Çocuğa karşı cinsel şiddeti sonlandırmak için başlatılan “5’te 1” kampanyası, araştırmalara göre cinsel istismarın yüzde 85’inde failin, çocuğun tanıdığı ve güvendiği bir kişi olduğunu belirtiyor. İstismar, çocuk üzerinde yetki veya mevkii savunmasız bir durumdan yararlanılmasıyla da gerçekleşebiliyor Türkiye’de 2013 yılında cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suç davalarının yüzde 46’sı çocuklara karşı işlendi. Beşte Bir’e göre, istismarın […]
Çocuğa karşı cinsel şiddeti sonlandırmak için başlatılan “5’te 1” kampanyası, araştırmalara göre cinsel istismarın yüzde 85’inde failin, çocuğun tanıdığı ve güvendiği bir kişi olduğunu belirtiyor. İstismar, çocuk üzerinde yetki veya mevkii savunmasız bir durumdan yararlanılmasıyla da gerçekleşebiliyor
Türkiye’de 2013 yılında cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suç davalarının yüzde 46’sı çocuklara karşı işlendi. Beşte Bir’e göre, istismarın yaygınlığına ve yıkıcı etkilerine rağmen ortaya çıkmıyor olması, adalet gibi konularda çok ciddi toplumsal sorunlara işaret ediyor.
Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin 2007 yılında onayladığı Cinsel İstismar ve Sömürüye Karşı Çocukların Korunmasına dair Avrupa Sözleşmesi (Lanzorete Sözleşmesi) 2010 yılında Türkiye tarafından onaylandı. Bu sözleşmeyle birlikte Avrupa Konseyi, 2010 yılında çocuğa karşı cinsel şiddeti sonlandırmak için bir kampanya başlattı. Avrupa Konseyi Kampanyasının kullandığı mevcut verilere göre Avrupa’da her “beş” çocuktan “birinin” cinsel şiddetin herhangi bir biçiminin mağduru olduğunu ortaya koyuluyor. Çocukların Cinsel İstismar ve Sömürüye Karşı Korunması “5’te 1” kampanyası da ismini buradan alıyor. Eylül 2012’de Uluslararası Çocuk Merkezi’nin (UÇM) bu kampanyayı Türkiye’de başlatması da kabul edildi.
Araştırmaya göre cinsel istismar olgularında, tüm vakaların yüzde 70 ila yüzde 85’inde fail, çocuğun tanıdığı ve güvendiği bir kişi. Çocuklara karşı cinsel şiddet çeşitli biçimler alabiliyor: aile çevresinde, bir kurumda ya da başka bir yerde cinsel istismar; “çocuk pornografisi” aracılığıyla cinsel sömürü; fuhuş, internet aracılığıyla ayartma; akranların cinsel saldırısı bunlar arasında yer alıyor.
Lanzarote Sözleşmesi ve buna bağlı olarak bütün Avrupa’da yürütülen “Beşte Bir” kampanyasının Türkiye’de hayata geçirilmesi için Uluslararası Çocuk Merkezi tarafından 2014 yılında hazırlanan “Türkiye’de Çocuğa karşı Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismar” bilgi notuna göre çocuk istismarına dair bilgiler şöyle:
Çocuğun cinsel sömürüsü ve cinsel istismarı nedir?
“Beşte Bir” bilgi notuna göre, çocuğun cinsel istismarı, bir çocuk ile bir yetişkin ya da yaş veya gelişim bakımından sorumluluk, güven ve güç ilişkisi içinde olan iki çocuk arasında, güçlü olanın cinsel gereksinimlerini tatmin etmeyi amaçlayan bir eylem olarak tanımlanıyor. Lanzarote Sözleşmesi’ne göre çocuğun cinsel istismarı, bir çocukla özellikle zor kullanma ve tehdit ile cinsel faaliyetlerde bulunma suçu. Bu faaliyetler zor, güç ve tehdit kullanarak, aile içi dahil, çocuk üzerinde güven ya da yetki ve/veya mevkii kullanarak, bir zihinsel veya fiziksel engelliliği veya bağımlılığı sebebiyle, çocuğun özellikle savunmasız bir durumundan yararlanarak gerçekleşebiliyor.
İstismara uğrayan çocuk kimdir?
Beşte Bir’in bilgi notuna göre, bütün kız ve oğlan çocuklar yaşları, etnik kimlikleri, sosyo-ekonomik konumları ne olursa olsun, cinsel istismar riski altında bulunuyor. Çocuğun cinsel istismarı küresel bir sorun olup tüm sosyo ekonomik gruplarda, ev ve okul başta olmak üzere tüm kurumlarda yaşanıyor. Çalışmalar, cinsel istismarın çok erken yaşlarda başlayıp, yıllarca sürebildiğini gösteriyor.
Beşte Bir’in bilgi notuna göre, istismar edenlerin büyük çoğunluğu erkeklerden oluşuyor. Genellikle sıradan görünümlü, toplumda saygın konumlarda olanlar dahil her sosyo-ekonomik gruptan olabilen, çoğunlukla çocuğun tanıdığı ve güvendiği bir yetişkinden oluşuyor. Bazı çalışmalarda cinsel istismarın önemli kısmını ensest vakalarının oluşturduğu belirtiliyor. Bunun da cinsel istismarın çoğunlukla aile içi bir yetişkin tarafından yapıldığını gösterdiğine işaret ediliyor. Araştırmalardan elde edilen diğer verilere göre saldırganlar büyük oranda erkek ve çocuğun yakından tanıdığı biri hatta en yakın aile bireylerinden birisi.
Türkiye’de çocuğa karşı cinsel istismar
Araştırmalara göre, Türkiye’de çocuk istismarı ve sömürüsü ile ilgili güvenilir ve güncel bilgi yok denecek kadar az. 2002-2013 yılları arasında yalnızca 49 tane bilimsel kriterlere uygun yayına ulaşılabilmiş.
Adalet Bakanlığının Ceza Kanunu maddeleri istatistiklerine göre; Türkiye’de 2013 yılında cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suç davalarının yüzde 46’sı çocuklara karşı işlendi. Bu da toplam 42 bin 780 davada suç sayısına tekabül ediyor. Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkumiyet alanların yüzde 61’i suçu çocuklara karşı işlendi. Bilgi notunda, “Her bir davada sadece bir çocuğun etkilendiğini bile düşünürsek, bu rakam sorunun Türkiye’nin yer yerinde ne kadar büyük olduğunu göstermektedir” ifadesi yer alıyor.
Çocuğa inanın, suçlayıcı tavır almayın
Cinsel istismarın çocuklar üzerindeki etkileriyle ilgili olarak Beşte Bir’in bilgi notunda şu ifadelere yer veriliyor: “Cinsel şiddet öncelikle, çocuğun güven duygusunu zedeler. Saldırgan çoğu zaman tanıdık ve güven duyulan, aileden ya da yakın çevreden bir yetişkin olduğundan, sevgisinin ve güveninin kötüye kullanılması çocukta güven duygusunu derinden etkiler. Yaşadıklarını anlattığında, çocuğa inanılmaması ve suçlayıcı bir tavır alınması da çocuğun yalnızlaşmasına ve güven duygusu ile adalet duygusunun zedelenmesine neden olur.”
‘Ortaya çıkmaması adaletle ilgi toplumsal sorun’
Beşte Bir bilgi notunda, cinsel istismarın ortaya çıkmamasının nedenlerini ve yarattığı sorunları şöyle açıklıyor: “Yaygınlığına ve yıkıcı etkilerine rağmen ortaya çıkmıyor olması, adalet ve cinsellik gibi konularda çok ciddi toplumsal sorunlara işaret etmektedir. İstismar edenler ceza almadan eylemlerine devam edebilmektedir. Mağdurlar ise yaşadıkları olayın failleriyle çoğu zaman aynı ortamda bulunmaya hatta aynı evde yaşamaya devam etmekte, böylece travmaları ağırlaşmaktadır. Ayrıca araştırmalar, çocukluğunda cinsel istismar mağduru olan ve gerekli desteği almayan kişilerin ilerleyen dönemde istismar edenlere dönüşebildiğini göstermektedir.”
Ne yapılabilir?
Beşte Bir’in bilgi notunda yer alan, “cinsel istismarın bildirim zorluğu ve zorunluluğu” bölümünde çocukların “istismar edenin çocuğu kendisine ya da sevdiklerine zarar vereceği yönünde tehdit etmesi; çocuğun anlattıklarına inanılmayacağı düşüncesi; yaşanılanların kendi suçu ve hatası olduğuna inanması; küçük yaştaki çocukların olayları anlatabilecek dil becerilerinin henüz gelişmemiş olması” gibi birçok nedenden dolayı yaşadıkları olayı anlatamayabileceği belirtiliyor. Bir çocuk maruz kaldığı cinsel istismarı anlattığında, onu yargılamadan ve dikkatlice dinlemek hayati önem taşıdığı belirtilerek, “Çocuğa destek olunacağı konusunda güven verilmeli ve hemen yetkili kurumlara bildirim yapılmalıdır” deniliyor.
Detaylı bilgi için: 5’te 1
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.