Türkiye’nin kaybettiği bir savaşın peşine düşmesi, onun bütün kırmızı çizgilerinin yok olmasına ve stratejik bir yenilgi almasına yol açacaktır Türkiye’nin Rusya’ya ait bir savaş uçağını düşürmesi, çatışma merkezi Suriye’deki gelişmelerin nereye doğru evrildiğine dair bize çok daha somut bir fikir veriyor. Sorun bir Rus askeri uçağının düşürülmesinin çok ötesinde, önümüzdeki birkaç ay içerisinde yoğunlaşacak olan […]
Türkiye’nin kaybettiği bir savaşın peşine düşmesi, onun bütün kırmızı çizgilerinin yok olmasına ve stratejik bir yenilgi almasına yol açacaktır
Türkiye’nin Rusya’ya ait bir savaş uçağını düşürmesi, çatışma merkezi Suriye’deki gelişmelerin nereye doğru evrildiğine dair bize çok daha somut bir fikir veriyor. Sorun bir Rus askeri uçağının düşürülmesinin çok ötesinde, önümüzdeki birkaç ay içerisinde yoğunlaşacak olan savaşın kapsamı ve buna paralel olarak politik çözümde ortaya çıkacak sonuçlar bakımından önemlidir.
Suriye merkezli yürütülen savaş esasen bölgesel dengelerin değişimine dair önemli ipuçları ortaya çıkarmaya başladı. Rusya’nın Suriye savaşına aktif bir şekilde müdahale etmesiyle, bölgesel güç dengeleri ciddi oranda değişti denebilir. Moskova’nın Suriye savaşında beklenilenin üzerinde bir hamleyle savaşı üst boyuta çıkarması, hem Suriye’nin içinde askeri ve politik dengeleri çok ciddi oranda değiştirdi hem de bölgesel stratejileri yeniden belirlemeye başladı.
Rusya’nın Suriye savaşında beklenilenin üstünde bir inisiyatif alarak, IŞİD ve El Nusra gibi radikal İslamcı örgütlere karşı yoğun bir hava saldırısı başlatması Esad ordusunun karada ilerlemesine çok büyük olanaklar yarattı. İran devrim muhafızları ve Lübnan/Hizbullah militanlarının desteğiyle kaybettiği birçok bölgeye yeniden hâkim olan Esad ordusunun psikolojik üstünlüğü ele geçirmesi dengeleri Şam lehine değiştirmeye başladı. Bu karmaşık askeri ve politik gelişmeler içerisinde Rusya’ya ait bir savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmesinin, sadece Rusya-Türkiye ilişkilerinde değil esasen Ortadoğu genelinde sarsıcı etkileri olacaktır.
Birincisi, Rusya’nın Suriye’de aktif bir savaş kararı almış olması, ABD eksenli uluslararası koalisyonun önemli oranda inisiyatif kaybetmesi, Rusya-İran merkezli ittifakın çok daha ön plana çıkması, güç ilişkilerini de yeniden belirlemeye başladı. Irak, Suriye ve Lübnan Hizbullahı’nın Rusya–İran ile birlikte oluşturduğu ‘yeni’ ittifak, Suriye savaşının geleceğini de belirleyecektir.
İkincisi, Rusya tarafından özellikle IŞİD ve El Nusra’ya yönelik yapılan askeri operasyonlarla İslamcı örgütlerin etki gücü kırılmaya başlandı. Türkiye sınırlarına yakın olan bölgeleri kontrol altına almaya başlaması, Suriye savaşının iç dengelerinin ciddi oranda değişme eğilimi içinde olduğuna dair bir veridir. Lazikiye bölgesini çok önemli oranda kontrol eden, Halep çevresinde yeniden üstünlük sağlayan Esad Ordusu karşısında özellikle El Nusra merkezli Fethi Ordusu’nun alan kaybetmesinin esasen Türkiye’nin kaybetmesi anlamına geldiği bütün uluslararası güçlerin farkında olduğu bir realitedir.
Üçüncüsü, Putin Antalya’da toplanan G-20 zirvesinde “Bu toplantıda IŞİD’i aktif olarak destekleyen ülkeler var” derken Türkiye’yi işaret etti. Uluslararası basın da, Türkiye ile radikal İslamcı örgütler arasındaki çıkar ilişkilerine dikkat çekti. Rusya’nın IŞİD’e yönelik saldırılarının merkezine petrol gibi gelir kaynaklarına yönelik saldırıları arttırması ve geçen hafta içinde IŞİD’e ait bin petrol tankerini vurması, hem IŞİD hem de Türkiye için çok ciddi bir kayıp olarak görüldü. IŞİD, elindeki petrolü esasen Türkiye üzerinden uluslararası alanda pazara sunuyor. Bu bakımdan Rusya’nın IŞİD’in finans kaynağını oluşturan petrol üretim ve taşıma araçlarının vurması, aynı zamanda Türkiye’nin çıkarlarının vurulmasıdır.
Dördüncüsü, Türkiye, Rusya uçağını vurarak bu savaşın bir parçası olduğunu göstermek istiyor. Türkiye’nin amacı Suriye sınırları içerisinde bulunan ‘Bayırbucak Türkmenlerine’ yönelik saldırılara yanıt vermek değildir. Rusya savaş uçaklarının bombaladığı bölgelerin Suriye sınırları içerisinde yaşayan Türkmenler değil, El Nusra tarafından kontrol eden stratejik dağlık bölgeler olduğu biliniyor. “Türkmendağı” diye anılan bölgenin kontrolünün Esad askeri birliklerinin eline geçmesi, savaşın dönüm noktalarından biri olarak görülüyor. Bu bakımdan El Nusra’nın kaybetmesi; Türkiye’nin kaybetmesine, Esad’ın da kalıcı olduğuna dair önemli bir işarettir. Bu nedenle, Türkiye Rus uçağına yönelik saldırısıyla Suriye savaşının asli bir unsuru olmak için bütün gücünü kullandığının bir göstergesidir. Peki, Türkiye’nin yenilgi içerisinde olan İslamcı Hareketleri desteklemesi ne anlama geliyor? Çok açıktır ki, Türkiye’nin kaybettiği bir savaşın peşine düşmesi, onun bütün kırmızı çizgilerinin yok olmasına ve stratejik bir yenilgi almasına yol açacaktır.
Beşincisi; Türkiye’nin Rusya ile ilişkiye geçip diplomatik bir adım atmak yerine, NATO’yu acilen toplantıya çağırarak destek istemesi, hem suçluluk psikolojisinden hem de tedirginlik ve kaygıdan kaynaklanıyor. Peki, Türkiye gerekli desteği bulabildi mi? Bu sorunun yanıtı çok açık olarak: Hayır. NATO üyesi olarak “Türkiye’nin kendisini savunma hakkı vardır” açıklaması diplomatik nitelikte olup pratik bir değeri bulunmuyor. Fransa, Almanya ve hatta İngiltere’nin açıklamaları dikkate alındığında Türkiye’ye ciddi ve önemli bir desteğin verilmediği görülür. IŞİD karşıtı koalisyonun sözcüsü ABD’li Albay Steve Warren da “Bu olay Rusya ve Türkiye hükümetleri arasındadır. (ABD koalisyonunu) ilgilendiren bir konu değildir” dedi. Ayrıca bölge ülkelerinin hiçbirinden Türkiye’yi destekleyen bir açıklama gelmiş olmaması, bölgesel ilişkilerde Türkiye’nin düştüğü pozisyonu gösteriyor.
Altıncısı, Türkiye’nin hiçbir askeri ve politik öngörüye dayanmayan, tersine ciddi bir krize yol açacak olan bu hamlesi, Rusya-Türkiye arasında doğrudan bir savaş nedeni olmayacaktır. Ancak, Rusya’nın Türkiye politikasında önemli değişikliklere yol açacaktır. Öncelikli olarak bundan sonra Rusya’nın füzeleri Türkiye’yi hedefleyecek düzeyde programlandırılacaktır. Suriye savaşı içerisinde Türkiye uçaklarının herhangi bir anganmaj adı altındaki saldırı girişimine karşılık, Rusya’nın kara, deniz ve hava sistemlerine ait füzelerini saldırı konumuna geçecek şekilde aktif hale getirip herhangi olası bir saldırıya karşı anında yanıt vermeleri bir sürpriz olmamalıdır. Putin’in “Terör işbirlikçileri tarafından sırtımızdan bıçaklandık. Bugünkü trajik olayın, Rusya-Türkiye ilişkileri üzerinde ciddi sonuçları olacak” değerlendirmesi, kızgınlıkla söylenmiş bir açıklama olmayıp bundan sonraki askeri, politik, ekonomik ilişkilerin yönünü belirleyecektir. Ayrıca bu saldırının yarattığı diplomatik krizin aşılması uzun bir süreyi kapsaması dışında, Türkiye ile Rusya arasındaki ihracat ve ithalat önemli bir darbe alacaktır. Ayrıca Rusya’nın özellikle enerji politikasındaki olası bir değişikliğin Türkiye’ye olumsuz yansıması çok daha etkili olacaktır. Bir başka önemli bir nokta da, Orta Asya’da nerdeyse tek hakim güç haline gelen Rusya, Türkiye’nin Orta Asya’daki politik ve ekonomik ilişkilerine tahmin edilenden çok daha ciddi bir darbe vuracaktır.
Yedincisi, Rusya savaş uçağının düşürülmesi nedeniyle Suriye politikasında herhangi bir geri adım atmayacaktır. Tersine askeri gücünü çok daha fazla artırıp, saldırılarını yoğunlaştıracaktır. Özellikle Türkiye’nin çıkarlarının olduğu alanlar yoğunluklu olarak hava saldırılarına maruz kalacaktır. Putin, Esad’a olan askeri desteğini çok daha fazla artırmaya yönelik özellikle kara birliklerini kullanma kararı alabilir. Ayrıca gelinen nokta, Rusya ile PYD arasındaki politik ve askeri ilişkilerin çok daha fazla gelişmesine yol açacaktır. Türkiye’nin bütün stratejik planlarını altüst edecek ve ciddi bir darbe vuracak olan PYD-Esad ittifakının oluşması ve böylelikle savaşın yönünü bütünüyle değiştirmesi çok daha fazla ön plana çıkabilir.
Bir başka önemli nokta da, Rusya, Türkiye ile IŞİD ve El Nusra gibi radikal İslamcı örgütlerle olan ilişkilerini doğrulayacak belgeleri, BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası kurumlara sunabilir.
Rusya’nın bir askeri uçağın düşmesi esasen Türkiye’nin bölgesel politikalarını çok yönlü daha etkileyecektir. Bunun içteki ekonomik ve politik yansımalarına paralel olarak bölgesel ilişkilerde kazanan değil kaybeden bir Türkiye olacaktır. Uçağın düşürülmesi Türkiye’ye çok pahalıya mal olacaktır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.