safhaya ulaşması nedeniyle oluşan ağır tahribatın giderilmesine ve toplumun duyarlı olmasına katkıda bulunmak fikriyle harekete geçen İHD, bundan 30 yıl önce kuruldu. Bir askeri darbe sonrası kurulan İHD, 15 Temmuz darbe girişiminin gerçekleştiği ve Saray-AKP iktidarının diktatörlüğü kurumsallaştırmaya çalıştığı bir süreçte 30. yılına girdi
Kayıp anneleri ve eşlerinin öncülüğünde bir araya gelen insan hakları savunucusu akademisyenler, yazarlar, aydınlar, gazeteci, öğretmen, doktor, mimar, mühendis ve avukatlar tarafından kurulan İnsan Hakları Derneği (İHD) 30’uncu yaşına girdi.
Bundan 30 yıl önce 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında 17 Temmuz 1986’da kurulan ve o günden beri devlet şiddetine, işkenceye, gözaltında kayıplara karşı mücadelenin adreslerinden biri olan İHD, insan hak ve özgürlükleri için mücadelesini sürdürüyor.
Kuruluş yıldönümü dolayısıyla bir açıklama yayımlayan İHD, 12 Eylül darbesi sonrasında kurulmasına ve 30. yıllarına iki gün kala gerçekleşen darbe girişimine dikkat çekerek Türkiye’nin askeri darbe tehdidinden kurtulamadığını belirtti.
İHD, siyasal iktidarın anti demokratik uygulamalarının ve Erdoğan’ın Türkiye’yi fiili başkanlık modeli ile yönetme arzusu ve pratiğinin, demokrasinin önündeki ciddi bir sorun olarak varlığını koruduğuna dikkat çekti.
Açıklamada İHD’nin kurulduğu günden beri Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları sorunları olduğunun altı çizilerek, “Bu sorunların en önemli halkasını ise Kürt sorunundaki çözümsüzlük oluşturmaktadır. Türkiye’nin ideolojik ulus devletteki ısrarı Cumhuriyet’in demokratikleşmesi önündeki en büyük engellerden biridir. Bu ulus devlet Türk etnisitesine ve sünni Müslümanlığa dayanmakta diğer etnik ve inanç kesimlerini dışlamaktadır” denildi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin farklı etnik, inanç ve dil gruplarının varlığını resmen kabul edip, Anayasa’sını buna uygun olarak yeniden düzenlediği takdirde bir demokratikleşmenin sağlanabileceğini vurgulayan İHD, “Bunun için de Kürt sorununda izlediği şiddet ve savaş politikasını terk ederek, barışa yönelmeli ve bu çerçevede diyalog ve müzakere yoluyla sorunlarını demokratik zeminde çözmelidir” dedi.
İHD, yüzleşmenin ve hesaplaşmanın gerçekleşmemesinin genel olarak bütün hak ihlallerinin ve darbelerin de tekrarlanması sonucunu doğurduğunu ifade ederek şunları söyledi:
Neredeyse bütün ihlal türlerinin tekrarlanması sorunun sistematik oluşundan kaynaklanmaktadır. O nedenle tekrarlamak zorundayız: Türkiye’nin temel sorunu insan hakları ve demokrasi sorunudur. Türkiye hızla demokrasi ve insan hakları standartlarını evrensel değer ve ilkelerle uyumlu hale getirmelidir. Bütün sorunlarını barışçıl metotlarla ve insan hakları standartlarına bağlı olarak çözmelidir.
Türkiye’nin geçmişi ile yüzleşemediğini ve ağır insan hakkı ihlallerini gerçekleştirenlerin yargılanmadığını, ülkede cezasızlığın bir devlet politikası haline geldiğini belirten İHD, “12 Eylül darbesini gerçekleştiren darbecilerin mahkumiyeti Yargıtay tarafından onanmamış ve dava düşürülmüştür. Bu olay bile 15 Temmuz günü darbe girişiminde bulunan askerlere cesaret vermiş olabilir” açıklamasında bulundu.
İHD, insan haklarının güvence altına alınabilmesi için Türkiye’nin geçmişi ile yüzleşmesi gerektiğini, bunun için de bir hakikat ve adalet komisyonu kurulması gerektiğini belirterek şunları söyledi:
Ermeni Soykırımı, Dersim Soykırımı tanınmalı, gözaltında kayıpların akıbeti araştırılmalı, faili meçhul cinayetlerin tamamı aydınlatılmalı, yargısız infazları gerçekleştirenler başta olmak üzere yaşam hakkı ihlallerinden sorumlu olanlar ve işkencecilerin yargı önünde hesap vermesi sağlanmalıdır
Sendika.Org