2014 Küresel Açlık Endeksi verilerine göre dünyadaki 805 milyon insan sağlıklı, aktif bir yaşam sürmek için yeterli yiyeceğe sahip değil yani 9 kişiden biri açlık içinde. Yılda 8 milyon insan gıda eksikliğinden yaşamını kaybediyor. Açlığın en yoğun olduğu bölgeler sahra altı Afrika ile Doğu ve Orta Asya ülkeleridir. Bunun yanında yetersiz/kötü beslenenler olduğu gibi aşırı […]
2014 Küresel Açlık Endeksi verilerine göre dünyadaki 805 milyon insan sağlıklı, aktif bir yaşam sürmek için yeterli yiyeceğe sahip değil yani 9 kişiden biri açlık içinde. Yılda 8 milyon insan gıda eksikliğinden yaşamını kaybediyor. Açlığın en yoğun olduğu bölgeler sahra altı Afrika ile Doğu ve Orta Asya ülkeleridir. Bunun yanında yetersiz/kötü beslenenler olduğu gibi aşırı beslenen ve aldığı yiyecekleri tüketmeden çöpe atan insanlar var. Evet, her yıl üretilen 4 milyar ton gıdanın 1,3 milyar tonu kayıp ya da savurganlığa yol açıyor yani sonuçta çöpe gidiyor. Bir başka deyişle her saniye çöpe atılan gıda miktarı 41,200 kilo. Bunun parasal anlamı da yaklaşık 990 milyar doların çöpe gitmesidir. Bu da 2011-2012 yılında yapılan gelişmekte olan ülkelere yapılan kalkınma yardımlarının (135 milyar dolar) yaklaşık 7 katıdır. Çöpe atılan gıdayla 870 milyon kişi beslenebilir. İnsanların %90’ı çöpe attıkları gıdanın farkında olmadıkları gibi bu gıdaların üretimi için nelerin harcandığının (enerji, su, toprak, emek) da farkında değil. Çöpe giden gıda için harcanan su miktarının 550 milyar km3 olduğunu belirtelim.”Tüketin” sloganını yaratan piyasa sistemi hiç de rahatsız değil çünkü çöpe gitse bile o’nu da değerlendirip keyf çatıyor.
Gıda kayıp ve savurganlığı konusunda önce bir ayrım yapmamız gerekir çünkü kayıp ve savurganlık aynı şeyler değil. Aynı enerji kaybı ve savurganlığı gibi. Enerjinin iletimi sırasındaki kayıptır ama televizyonunuzu uyku seçeneğine alırsanız savurganlıktır. Bir diğer nokta ise burada söz konusu edilen insanlara yönelik gıdadır. Kayıpların bir kısmının önüne geçmek mümkün ama kimi de bilinçli yapılan bir şey değil.
Örneğin tarımsal üretimde iklim değişikliği ya da hava koşulları kayıplara yol açabilir. Sebze ve meyveleri tüketirken belirli kısımlarını atarız (kabuk, çekirdek, yapraklar gibi). Bu kayıptır, savurganlığa girmez. Savurganlık ise bilinçli yapılan ve önüne geçilebilecek bir olgudur. Tüketilebilecek bir gıdanın atılması, çöpe yollanmasıdır. Genelde, kayıp daha çok üretim ve dönüşüm aşamasında gerçekleşirken, savurganlık tüketim aşamasındadır. Son olarak bahçenizde yetişen salatalığı yemeden çöpe atmakla Kenya’dan gelen fasulyeyi çöpe atmanın aynı ekolojik etkiye sahip olmadığınıda belirtelim.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre (FAO) savurganlık perakende satış ve tüketim aşamasında perakendeci ve tüketici davranışları sonucunda ortaya çıkarken; gıda kaybı tüketime yönelik gıdanın iaşe zinciri boyunca yenilebilir biyokütlenin azalmasını ifade eder.
Şimdi birkaç örnek verelim. Ancak vereceğimiz bu örneklerde kayıp ve savurganlık arasında bir ayrım yapılmamıştır. Savurganlık da olsa, kayıp da olsa sonuçta gıda çöpe gitmektedir. Gelişmiş ülkelerde üretilen gıdanın %30-40’ı, az gelişmiş ülkelerde ise gıdanın %10-60’ı (ürüne göre değişiklik gösterir) kayıp ve savurganlıkla kaybedilmektedir. Kişi başına ortalama sayılara bakarsak Üretimden dağıtım aşamasına kadar Avrupa-ABD-Kanada’da kişi/yıl başına kayıp/israf 280-300 kg. iken bu sayı Afrika, Güney Asya ve Güney-Doğu Asya’da 120-170 kg.’dır. Tüketim aşamasında ise Avrupa-ABD’de 95-115 kg.(yıl/kişi) arasında gıda çöpe giderken bu sayı Az gelişmiş ülkelerde 6-11kg.’dır. Avrupa’da (27 ülke) 89 milyon ton gıda çöpe gidiyor yani kişi başı yaklaşık 180 kg/yıl. 2020 yılında bu sayının 126 milyon ton olacağı hesap ediliyor. Bu sayı ABD’de kişi başı 108, İtalya’da 108, Fransa’da 90, Almanya’da 82, İsveç’te 72 ve İspanya’da 64 kg/yıl’dır. Avrupa’da çöpe giden 89 milyon ton gıdanın %42’i evlerde, %39’u gıda sanayinde, %5’i bakkal/marketlerde, %14’ü restoranlarda savurganlığa gidiyor ya da kaybediliyor. İnsanlar aldıkları gıdanın %20’sini tüketmeden atıyor ve bunun %50’i sebze ve meyveler oluşturuyor. Ekmekte büyük ölçüde tüketilmeden çöpe gitmektedir. Gelişmiş ülkelerde gıda savurganlığı 222 milyon ton iken Afrika’nın gıda üretimi 230 milyon tondur. Çöpe giden gıdalarla demek koca Afrika kıtası beslenebilir! Tüketicilerin çöpe attıkları gıdanın %39’u Kuzey Amerika ve Avustralya’da, %34’ü Avrupa’da, %21’i Asya’da (sanayileşmiş bölge) ve %16’ı Afrika, Batı ve Orta Asya’da gerçekleşmektedir. Bir ekmeği çöpe atmak arabayla 2,24 km. yol yapmaya, 60 watlık bir lambayı 32 saat yakmaya, bulaşık makinesini 2 kere kullanmaya eşittir. Bir bifteği yemeyip atttığınızda bu sayılar sırayla 4,89 km., 70 saat ve 4, 2 kullanım olur. Ambalajı açılmadan çöpe giden gıdaların miktarı %30’dur. Bir ton gıda savurganlığı 4,5 ton karbondioksit salımına neden olur. Kayıp ve savurganlığın önemli ölçüde önüne geçilirse üretimi ve üretkenliği artırmadan arzı artırmak olanaklı olabilir ama piyasa sisteminin buna izin verip vermemesini de dikkate almamız gerekir.
Savurganlık ve kayıp nedenleri ve yerleri :
Gıda savurganlık ve kaybının korkunç sayılarını gördükten sonra gıdaların kayıp ve savurganlık nedenleri üzerinde kısaca duralım. Önce gıdanın üretim aşamasından yani tarım sektöründen başlamak gerekir. Hava koşulları dışında tarımdaki mekanikleşme, hasat işlemleri ve hasat sonrası seçimlere bağlı olarak kayıp/savurganlık ortaya çıkmaktadır. Yanlış makine seçimi, makinenin yanlış kullanımı, arızalı olması hasat miktarını azaltır ve ürünlerin tarlada kalmasına neden olur. Olgunlaşmadan ürünün toplanması, pazarın doyuma ulaşmasıyla ürünün tarlada bırakılması bir başka ve önemli bir nedendir. Hasat edilen ürünün taşınması, hasat yeri-depo arası uzaklık, yanlış depo ya da taşıma aracı seçimi, yanlış ayrım, soğuk hava deposu ve nakliye aracı yetersizliği gibi nedenler kayıp ve savurganlığı artırır. Hasat sonrası dönüşüm için gıda sanayine giden ürünlerin bir kısmı yine burada yanlış seçimler dolayısıyla kaybolur, savurganlıa konu olur; ürünün dökülmesi, ayıklanması sırasında kayıplar, ambalajlama, paketleme kayıpları, kesme, pişirme hataları, planlama kayıpları ve özelliklede piyasadaki fiyat durumuna bağlı olarak büyük şirketlerin üreticilere yapmış olduğu baskı sonucu üreticilerin elinde mal kalması ve bunun atılması. Üreticilerin emekleri sonucu üretilen milyonlarca ton gıda(sebze/meyve) piyasanın kaprisleri sonucu çöpe gider çünkü piyasa bunu yapmazsa kâr oranları azalır. Çünkü çöpe atmak ürünü kullanmak ve yeniden değerlendirmekten daha kârlıdır. Üstüne üstlük birde bu kayıplar maliyetlere yani fiyatlara yansıtılır. Dönüşüm sonrası tüketiciye giden dağıtım kanallarındaki kayıp/savurganlıklar söz konusudur. Pazarlama hataları, dağıtımda gecikme ve gıdaların bozulması bu tür hatalardır. Örneğin tuz, karabiber, şeker gibi gıdaların küçük poşetler şeklinde satılması ya da kullanılması savurganlığı ve kaybı önemli ölçüde artırır. Son aşamada tüketiciler gelir. Yanlış ve aşırı tüketim, reklamların yanıltıcı etkisi(3 al 2 öde), piyasa sisteminin aldatıcı promosyonları, son üretim tarihine dikkat edilmemesi, ambalaj estetiğinin yarattığı etki, “gözün doymaması” sonucu gıdalar çöpe gider. Burada restoranlarda(otel-okul kantinleri de dahil olmak üzere)çöpe giden gıda miktarının daha fazla olduğunu belirtelim. Hayvansal gıda üretiminde ise hava durumu ve hastalığa bağlı olarak kayıplar ortaya çıksada mezbaha yolunda, et dondurma, stoklama , kesim, ambalaj, pişirme konularında ve etin nakliyesi sırasında kayıp/savurganlıklar ortaya çıkar. Balık’ta aşırı avlanma, normlara uymama ya da kotayı aşma savurganlık nedenidir. 2005 yılında 7,5 milyon ton balık çöpe atılmıştır. Gelişmiş ülkelerde süt tüketiminde kayıp ve savurganlık %40-65 arasında, üretimde ise %3-4 arasındadır. Gelişmiş ülkelerde hayvan ölümü yani kayıp az iken kayıp/savurganlık üretim/dağıtım aşamasındadır. Az gelişmiş ülkelerde ise hastalık kayıpların önemli nedenidir ve yetersiz alt yapı ise kayıp ve savurganlığa dönüşüm ve dağıtım sırasında neden olur. Tohum üretim ve satışının tekelleşmesi ve yerli tohumların önünün yine bu tekellerce kesilmesi tarım sektöründe kayıp ve savurganlığa yol açar.
Çöpe giden tüm bu gıdalar çöp miktarının artmasına ve dolayısıyla çöp toplama maliyetlerinin de yükselmesine neden olmaktadır. Örneğin Fransa’da 1,200, 200 ton çöp bu gıdalardan oluşmaktadır ve Fransa’da ki en büyük çöp yakma biriminin (İvry sur Seine) kullandığı çöp miktarının iki katına eşittir.
Gıda kaybı ve savurganlığının önüne nasıl geçilmelidir?
Önlemlere belki de sistemi değiştirmekle başlamalı. Aşırı tüketim çılgınlığı yaratan ve kârını sürdürmek için gıdaları gözü kırpmadan çöpe atabilen sistemi değiştirmek söz konusudur. Reklamlarla, pazarlama teknikleriyle sağlıklı gıda sunmanın ötesinde sadece kârını düşünen bir sistemde kayıp ve savurganlık düşünülmez çünkü bunlar nasıl olsa fiyatlara maliyet unsuru olarak yansıtılmaktadır. Piyasa ucuza satmak yerine çöpe atmayı tercih eder. Ambalaj estetiği ve bunun tüketiciye olan etkisini incelemek için milyonlarca dolar harcanır. Sonra tarım kesiminde başlayarak tüketicinin alışveriş alışkanlıklarına kadar bir sürü önlem almak ve etkin kullanımı sağlamak mümkündür. Çöpe gidebilecek ürünleri ya da satılmayanları değerlendiren kuruluşlar aracılığıyla yoksul kişilere gıda yardımı sağlamak israfı bir şekilde önleyebilir. Örneğin Fransa’da çöpe giden meyve ve sebzenin ancak %8’lik bir kısmı dernekler aracılığıyla yardıma muhtaç kimselere ulaştırılabiliyor. Avrupa Birliği’nin “Yoksun-yoksullara yardım programı” göz boyayıcı bir program olsa da kayıp ve savurganlıkla ilgilenir. Piyasa sisteminin yarattığı kayıp ve savurganlıkların belirlenip önlem almak yerine bu tür yardımlarla ağızlara biraz “bal sürülür”.Yine Fransa’da “Dayanışmacı bakkallar ulusal birliği” gıdadan yoksun kalan kişilere topladıkları gıdaları dağıtmaya çalışır. Lokantalarda yenilmeyen yemeği çöpe atmak yerine insanların eve götürmeleri için kap verilmesi (doggy-bag ya da gourmet-bag dedikleri) savurganlığı önleyecek çok küçük bir göz boyayıcı önlemdir. Küçük üreticileri örgütlemek, sağlıklı ve besleyici gıdaları ön düzleme çıkarmak, yereli özendirmek ve sebze ve meyveyi mevsiminde tüketmek gereklidir. Tarım sektörünün koperatifleşmesi, dağıtım kanallarının iyileştirilmesi kayıp ve savurganlıklarının önüne geçebilir. Tüketim alışkanlıklarınızı gözden geçirirken tüketimin arkasındaki piyasa güçlerinide gözden geçirmemiz gerekir.
Yararlanılan kaynaklar: Cumhuriyet gazetesi, 19.6.2015; Science et Vie dergisi; sayı:1173, Haziran 2015;Travailleurs- sociaux-libres.fr; internationalnews.fr; dp-gaspiallage alimentairevf.pdf.; ladepeche.fr; consoglobe.com; alimentation.gouv.fr; planetoscope.com.; fr.wikipedia; fao.org; develeppement-durable.gouv.fr; lemonde.fr; wwf.ch; metronews.fr; copidec.be; fne.asso.fr; tempsreel.nouvelobs.com; wearephenix.com; bcp-environnement.be.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.