Başlık, insana “dam üstünde saksağan” dedirtebilir. Farkındayım, ama sorumlusu ben değilim. Açıklamaya çalışayım. Kapitalizm olabildiğince çok, olabildiğince hızlı sermaye biriktirir. Şüphesiz, patronlar doğuştan biriktirme güdüsüne sahip oldukları için değil, kapitalizmin mantığı gerektirdiği için sermaye birikir. Bu mantığın hissedildiği ilişkiler ortamı rekabet ortamının kendisidir. Tekil sermayeler, şirketler, rekabetin icabı olarak daha çok kâr, daha çok yatırım, […]
Başlık, insana “dam üstünde saksağan” dedirtebilir. Farkındayım, ama sorumlusu ben değilim. Açıklamaya çalışayım.
Kapitalizm olabildiğince çok, olabildiğince hızlı sermaye biriktirir. Şüphesiz, patronlar doğuştan biriktirme güdüsüne sahip oldukları için değil, kapitalizmin mantığı gerektirdiği için sermaye birikir. Bu mantığın hissedildiği ilişkiler ortamı rekabet ortamının kendisidir. Tekil sermayeler, şirketler, rekabetin icabı olarak daha çok kâr, daha çok yatırım, hem de daha modern yatırım peşinde koşturur dururlar.
Marx, Kapital’de bu mantığı uzun uzun anlatır. I. cildin sermaye birikimi üzerine olan VII. kısmında, kullandığınız versiyona göre ya 24. bölümde (Sol Yayınları) ya da 22. bölümde (Yordam Kitap) sık sık alıntılanan “Biriktirin, biriktirin! Musa da böyle der, peygamberler de!” (Accumulate, accumulate! That is Moses and the prophets!) cümlesi ile de biriktirme mecburiyetini çarpıcı bir biçimde ifade eder. Sermaye birikimi neredeyse Allah’ın emridir!
İşte bu cümlenin yer aldığı 24. bölümün 3. kesiminin başlığında perhiz kelimesi geçer: “Artı-değerin sermaye ve gelire ayrılması. Perhiz teorisi.” (Sol Yayınları; s. 565) Hem de teorisi ile birlikte!
Sermaye birikimi demek yatırılan paranın çoğalması demektir; açıklanması, teorisinin yapılması gerekir. Açıklamalardan biri Nassau Senior’a aittir (İngilizcesi, abstinence theory of profit). Basitçe ifade edecek olursak, Senior, sermayedarların kazançlarını tüketime değil, yeniden yatırıma yönelttikleri takdirde sermaye biriktirebileceklerini iddia eder. Bir başka deyişle, birikim için tüketimden imtina edilmelidir. İşte, bu anlamda (sanki, patron tüketimi sadece yeme-içmeden ibaretmişçesine) perhiz sözcüğü kullanılmıştır. Tabii ki, iyi olmamıştır.
Yordam Kitap’ın Kapital’inde perhiz yerine daha yerinde bir tercihle kaçınma kullanılmış. Yukarıda bahsettiğimiz, o çok alıntılanan cümle ise biraz daha nazik bir üslupla “Biriktiriniz, biriktiriniz! İşte, Musa da bu, peygamberler de bu!” şeklinde çevrilmiş. Malum, Yordam’ın Kapital’i (I. cilt) Mehmet Selik’in Almanca aslından orijinal çevirisinin Nail Satlıgan tarafından gözden geçirilmesi ile yayına hazırlandı. Bu cümledeki “biriktiriniz” tercihi Selik’in, Nail’in de uygun gördüğü anlaşılıyor. Selik, kitabın benim elimin altındaki Odak yayınlarından çıkan baskısında tam bu cümleden sonra bir dipnot koyarak bu “Musa”lı “peygamberler”li referansı açmak ihtiyacı hissetmiş. Nail’in muhtemelen gereksiz bulduğu o dipnotu da bu vesile ile değiştirmeden aktaralım: “Eski yunan efsanesine göre, Ahd-i Atik’in (Tevrat’ın) kitapları Musa ve çok sayıda peygamber tarafından meydana getirilmiştir. Özellikle Musa’nın beş kitabı Musevi dininde kanun hükmündedir. Marx, burada bu ifadeyi, “İşte, önemli olan asıl mesele bu! En önemli emir, işte bu!”, anlamında kullanmaktadır. ”
Artık değer’i açıklamaya gerek yok. Hem perhiz teorisi’nin (!) alternatifi hem de Marx’ın keşfi olduğu hepimizin malumu. Tartışmalı olan, kimin, hangi faaliyetlerin/emeğin artık değer yarattığı meselesi. Başka yerlerde uzun uzun ele aldığım bir konu olduğu için bu yazıda doğrudan bu tartışmaya girmiyorum. Sadece başlığın gerektirdiği yanına değinmekle yetineceğim.
Marx’a göre artık değer üretimi sadece üretim faaliyetlerinde ve o faaliyetler kapitalist faaliyetler ise vuku bulur. Bunun tek istisnası üretimin son safhası olarak vuku bulan ulaştırma faaliyetleridir. Öyle ya, Longhua, Shenzhen’de üretilen iPhone’lar ancak satılacakları ülkeye ulaştırıldıklarında üretimleri tam anlamıyla bitmiş sayılacaktır. Dolayısıyla, bu anlamda, yani üretimin son, olmazsa olmaz safhasına ait ulaştırma üretim faaliyeti olarak görülmelidir. Eğer öyle ise, bu safhanın hızla tamamlanmasını sağlayacak teknolojik gelişme de haliyle artık değer üretimini arttırmaya hizmet edecektir.
İşte, o teknolojik gelişmenin vücut bulduğu ve dünya ticaretinin %90’ının icra aracının adıdır konteynır!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.