Ayak üstü edilen “DİSK’i sanayii işçilerinin üstlenmesi gerekir”, “DİSK genel sekreteri doktordur, işçi sendikasında değil, TTB’de çalışmalıdır” ifadelerini muhayyel bir “DİSK’in yeniden yapılandırılması programının” varlığını gösteren belirtiler olarak kabul etmemiz gerektiği söylenebilir. Peki bu tezlere yakından bakalım DİSK 15. Genel Kurulu’na ilişkin yazmaya devam ediyorum. Çünkü bu genel kurulda “kriz yaratan” Adnan Serdaroğlu ve arkadaşları […]
Ayak üstü edilen “DİSK’i sanayii işçilerinin üstlenmesi gerekir”, “DİSK genel sekreteri doktordur, işçi sendikasında değil, TTB’de çalışmalıdır” ifadelerini muhayyel bir “DİSK’in yeniden yapılandırılması programının” varlığını gösteren belirtiler olarak kabul etmemiz gerektiği söylenebilir. Peki bu tezlere yakından bakalım
DİSK 15. Genel Kurulu’na ilişkin yazmaya devam ediyorum. Çünkü bu genel kurulda “kriz yaratan” Adnan Serdaroğlu ve arkadaşları Birleşik Metal İş (BMİS) sendikasının yöneticileri. Geçtiğimiz yıl kontrgerilla sendikası Türk Metal’e karşı ayağa kalkan metal işçilerinin sendika seçme süreçleri çatışmalı bir biçimde devam ediyor.
“Metal Fırtına” olarak adlandırılan ve “sendikal zincirleri” hedef alan bu isyanın nasıl bir sendikal seçeneğe yöneleceği Türkiye işçi sınıfı hareketinin geleceği açısından büyük önem taşıyor. BMİS’in DİSK Genel Kurulu delegasyonunun %70’ini karşısına alarak salonu terkedişini de bu olaydan bağımsız olarak değerlendirmek mümkün değil. Yani Serdaroğlu’nun çıkışının DİSK’i hedefleyip hedeflemediği tartışma götürür ama bu çıkışın Türk Metal’den istifa ederek yeni bir sendikal seçeneğe yönelen metal işçilerini hedef aldığı açık. (Bunu, BMİS’in DİSK Genel Kurulunu terketmesi karşısında en hararetli tepkilerin, Türk Metal’den BMİS’e geçen işçilere yönelik olarak kurulan BMİS Bursa 5 Mayıs Şubesi’nin üyelerinden alınması da doğrulamaktadır.)
Adnan Serdaroğlu DİSK’in Genel Başkanı olmak istemedi. Bırakın Genel Başkan olmak istemeyi, “Genel Başkan adayı” olarak DİSK’i ve DİSK’e bağlı sendikaları etkilemeyi de, DİSK’i herhangi bir strateji ve program tartışmasına sokmayı da istemedi. (Genel Başkanlığa adaylık koyarak delegasyona farklı bir mücadele programı ya da siyaset sunmak bir taktiktir ve Nakliyat İş Başkanı A. Rıza Küçükosmanoğlu bu taktiği birkaç sefer uygulamıştır.)
DİSK Genel Kurulu 396 delegeden oluşmaktadır. Bu delegelerin 185’i Genel İş’ten, 62’si Lastik İş’ten, 54’ü BMİS’ten, 25’i Sosyal İş’ten, 14’ü Nakliyat İş’ten, 13’ü Tekstil’den, 10’u Tümka’dan, 6’sı Bank-Sen’den gelmektedir. Diğer sendikalar genel kurulda ikişer delegeyle temsil edilmektedir. Delege dağılımına bakıldığında, BMİS’in DİSK Genel Başkanlığı’nı elde edebilmesi için önünde bir kaç seçenek bulunuyordu. Genel-İş’le mutabakat sağlayarak ortak bir liste çıkarmak; bazı sendikaların merkezleriyle birlikte, Genel İş delegasyonunun bir grubunu da içeren (CHP ve HDP eğilimli delegeler en büyük grupları oluşturuyordu) bir “Seçim Platformu” oluşturmak; Genel İş dışında kalan sendikaların tamamiyle bir blok oluşturmak.
Genel Kurul öncesinde BMİS, ilk iki seçenek bakımından herhangi bir adım atmadı. BMİS’in Genel İş, Lastik İş ve Tekstil’in genel merkezleriyle bir DİSK mutabakatı kurmak için ciddi bir çabası görülmedi. Ne BMİS, ne de genel kurulda birlikte hareket ettiği sendikalar, genel kurul öncesinde, genel kurulun iradesini tayin etmeye yönelik bir çalışma da ortaya koymadılar. Bu sendikaların (sendikalarının yayınlarında çıkan zayıf içerikli bir iki yazı dışında) DİSK genel kuruluna katılacak delegelere ulaşan bir DİSK tartışması yaptıkları görülmedi. BMİS’in Sosyal İş ve Nakliyat İş’le birlikte “blok” halinde hareket ettiği ise ancak genel kurulun ikinci gününde anlaşılabildi.
Genel Kurul’da BMİS’in, Sosyal İş ve Nakliyat İş’le birlikte 93 delegeye dayanan bir blok oluşturduğu görüldü. Seçimde ise 284 delege oy kullandı, 112 delege oy kullanmadı. Yani BMİS-Sosyal İş-Nakliyat İş bloğunun dayandığı delege gücü, genel kurul delegasyonunun %25’inden ibaretti.
Dolayısıyla Adnan Serdaroğlu’nun DİSK Genel Başkanlığı’na “kazanmak üzere aday olmadığı” anlaşılmaktadır.
O zaman “Serdaroğlu DİSK Genel Başkanlığına neden aday oldu?” sorusunu sormak gerekiyor.
“DİSK’te bir program tartışması başlatmak” için mi?
Evet ama bunun için öncelikle bir “DİSK programı” sunmak gerekmez mi? BMİS’in DİSK’in bugünkü sorunlarına ve çözüm yollarına ilişkin bir tartışmayı etkili bir biçimde yapmak istediğini gösteren bir belirti var mı? Yok.
Ayak üstü edilen “DİSK’i sanayii işçilerinin üstlenmesi gerekir”, “DİSK genel sekreteri doktordur, işçi sendikasında değil, TTB’de çalışmalıdır” ifadelerini muhayyel bir “DİSK’in yeniden yapılandırılması programının” varlığını gösteren belirtiler olarak kabul etmemiz gerektiği söylenebilir. Peki bu tezlere yakından bakalım.
DİSK’in sanayii işçilerini esas alan sendikaları, BMİS, Lastik-İş, Tekstil, Tüm Ka, Limter İş, Dev Maden Sen, Gıda İş ve kısmen Nakliyat İş’tir. Bunlardan en büyüğü Lastik-İş’tir ve BMİS’in DİSK’te en uzak olduğu sendika Lastik İş’tir. Öyle ki BMİS adına konuşan yönetici ve uzmanlar Lastik İş’i “DİSK’in Türk Metal’i” olarak nitelendirebilmektedirler. BMİS’in DİSK’in sanayii işçilerine yönelik diğer sendikalarıyla da “içli dışlı” olduğu söylenemez.
Gelelim hizmet iş kollarındaki sendikaların DİSK’te ikincil hale getirilmesi gerektiği biçimindeki yaklaşıma. BMİS’in genel kuruldaki iki müttefiki, Sosyal İş tamamen, Nakliyat İş ise kısmen hizmet işkolu sendikası olduğuna göre, Serdaroğlu’nun derdinin genel olarak “hizmet iş kolu işçileri ile” olmadığı belli. Onun derdi Genel İş ve Devrimci Sağlık İş’le.
Serdaroğlu Devrimci Sağlık iş ile olan derdini, devirilebilecek en büyük çamları devirerek açığa vuruyor: “Başkanları doktor, işçi değil; TTB’ye gitsin” diyor. Son zamanlarda pek sık boy gösterdiği (tesadüf değil) Aydınlık gazetesinin kiralık kalemleri de “500 üyeli Dev Sağlık İş’in genel başkanı DİSK’e genel sekreter oldu” diye destek atışı yapıyor.
Serdaroğlu’nun yüksek nitelik gerektiren meslek gruplarının da işçileşmekte olduğunu ve bu grubun işçi sınıfı hareketine içerilmesinin ne kadar stratejik bir yerde durduğunu bilmemesi mümkün mü? Değil elbette. Öyle olsaydı, BMİS’in Metal işkolu işyerlerindeki mühendislerin “kapsam dışı” bırakılmasını ve mühendislerin TMMOB örgütlülüğüyle yetinmesini istemesi gerekirdi.
Serdaroğlu’nun “baş destekçisi” Aydınlık, Dev Sağlık İş’in 10 bin üyeye yaklaşan örgütlülüğünü tasfiye etmek için AKP hükümetinin özel işkolu düzenlemeleri yaptığını ve bu sendikanın 5 binin üzerindeki üyesini Genel İş’e üye yaptığını ve kamu hastanelerindeki faaliyetlerini Genel İş’le koordine ederek hastanelerdeki örgütlülüğünü koruduğunu bilmiyor mu? Biliyor elbette, ama yazıyor yine de!
Serdaroğlu’nun Genel İş’le derdine gelince. Serdaroğlu’nun Genel İş’in bugünkü politik yöneliminden şikayetçi olduğu açık. Serdaroğlu bu şikayetini Genel İş’in “yerel yönetim işverenleri” ile kurduğu “icazet” ilişkisine dayandırsaydı, bu gerçekten yerinde bir tartışma olabilirdi. Ama Serdaroğlu’nun böyle bir eleştirisi yok. (Eleştirisini bu biçimde geliştirmesi halinde BMİS de aynı eleştirilerin konusu edilebilirdi.) Onun eleştirisi, Genel İş üzerinden DİSK’in politik muhalefetteki çizgisini hedef alıyor.
Serdaroğlu (ve Sosyal İş başkanı Ebetürk), DİSK’in politik muhalefetteki çizgisinin “partiler” tarafından belirlendiğini ileri sürüyorlar. Duyan da sanacak ki CHP ve HDP’nin genel olarak sendikal hareketin özel olarak da DİSK’in politik çizgisini düzenlemeye yönelik özel politikaları var ve DİSK bu politikalara göre yön saptıyor. Bu elbette doğru bir şey değil, ama doğru olsaydı, aynı zamanda sol partilerden sendikal alana ilişkin olarak beklenmesi gereken özel bir “ilgiyi” de gösterirdi ve bu partiler hesabına “olumlu bir çaba” olarak dahi görülebilirdi. Ama ne yazık ki bizim “sol” partilerimizin bir “ilgi alanı” olarak sendikalar en hafif ifadeyle “arka sırada” yer alıyorlar. Sadece bu nedenle bile Genel İş’in ve DİSK’in politik muhalefetteki yönetimlerinden hareketler bu örgütlerin “siyasi partilerin oyuncağı” olduğunu ileri sürmek gerçekle bağdaşmıyor. (Bu durumun gerçekle bağdaştığı tek yönetim Serdaroğlu’nun DİSK Genel Sekreteri olduğu ve bir yıl sonra da bu görevinden istifa ettiği dönemde görülmüştür.) İşin gerçeği ise şudur: Genel İş sendikasının örgütlü olduğu HDP belediyeleri doğal olarak Kürt sorununun en canlı hissedildiği bölgelerdedir ve buralardaki belediye işçileri, Kürt hareketine yönelen saldırıların doğrudan hedefi durumundadır. Çok sayıda Genel İş şube yöneticisi, işyeri temsilcisi ve üyesi Kürt siyasi hareketine yönelik saldırılar nedeniyle tutuklanmış, kendisi ya da çevresi zarar görmüştür. CHP’li belediyelerin işçileri de benzer bir biçimde AKP faşizminden etkilenmektedir. Tecrübeli bir sendikacı olarak Serdaroğlu’nun Genel İş’in politik muhalefet çizgisinin CHP ve HDP tarafından belirlendiğini ileri sürmeden önce eleştirisini akıl kantarına vurmasını “bu sendikanın üyeleri nasıl oluyor da bu denli “sol” angajmanlara sahip yönetimleri iş başına getiriyor” diye düşünmesini beklemek gerekir. Ama o bunu yapmıyor çünkü bu durumda Genel İş’den istemesi gereken şey Genel İş’in CHP ve HDP belediyelerinde çalışan işçilerden “kurtarılması” olacak!
Bütün bunlar doğruysa Serdaroğlu’nun DİSK genel kurulunda yarattığı krizin tek bir amacı olduğunu söyleyebiliriz: Türk Metal’den ayrılan işçilerin sendikal seçim sürecinde, BMİS’in Türk Metal’le aynı politik doğrultuda olduğunu göstermek. Serdaroğlu bunu kime göstermek istiyor dersiniz, işçilere mi? Hiç sanmıyorum! “Milliyetçileştiğini” göstererek, icazetini almaya çalıştığı “merciiler”in himmetini kazanabilir mi? Hiç sanmıyorum! Peki BMİS, bir genel başkanının ihtirasları ve yanlış hesapları nedeniyle Türk Metalleştirilebilir mi? Bunu da hiç sanmıyorum!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.