AKP’ye oy veren herkes hedef kitlemiz. Ya ikna olacaklar ya da Erdoğan’ın suçlarına ortak olmamak için kenara çekilecekler Ülkemiz tarihindeki en büyük katliamlardan birini (diğeri Maraş) gerçekleştirdiler. Elbette solculara, demokratlara, emekçilere karşı yapıldı. (Başka kime karşı yapılabilir ki!) Neden yaptılar bunu ve kim yaptı? Bu soruların yanıtını, ülkede olup bitenlerle birazcık ilgilenen her şahıs biliyor […]
AKP’ye oy veren herkes hedef kitlemiz. Ya ikna olacaklar ya da Erdoğan’ın suçlarına ortak olmamak için kenara çekilecekler
Ülkemiz tarihindeki en büyük katliamlardan birini (diğeri Maraş) gerçekleştirdiler. Elbette solculara, demokratlara, emekçilere karşı yapıldı. (Başka kime karşı yapılabilir ki!) Neden yaptılar bunu ve kim yaptı? Bu soruların yanıtını, ülkede olup bitenlerle birazcık ilgilenen her şahıs biliyor aslında. Demokrasiye, sola, barışa, emeğe kim karşıysa o yaptı. Tek maddesi olan bu listenin başında da devlet var. Şu anki devleti yöneten AKP var. AKP’yi ve devleti yöneten Recep Tayyip Erdoğan var.
Eskiden bu işler faili meçhul kalırdı (1977 1 Mayıs katliamı, Uğur Mumcu ve Muammer Aksoy suikastleri gibi). Çünkü devletin bordrolu kadroları idi yapanlar. Şimdi işleri daha kolay, besleyip büyüttükleri IŞİD’de kullanabilecekleri yüzlerce, binlerce çekilmeyi bekleyen pim var. Hepsi de bu dünyada süremediği sefayı öbür dünyada sürmek için yanıp tutuşuyorlar. Artık failler meçhul değil, belli. Diyarbakır mitingini bombaladılar; Suruç’ta, Ankara’da kendilerini patlattılar; üstelik konuşup, arkasındakileri ele de veremezler.[1]
AKP’liler hep bir ağızdan, bir taraftan suçu başkasına yıkmak (PKK, DHKP-C, DAİŞ, yabancı ajanlar) diğer taraftan da suçun kendi üzerlerine kalmasını engellemek için de mağdur rolüne büründüler. Neymiş, bu eylem tüm ülkeye özellikle de AKP’ye karşı yapılmışmış. Yersen! AKP seçmeninin önemli bir kısmı yiyor nasıl olsa.
En basit biçiminden akıl yürütelim. IŞİD’in hedefi AKP olsa bombayı AKP mitinginde patlatır. Neden bomba AKP mitinginde patlamıyor. Çünkü eğer patlarsa AKP, seçmenini koruyamayan güç olur ki böylesi güç olmayan güce de kimse oy vermez. Ayrıca bomba AKP’yi doğrudan hedef alsa AKP de mutlaka buna cevap vermek zorunda kalır ki AKP, bunu da istemez (kendi besleyip büyüttükleri kardeşlerine karşı savaşacak değil ya).
En basit biçiminde akıl yürütmeye devam edelim. Madem bu katliam AKP’ye karşı yapılmış (üstelik liberaller de böyle söylediğine göre şu soruya onlar da yanıt arasınlar), neden görevi AKP’yi korumak olan sorumlulardan hesap sorulmuyor, görevlerinden bile alınmıyorlar? Gerçek İçişleri Bakanı Efkan Ala, piyon İçişleri Bakanı Selami Altınok ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan (bu arada bu şahsı ortalıkta gören var mı?) neden hala koltuklarındalar? Erdoğan’a bir haller oldu da kendisine zarar verenleri ödüllendirmeye mi başladı?
En basit biçiminden akıl yürütmeyi sürdürelim. Bu katliam gerçekten AKP’ye karşı yapılmış olsa ülkenin tamamında bütün AKP’liler sokağa çıkar, çıkartılırdı. Tepki eylemlerinde bir AKP’liye rastlandı mı? (Üstelik ilan ettikleri üç günlük Resmi Yas’a öldürülen polisleri ve korucuları katmalarına rağmen.) Tam tersine bütün “Aktrollere” fazla mesai yaptırıp halka ana-avrat küfretmeye devam ettiler. Bütün havuz medyası tek bir ağızdan AKP’yi savunup, katliama uğrayanlara saldırdı. AKP’nin sendikalarının tutumu bile tek başına kanıttır; Memur-Sen Genel Başkanvekili ve Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş, katliama karşı greve gidenleri “ülkeye ihanet edenler” olarak nitelendirdi.
Yemezler efendiler, yemezler! Kimse kendisinin bile inanmadığını başkasına inandırmaya kalkmasın. Ne yaparsanız yapın aklanamazsınız. Bu katliamın tek bir faili vardır, o da Saray’ın iktidarını korumak için her şeyi göze almış Tayyip Erdoğan’dır ve onun çıkar ortaklığı yaptığı katiller ordusudur.
Bu katliamı yaptırmalarının nedeni belli. Bir istikrarsızlık ve kaos ortamı yaratmak, muhalefeti sindirmek ve AKP tabanı içindeki partiden uzaklaşma eğilimini tersine çevirmektir. Akıllarınca bu ortamdan yılanların istikrar ve huzur için tekrar AKP’ye oy vermeleri sağlanabilir. Ayrıca parlamentoda istenen sonuç elde edilemezse Erdoğan’ın iktidar tekelini sürdüreceği diğer senaryolara da zemin hazırlanabilir. Tutunacakları başka bir dal, sunacakları başka bir vaat kalmadı. Artık bütün planları deşifre oldu.
Kurdukları mantık şu: AKP’nin oyu yüzde 50 idi (Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığındaki oy oranı), bu yüzde 40’a düştü. Bu azalan yüzde 10’un yarısı Kürtlerin oyu, diğer yarısı ise AKP’ye küsüp sandığa gitmeyenlerin oyu. Operasyonun ilk kısmı Kürt halkına karşı uygulandı. Sözde PKK’ye ama asıl olarak Kürt halkına uygulanan terörün gerçek amacı bu seçmenlerin “huzur ve barışın ancak AKP’in tek başına iktidarı ile geleceğine” inandırılmasını sağlamaktı. Hatta bu operasyon başarılı olursa HDP baraj altında bile bırakılabilir ve Erdoğan başkanlık için Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğu elde edebilirdi bile. Ancak Kürt siyasi hareketi, planın bu kısmını tersyüz etti. AKP’nin akıl hocaları bile giden Kürt oylarının geri gelmeyeceğini itiraf ediyorlar.[2]
Şimdi operasyonun ikinci kısmı sergileniyor, yani geri kalan yüzde 5’in AKP’ye oy vermesini sağlayarak, AKP’yi, anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde edemeseler bile tek başına iktidar yapmayı amaçlıyorlar. 7 Haziran’da sandığa gitmeyen ama onların öngörüsüne göre “eğer sandığa giderse başka bir partiye oy vermeyecek olan bu seçmen kitlesini nasıl ikna edecekler? Bohçalarında bir şey de kalmadı! Osmanlı yeniden canlandırma projesi çöktü, hesapta Ortadoğu’nun lider gücü olacaklardı, AB hayalleri suya düştü, ileri demokrasi dedikleri meğerse diktatörlükmüş, türban takanlar da bir sınıra ulaştı (çarşafa özgürlük de diyemiyorlar), pastanın en büyük dilimini Erdoğan Bilal oğlanın hesabına aktarmaya devam ettiği için dağıtılacak pay da azaldı… Geriye tek bir şey kaldı; benden sonrası tufan: “Ya beni tek başına iktidar yaparsınız, huzurlu yaşarsınız ya da ‘batsın bu ülke’!”
Bu plan başarılı olur mu? Evet, başarılı olur. Eğer Ankara’da yaptığınız katliamdan 100 bin tane daha yaparsanız, başarırsınız. Bu halkın 100 yıllık sosyalizm mücadelesini tarihten silmeyi becerebilirseniz, başarırsınız. İnsan aklındaki 100 milyon hücrenin iletişimini koparabilirseniz, başarırsınız. Ama heyhat, bunlar bile yetmez, daha fazlasını yapmanız lazım. Artık ampulün elektriği kesildi.
Artık değil o yüzde 5’i tekrar geri getirmek, elindekileri de kaybettirmek gerek. Madem ki oyun bu dönem sandık üzerinden kuruluyor, o zaman oyunun hakkını da vermek gerek!
Kabul etmek gerekir ki, sol tarihimizin en büyük katliamına karşı verilmesi gereken “tepki”yi veremedik/örgütleyemedik. (Bu geleceğimize bizim borcumuz, onların alacağı olarak kaydedilsin.) Kuşkusuz bunun en önemli nedeni Devrimci Hareketimizin nitel ve nicel yetersizliğidir. Bu durum, devrimcilere düşen görev ve sorumlulukların ne kadar büyük olduğunu bizlere bir kez daha gösterdi, görmek zorunda bıraktı…
Konjonktürel nedeni ise seçimlere bir aydan daha az bir zamanın kalması. Bu ülkede parlamenter sistem hala bir “değişim/dönüşüm” aracı olarak kabul ediliyor. Demirtaş, sağduyu çağrısı yapıp sandığı hedef gösteriyor. Kılıçdaroğlu, AKP’liler tarafından oyunbozan ilan edilmemek için kılıktan kılığa giriyor. Devrimci Hareket, ideolojik/politik hegemonyasını kuramadığında emek örgütlerinin, meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin de (tüm zayıflıkları ve tüm zaaflarıyla) böylesi süreçlerin sorumluluğunu yerine getiremeyecekleri görülmektedir.
Her şeye rağmen AKP’yi alt etmeliyiz, alt edeceğiz. Sandıksa sandık, sokaksa sokak.
Ne diyor AKP’liler; “Artık maksimum yüzde 45 alabiliriz”[3], “Her ne kadar yüzde 41 oy almış olsak da biz aslında yüzde 25’lik bir partiyiz. Biz istikrarı temsil ettiğimiz ve merkez sağ ve muhafazakar bir alternatifimiz olmadığı içim yüzde 41 oy aldık. Bu yüzden istikrar ve muhafazakarlık temaları ön planda olmalı”.[4] “AK Parti bu trende göre İç Anadolu ve Karadeniz’e sıkışan bir bölge partisine dönüşebilir”.[5] Ortaklaştıkları en acil önerilerden ikisi kadınlara ve gençlere yönelmek: “AK Parti’ye destek veren kadınların yüzde 13’ü bıraktı. AK Parti’nin bu seçimlerde ciddi bir ‘kadın kartı’ oynaması gerekiyor”, “Sadece 18-24 yaş arası değil, 25-35 yaş arasın da oy kaybetti, bunun siyasi açıklaması AK Parti’nin soyunun kurumasıdır”. En zihni sinir çözüm önerisi Efkan Ala’dan[6] “üniversitede her üyemize +1 kotası koysak, gençleri bir şekilde yurt dışı gezileriyle tavlasak… bizimle uyumlu çalışabilecek rektörler atasak… genç kızlara önem verdiğimizi de ayrıca belirtelim”.
Artık “solcunun solcuya propaganda etmesinden” vazgeçmeliyiz. Değiştirmemiz gereken insan topluluğu orada duruyor. Onlar gelmeyecek, biz gideceğiz. Gençlerden ve kadınlardan başlayacağız değiştirmeye. Madem ki üniversiteleri bu kadar önemsiyorlar, devrimci gençlik bu durumdan mutlaka vazife çıkaracaktır. AKP’ye oy veren herkes hedef kitlemiz. Ya ikna olacaklar ya da Erdoğan’ın suçlarına ortak olmamak için kenara çekilecekler. AKP’nin çöküşü hızlandı, mezarını derin kazanacağız…
Dipnotlar:
[1] Ankara Katliamı’nın üzerinden üç gün geçmesine rağmen devlet hala (belirlemiş olmasına rağmen) katliamı gerçekleştirenlerin kimliğini açıklamıyordu. Gerekçe, bu şahısların ilişkilerinin önlem almasını engellemekmiş. Sanki yaptıran, yaptırdığını bilmiyor da devlet açıkladığında ayıkacak.
[2] Başbakan danışmanı Ethem Mahcupyan’ın itirafıdır.
[3] Ertan Aydın, Erdoğan Ve Davutoğlu’nun danışmanı (Nokta Dergisi AKP günlükleri).
[4] Mücahit Arslan, AKP kurucusu, Erdoğan’ın sır küpü (Nokta Dergisi AKP günlükleri).
[5] İbrahim Uslu, AKP için anketler yapan ANAR’ın Genel Müdürü.
[6] Eski ama hala fiilen İçişleri Bakanı.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.