Bizim umudumuz patlamadan sonra karşılaştığımız her arkadaşımızla birbirimize iyiyiz derken utanmamızda, bizim umudumuz barışta… Şuramızda bir şey var, bizi onduran bir şey acıyı saran, umudu kuşatan.1 Bizi kuşatan acı ve umuttandır ki gördüğümüz her arkadaşımızla önce sarılıyoruz; sonra ellerimiz birleşiyor, konuşma yok; birbirimizin ellerini sıkıyoruz… İç ses, fiziksel olarak iyiyiz, diyor birbirine. Geçecek ama unutmayacağız, […]
Bizim umudumuz patlamadan sonra karşılaştığımız her arkadaşımızla birbirimize iyiyiz derken utanmamızda, bizim umudumuz barışta…
Şuramızda bir şey var, bizi onduran bir şey acıyı saran, umudu kuşatan.1 Bizi kuşatan acı ve umuttandır ki gördüğümüz her arkadaşımızla önce sarılıyoruz; sonra ellerimiz birleşiyor, konuşma yok; birbirimizin ellerini sıkıyoruz… İç ses, fiziksel olarak iyiyiz, diyor birbirine. Geçecek ama unutmayacağız, diyoruz gözlerimizle…
10 Ekim sabahı birkaç dakika farkla fiziksel olarak iyi olanlardanız…
10 Ekim sabahı biz neden oradaydık? Binlerce insanın kilometrelerce yol katederek neden Ankara’ya geldiğini siz hiç anlayamadınız değil mi?
Birbirini tanımayan insanların el ele, omuz omuza halaya durması size hiç anlamlı gelmedi…
“Gülemiyorsun ya, gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir” sözünü hisseden her insanın, hepimiz gülebiliriz artık barışı getireceğiz, inancıyla göz göze geldiğinde birbirine gülümsemesini de anlayamazsınız.
Kar kış demeden direniş çadırlarında kalan, emeği için mücadele eden işçilerin koşarak Ankara’ya gelmelerini, sıcacık evinde televizyondan izlerken bir anlam veremediğin gibi, barış isteyen kadınların, annelerin kaç yaşında olursa olsun umutlu olması, sokaklarda olması da hiç anlamlı gelmemiştir.
Ve bu yüzden birçoğumuzun bir iki dakika farkla hayatta kalmasına neden sevinemediğini, alandaki herkesin iyiyim derken neden utandığını, daha olayın şokundayken fiziksel olarak sağlam olduğunu fark edip hemen hastaneye koşup arkadaşlarına yardım etmeye çalışmasını da anlayamazsın…
Ama bizim de anlayamadığımız şeyler var. Mesela ben anlayamıyorum kötü olmak nasıl bir duygu? Nasıl bir duygu, ölen arkadaşlarımız, eşimiz, dostumuz, sevgilimiz için oh olmuş dedirtecek; alkış tutturacak kadar kalpsiz olmak? Barış getirmeye çalıştığımız toprakların insanları için merak ediyorum, halkların kardeşliği için uğraştığımız halkların insanları için merak ediyorum…
Sahi umutsuz olmak nasıl bir duygu? Umutsuz yaşamak…
Çünkü siz her şeye rağmen bizim umutlarımızı öldüremediniz, inancımız ve umudumuz hala diri.
Bizim umudumuz katlettiğiniz her insanda, yumrukları havada tutan kadınlarda, 9 yaşındaki Veysel’de, 70 yaşındaki Meryem anada, nasılsın diye soran dostların sesinde… Bizim umudumuz patlamadan sonra karşılaştığımız her arkadaşımızla birbirimize iyiyiz derken utanmamızda, bizim umudumuz barışta…
Katiller, failler belli. Korkup sineriz sananlar gördü ki tekrar sokaklardayız ve bilsinler ki bu halkları size öldürtmeyeceğiz. Yine sokaklarda olacağız yine barış diyeceğiz.
Siz ki bizleri “iyiyim yaşıyorum” derken utandırdınız ya ahımız olsun bu topraklara barışı getirip size insanlığı öğreteceğiz ve o zaman barışa en çok kalbinde hüzün olmayan insanların ihtiyacı olacak, kalplerinden kötülüğü alacağız ve vicdanlarıyla tanıştıklarında en çok onların canı yanacak.
10 Ekim sabahına…
“Öyle şeyler gördük ki,
unutmam artık.
unutma artık..!”2
Dipnotlar:
1Arkadaş Z. Özger-Günler perişan
2Turgut Uyar
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.