Bu dünyayı biz değiştireceğiz, eşit ve özgür bir yaşamı biz inşa edeceğiz. Tahliye kararı yetmez biliyoruz, beraat edene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Umutla, inatla, dirençle özgür bir dünyayı kurma yolunda daha güçlüyüz şimdi Ve işte Çilem artık özgür. Bundan yaklaşık bir yıl önce 8 Temmuz 2015 tarihinde kendisine yıllarca şiddet uygulayan kocasını, yaşamak için […]
Bu dünyayı biz değiştireceğiz, eşit ve özgür bir yaşamı biz inşa edeceğiz. Tahliye kararı yetmez biliyoruz, beraat edene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Umutla, inatla, dirençle özgür bir dünyayı kurma yolunda daha güçlüyüz şimdi
Ve işte Çilem artık özgür. Bundan yaklaşık bir yıl önce 8 Temmuz 2015 tarihinde kendisine yıllarca şiddet uygulayan kocasını, yaşamak için öldürmek zorunda kalan Çilem geçtiğimiz hafta 15 yılla cezalandırılmıştı. Hepimizin hayatına ‘Hep kadınlar mı ölecek biraz da erkekler ölsün” sözleriyle kazınan Çilem yaklaşık bir yıldır cezaevinde. Bir yıldır bu memlekette kadınlara yönelik öyle suçlar işlendi ki. Her yeni güne uyandığımızda yeni bir aşağılayıcı, ötekileştirici söz, demeç, haberle karşılaştık. Sadece son bir yıla baktığımızda, 11 Şubat’ta Özgecan katledildi, yüzlerce kadın tecavüze uğradı, yaşamak için şiddet gördüğü kocasını, sevgilisini öldüren kadınlar müebbet hapis cezası aldı, buna karşılık kadınlara şiddet uygulayan, kız kardeşlerimizi bizden alan birçok erkek iyi hal indirimleriyle ödüllendirildi. Diyarbakır’da, Suruç’ta, Ankara’da bombalar hayatımıza düşerken, Cizre’de Silopi’de, Nusaybin’de onlarca kadın katledildi. Onlarca çocuk tecavüze uğradı, tecavüzcüler sorumlular tarafından alkışlanarak aklandı.
İtinayla gerici neoliberal rejimi inşa edenler her gün yeni bir söylemle, uygulamayla ve yasayla karşıladılar bizi. Önce “Eşit değilsiniz “, sonra “kürtaj cinayettir” ve daha niceleri. Bugün ise “yarım kadın” olduk. Anne olmak istemediğimiz için. Boşanma komisyonu raporlarıyla top yekün saldırının yeni kurumsal ayaklarını yaratmaya çalışmakta gecikmediler. Tüm bunlara karşılık ne erkek egemen yarım akıllarıyla ne de her daim ürettikleri kadın düşmanlığıyla mücadele etmekten vazgeçmedik. Mutsuzluğun iktidarını yaratmak isteyenlere karşı kahkahalarımızla direndik. Nefret cinayetlerine, heteroseksist ve erkek egemen sisteme karşı gökkuşağının renkleri olduk. Kentin yasaklı meydanlarını sokak sokak özgürleştiren binler olduk. Tüm bunları yaparken Çilem’in gülüşü ve mektupları bizlere umut oldu, güç oldu. Ellerini avuçlarımızda hissettik, kirpiklerimiz yere düşmesin diye tüm kız kardeşlerimizin gözlerinin ta içine bakar olduk. Başımız eğilmedi, hep yan yana dik durduk. Çilem’i o karanlık kapıların ardından ittire ittire aldık. Güçlüyüz artık öyle güçlüyüz ki Nevim için Yasemin için ve daha nice kız kardeşimiz için kenetlendi ellerimiz, daha yukarıda artık kirpiklerimiz. Bu dünyayı biz değiştireceğiz, eşit ve özgür bir yaşamı biz inşa edeceğiz. Tahliye kararı yetmez biliyoruz, beraat edene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Umutla, inatla, dirençle özgür bir dünyayı kurma yolunda daha güçlüyüz şimdi. Çilem’in tüm kadınlara umut olan gözlerine bakmak, gülüşüne dokunmak için sabırsızlanıyoruz. Bizim kirpiklerimiz göğe bakıyor artık Çilem. Yaşasın dayanışmamız, yaşasın mücadelemiz.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.