Ankara’daki katliamın tanıkları Tren Garı önünde yaşananları anlattı
Ankara’daki katliamın tanıkları Tren Garı önünde yaşananları anlattı. Hatay Halkevi’nden ve Halkevleri Hukuk Dairesi’nden avukatların anlatımına göre peş peşe patlayan iki bombanın ardından 9-10 el silah sesi duyuldu. Ardından gelen polis yaralıların bulunduğu yere gazla saldırdı. Ambulanslar patlama yerine çok geç gelirken hiçbir güvenlik önlemi alınmadığı vurgulandı
Tren Garı önündeki patlamanın tanıklarından Hatay Halkevi üyeleri ve Halkevleri Hukuk Dairesi’nden avukatlar yaşananları anlattı. Hatay Halkevi üyelerinin anlatımı şöyle:
İlk patlama aradaki alt geçide göre tam karşımızda oldu. 1-2 saniye sonra arka tarafta köprünün üstünde bir patlama daha oldu. Çevreye bir şeyler (çok sayıda) saçıldığını gördük. O sırada iki arkadaş yere düştü. Yan yana duruyorlardı. Onlara müdahale etmeye çalıştık. Necla Duran arkadaşımızın boynunda sol kulağının arkasında büyük bir delik vardı ve vücudunun bir parçası köprünün demirine yapışmıştı. Çok fazla kanaması vardı ağzından da köpük geliyordu.
Ahmed Alkhaldi arkadaşımızda yaşam belirtisi vardı. Necla arkadaşımızın gözleri tamamen kaymıştı ancak Ahmed arkadaşımızın nabzı hafif atıyordu ve bakışları Necla gibi değildi. İlk müdahaleyi biz yaptık. o sırada 9 ile 10 el ateş sesi duyduk. Bu duyduğumuz silah sesleri daha sonra kitleye hakaret edip kaçan kişileri kaçırmak için polis havaya ateş açması ile ilgili değildir. Bizim duyduğumz silah sesleri henüz bomba patlamasından çok kısa bir süre sonra gerçekleşti. Patlamanın geldiği yönden ses geldi. Sıhhiye yönünden gara doğru gelen polis, gaz da kullandı. Bizim olduğumuz yere üç gaz bombası düştü.
Yaralılara müdahale edemez hale geldik ve baygınlık geçiren arkadaşlarımız da oldu. Gaz doğrudan yerde yatan arkadaşlarımızın ve bizim üzerimize atıldı. Sonra TTB’den görevliler geldi. Dakikalarca müdahale ettiler. Ancak sonuç elde edemedik. Necla arkadaşımızın kulağından henüz olay yerindeyken çelik bilye çıktı. Boyunlarının altında kalan hizada, bedenlerinde hiçbir yaralanma yoktu.
Ambulanslar geldiğinde iki arkadaşımızda da hiç yaşam belirtisi kalmamıştı. Ambulanslar çok geç geldi. Yaralılara müdahalenin ardından ancak saat 15 olduğu esnada ambulans arkadaşlarımızı adli tıpa götürdü. Alandan neredeyse en son alınan iki cenaze Necla ve Ahmed denebilir.
Ayrıca etrafta beden parçaları vardı. Tedbirini aldık, üzerlerine döviz ve pankartlardan çadırlar kurduk. Necla ve Ahmed’in cenazesi kalktıktan sonra da etrafa saçılan beden parçaları ile ilgili olay yeri inceleme polis ekiplerinden yardım istendi ve fakat bizim kortejimizi alandan ayırmak için kullanılan çevik kuvvet kalkanları ile kitlemizi beden parçalarından uzaklaştırdılar. Olay yeri inceleme gelmeden çevik kuvvet beden parçaları korunsun diye koyduğumuz çadırları kaldırıp attı ve kalkan ve ayakları ile beden parçalarını itelediler ve daha sonra olay yeri incelemeciler bunları gelip poşetlere koydular.
Halkevleri Hukuk Dairesi’nden avukatların anlatımında da şu ifadeler yer aldı:
Olayın hemen ardından arena spor salonu önünden gara doğru koştuk. Polis araçlarının zarar görmüş olmasına öfkeli olan (!) çevik kuvvet burada kitleye gaz attı. Plastik mermi de kullandılar. Hatta plastik mermici polislerin yere düşmesi ile tüm ortalığa yerlere saçılan atılmamış plastik mermiler daha sonra yaralı taşıyan araç ya da ambulanslar oradan geçerken kırılınca durup dururken yaralıları da gaz içerisinde bırakan ve çok kişinin baygınlık derecesinde etkilenmesine sebep olan bir hava oluştu.
Bunun dışında defalarca polisten yaralı taşımak için yardım istenmesine rağmen ambulanslar için yol açmak da dahil olmak üzere hiçbir yardımcı girişimleri olmadığı gibi, kitleyi itip kakan, tekmeleyen bir tavır sergilediler. Bu anlatılar yolun üst geçit kısmının arena spor salonu önü içindir.
Ayrıca Sıhhiye yönünden gelen çevik grubunun iki kola ayrılarak bir kolun sağa yönelip Hatay Halkevi grubunu “süpürmesinin” ardından, diğer kol sol tarafa gar önünde yaşanan can pazarına yöneldi. Buraya da gaz atıldı, foto olarak elde mevcuttur.
Çeviğin gaz atarak kitleye saldırması esnasında kaçışanlardan bir kısmı, bir yandan da silah seslerinin duyulması ile (yukarıdaki anlatımda geçtiği şekilde) ister istemez cenazelerin üzerine basarak geçmek zorunda kaldı.
Ankara garı giriş merdivenleri önünde çok sayıda beden parçası bulunmaktaydı. Kırık camların da olduğu yerde bu beden parçalarını adli tabip Prof. Dr. Ümit Biçer ve Prof. Dr. Şebnem Fincancı ile birlikte toplamaya çalıştık. Bir yandan yaralıların tahliyesi sürüyor, bir yandan cenazelerin üzeri örtülüyordu. Saçılma mesafesi de nazara alınarak bu parçaların bir kısmının bombacılara ait olduğu kanaati uyandı. Bu esnada ismini bilmediğimiz ama tüm Ankaralı avukatların tanıdığı çevik amirinin talimatı ile çevik kuvvet bizi ve orada bulunan diğer kişileri ‘süpürmek’ suretiyle tekrar iki bombanın patladığı alanın ortasına doğru ittirdi.
Sendika.Org/ Ankara