Eh, Hollandalı uzmanlar bile izah edemiyor ise, bizim de “vallahi, izahı zor!” dememiz anlayışla karşılanmalıdır. Ekonomik büyümemiz hayırlı, uğurlu olsun. Ne diyelim?
Geçen hafta değerlendirmeye başladığımız ekonomik büyüme konusuna devam ediyoruz. Aşağıdaki düzeltmeden* de anlaşılacağı üzere Ulusal Hesaplar bağlamında Finans ve Sigortacılık sektörü adlı kalem üzerinde durmamız gerekiyor.
Korkut Boratav hocamız bir bakıma dünkü Sendika.Org yazısında “Üretken sektörler geriliyor: Erken bunama mı?” ara başlığı ile tartışmanın ana eksenini hatırlattı. “Milli gelir verilerine bir de ekonominin ana sektörlerinin payları açısından bakalım…. iki temel üretken sektör (tarım ve sanayi) oranlarının yanına, ‘sentetik’ bir sektörü … İnşaat sektörü ile ‘gayri menkul faaliyetleri’ başlığı altındaki kategorinin toplamı(nı ekleyelim)” dedi. Bu alıntının hatırlattığı üretken olan ve olmayan sektörler tasnifi kavramsal meşruiyetini klasik iktisatçıların ve Marx’ın metinlerinden alır. Günümüzün hakim iktisat anlayışı, dolayısıyla, ona dayanan makroekonomik muhasebe sistemi olan Ulusal Hesaplar ise söz konusu tasnifi reddeder. Piyasada sonucuna fiyat biçilen her faaliyet üretken addedilir.
Boratav açıkça belirtmiş: üretken inşaat sektörüne “gayri menkul faaliyetleri” ekleyerek yaratılan sektör sentetiktir, yani, organik bir biçimde yan yana gelerek oluşmamıştır! “Gayri menkul faaliyetleri” denilen faaliyetlerin, esas olarak “al-sat-komisyon sağla” faaliyetleri olduğu malum. Üretim faaliyeti ile uzak yakın ilişkisi olmadığı apaçık.
Buradan, Finans ve Sigortacılık sektörüne geçebiliriz. İki noktayı vurgulayalım: İlki, bu sektörün Boratav’ın sentetik sektöründeki “gayri menkul faaliyetler” ile gösterdiği benzerlik. Bu sektör de, esas olarak, para ya da para-gibi enstrümanları “al-sat-komisyon sağla” tipi faaliyetler ile dolaşıma sokan ve faiz ya da benzeri kazançlar sağlayan üretim dışı bir sektördür.
İkinci nokta, bu sektörün ekonomi içinde işgal ettiği yerin (GSYH içindeki payının) hem gelişmiş kapitalist ekonomilerde hem de küresel ölçekte son yıllarda hızla büyümesi ve moda adı finansallaşma olan yeni bir olguya yol açmış olmasıdır. Bu olgunun boyutunu kısmen sezmemizi sağlayan istatistiksel bir gösterge, küresel döviz piyasasının hacmi ile uluslararası ticaret hacmi arasındaki ilişkidir. Dünya piyasalarında bir gün içinde el değiştiren toplam para (yaklaşık 5,5 trilyon dolar olduğu rivayet ediliyor), bir günlük toplam dış ticaretin 55 katına ulaşmıştır. Kısacası, dış ticaret ile uluslararası ödemeler arasındaki ilişki tamamen kopmuştur. Kaldı ki, küresel spekülatif fon hacminin tam olarak tahmin edilmesinin neredeyse imkansız olduğunu, işi bizzat bunu tahmin ve kontrol etmek olan Bank for International Settlements’ın başkanının bile bu durumu teslim ettiğini biliyoruz. Kısacası, küresel ölçekte ipin ucu kaçmıştır.
Türkiye’ye dönelim; bizim Finans ve Sigortacılık sektörümüzün de son yıllarda palazlandığı malum. GSYH içindeki payı ve büyümeye katkısı diğer sektörleri kıskandıracak kadar büyük: 2014 yılındaki payı %13,2; 2015’in ilk 9 ayı itibariyle ise %13,5; 2014’teki büyüme hızı %7; 2015’in ilk 9 ayı itibariyle ise %10! Bu istatistiksel bilgiler Finans ve Sigortacılık sektörünün geliri üzerinden hesaplanmış sayılar. Ulusal Hesaplar’ın muhasebe mantığı geliri bilinen bu üretim dışı sektörün çıktı’sının (hasıla’sının) da bu miktara tekabül edecek şekilde hesaplanmasını gerektiriyor. İşte, bu aşamada dolaylı ölçülen mali aracılık hizmetleri kalemi gündeme geliyor. Bu kalemin parasal büyüklüğü, Finans ve Sigortacılık sektörünün adı konmamış kimi hizmetlerden sağladığı kazançların dolaylı olarak tahmin edilen (izafeten hesaplanan) karşılığıdır. Mahfi Eğilmez’in “müşteriden komisyon, dosya ücreti vb. adı altında ayrıca alınmayan ve faizin içine yedirilmiş bulunan paralar..” dediği şey!
İlginç olan bu kalemin Finans ve Sigortacılık sektörünün GSYH içindeki payının önemli bir kısmını oluşturması: 2014 için sektörün GSYH içindeki %13,2’lik payının %70’i; 2015 için ise %73’ü bu izafi kalemin katkısı!
TBMM’de soru önergesine yol açan bu kaleme ilişkin bir başka ilginç husus ise cari fiyatlar ile sabit fiyatlar cinsinden TÜİK’in yayınladığı verilerdeki tutarsızlıklar. TÜİK başkanı Birol Aydemir’in bu konuya ilişkin söyledikleri hayli çarpıcı: “Dolaylı mali aracılık katma değer hesabını gerçekten izah etmek zor bir konu. Hatta Hollandalı uzmanlar bile bu konuyu bankacılara bile izah etmek zor diyorlar…”
Eh, Hollandalı uzmanlar bile izah edemiyor ise, bizim de “vallahi, izahı zor!” dememiz anlayışla karşılanmalıdır.
Ekonomik büyümemiz hayırlı, uğurlu olsun. Ne diyelim?
———
* Geçen haftaki yazımızda Alper Duman’ın yaptığı hesaplamalara dayanarak açıklanan %4’lük büyümenin %1,68’inin Tarım ve Hayvancılık, %1,89’unun Finans ve Sigortacılık ve %0,79’unun Vergiler-Sübvansiyonlar kaynaklı olduğunu gösterdiğini, dolayısıyla geriye kalan sektörlerin büyümeye toplam katkısının (- % 0.3) olduğunu belirtmiştim. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden bölümdaşım, Asaf Savaş Akat’ın dikkat çektiği, daha sonra Dünya gazetesinde İsmet Özkul’un da belirttiği üzere Finans ve Sigortacılık sektörünün büyümeye katkısının önemli bir kısmı dolaylı ölçülen mali aracılık hizmetleri kaleminden kaynaklanıyor. Bu izafi değer dikkate alındığında geriye kalan sektörlerin büyümeye toplam katkısının %1,5 civarında olduğu anlaşılıyor. Hatayı düzeltir, özür dilerim.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.