Kendi siyasal ihtiras ve emellerini “işçi iradesi, taban inisiyatifi” gibi uğruna bedeller ödenerek sınıf mücadelesine kazınmış kavramların arkasına saklayanlar şunu bilmelidir. Bugün 1650 işçinin iradesini temsil edecek bir olağan genel kurul örgütlemektense 67 delege ile kendi denetiminde bir yönetim oluşturmak üzere olağanüstü genel kurul toplayanlar ne sonuç elde ederlerse etsinler o genel kurul kürsüsünden kendi siyasal iflaslarını ilan edeceklerdir
Enerji Sen sendikası 6 Eylül Pazar (2015) günü meşru olmayan bir olağanüstü genel kurul toplamaya hazırlanıyor. Bu genel kurulu çağıran ve örgütleyenlerle sınıflar mücadelesi içinde kendi eylemimizi, sözümüzü ve çizgimizi yaratarak hesaplaşacağız. Fakat onların bu genel kurulu toplarken yürüttüğü iftira ve karalama kampanyasına yanıt vermeyi, 5 yıldır bu sendikaya verdiğim emeğin ve başta İstanbul, İzmir, Artvin, Denizli, Bursa, Dersim, Diyarbakır, Urfa, Van, Hakkari ve Bitlis’ten kardeşlerim olmak üzere enerji işçilerinin bütününe duyduğum sorumluluğun gereği olarak görüyorum.
Enerji Sen sendikasının eski genel başkanının taciz suçuyla sendikadan atılmasının hemen ardından gelişen süreçte devreye sendikanın daha önceki başkanının girmesiyle aleyhimize iftira ve yalanlara dayanan bir kampanya yürütülmeye başlandı. Bu şahıs sendikayı kendisinden devralan yönetimin 2 yıl gibi kısa bir sürede sendikanın üye sayısını 250’den 1650’ye çıkartıp örgütlenme alanını 20 şehre yaygınlaştırdığı gerçeği ortada iken sendikada bir “erozyon yaşandığını” iddia etmiş, Enerji Sen sendikasını bugüne taşıyan benim ve çalışma arkadaşlarımın Enerji Sen yönetiminden tasfiye edildiği bir Olağanüstü Genel Kurul örgütlenmesi tavsiyesinde bulunmuş ve yönetim kurulu içinde çeşitli siyasi çevrelerden isimleri bu fikre ikna ederek akıl almaz bir planı devreye sokmuştur.
Çeşitli internet sitelerinde “Enerji işçileri Enerji- Sen yönetimine el koydu” başlıklı haberlere konu olan ve özünde 1650 üyesi bulunan Enerji- Sen’in içinde yer alan 20 kadar üyenin iradesi ile yürüyen bir süreç yaşanmıştır. Üstelik çoğu yönetim kurulu üyesi olduğu halde bu 20 kişi kendilerini o kadar gayrimeşru görmektedir ki sendikaya gelip “burada yanlış giden bir durum var. Bu süreci tüm üyelerin katılacağı bir zeminde tartışmaya açmak istiyoruz” deme cesaretini göstermek yerine, evrakları ve bilgisayar kasasını çalmıştır. Ardından bu gayrimeşru hissiyatı aşmak için olsa gerek, sendikal süreçlerin uzağına düşmüş isimlerden oluşan bol imzalı bir metin yayımlamışlardır. Yetmemiş kendilerine yakın haber sitelerinde başka sendikaları töhmet altında bırakan iftira dolu haberler yayımlatmışlardır. Yetmemiş Enerji- Sen’de yaşananları anlattığımız yazımızı yayımlayan Sendika.Org internet sitesini telefonla defalarca arayıp, tehdit edip bu çirkinlikleri ifşa olunca “biz tehdit etmedik rica ettik” açıklamaları yapmışlardır.
Bin bir emekle, onlarca yoksunluğa ve polis baskısına karşı dişimizle tırnağımızla büyüttüğümüz bu sendikayı yıpratan bunca çirkinlik bize yetti. Ama bu tezgâha girişenlere yetmedi. Bu kadar pervasız saldırılar karşısında biz ne yaptık derseniz biz yüzümüzü enerji işçilerine döndük. Örgütlü olduğumuz tüm il ve ilçeleri dolaşarak yaşanılan süreci üyelerimize anlattık. Diyarbakır, Dersim, Muş, Bitlis, Hakkari,Urfa, Van’da çatışma tehdidi altında hayatını kazanmaya çalışan, İzmir’de işçi sağlığı güvenliği önlemleri olmaksızın çalıştırılmaya zorlanan enerji işçileri bizi bağrına bastı. Bin bir emekle birlikte yarattığımız sendikamıza sahip çıkma iradesi gösterdi.
Bu yazıyı asıl yazma sebebimiz tam da bundan sonrasında yaşanılanları anlatmak. Ağzını işçi iradesi ile açıp, taban inisiyatifiyle, komite ve konseyle kapatan bu arkadaşların intikam ve ihtiras duyguları için bu kavramların içini boşalttıklarını teşhir etmek, Enerji Sen’in yaşayacağı genel kurul sürecinin en önemli boyutu olacaktır. Zira bu anlayış sendikal hareketin içini oyup kendisine alan açmak üzere sınıfın genel çıkarlarını hiçe sayan bir eğilim olarak yine sendikal hareket içinde kendini var etmektedir. Sendikal bürokrasinin tüm kirli taktiklerini uygularken, “Sendikal bürokrasiye karşıtlık” görüntüsü altında sol kamuoyunda hızlıca da kendine taraftar bulabilmektedir.
Yöneticilerinin hiçbirinin profesyonel olmadığı, sendikadan yönetici ve uzman dâhil kimsenin ücret almadığı, aksine işçi olarak sendikada çalışma yürüttüğü, düzenli bir aidat düzeneği bulunmayan bir sendikayı var edenlere “bürokrasi” retoriği ile saldıranların akıl hocalarının kendi pratiklerini bilenler bilmeyenlere elbet anlatacaktır.
Tarih onları elbet yargılayacaktır ancak bugünün acil sorunu şudur: Enerji işçilerinin iradesi “dar komite darbesi” ile gasp edilmek isteniyor. Enerji işçileri 3 yıl önce ve sendikanın üye sayısı 250 iken seçilmiş delegelerle toplanan olağanüstü genel kurul yerine kendilerinin de delege seçimlerini yapıp iradelerini yansıttığı ve yasal olarak da yapılması mümkün bir olağan genel kurul istediklerine karar verdi. Bu taleple bir metin oluşturarak imzaya açtılar. İzmir’den 59, Muş’tan 29, Bitlis’ten 6, Hakkari’den 59, Artvin’den 14, Diyarbakır’dan 48, Dersim’den 84, Bursa’dan 6, Denizli’den 5, Urfa’dan 252 olmak üzere toplam 600’e yakın üyemiz Enerji Sen yönetiminin mevcut yönetim kuruluna seslenerek olağan genel kurul istedi. Fakat bu imzalar bu talepler hiçe sayıldı.
Olağanüstü genel kurul için 152 delegelik bir liste ile başvuru yapıldı. Son iki yılda örgütlenen 20’ye yakın il ve ilçenin temsil edilmediği bu listeye İlçe Seçim Kurulu’na yapılan itiraz ve incelemeler sonucunda mevcut delegelerin yarısından fazlasının delegeliği düştü. Genel kurulun 67 delege ile ve bu biçimde toplanmasına karar verildi. Çünkü bundan 3 yıl önce belirlenen 152 delegenin geri kalan 85’i artık sendikamızla herhangi bir bağı kalmamış durumda. İşte bu da bizim olağan üstü genel kurulun toplanmasına itirazımızın temel dayanaklarından biriydi.
Ancak “dar komite” geniş bir işçi iradesini yok saymaya devam ediyor.
1650 üyesi bulunan Enerji Sen’in yönetimini oluşturmak üzere 600 üyenin itirazına rağmen 67 kişilik bir genel kurul toplanıyor. Üstelik sendikanın tüzüğünde delege sayısı 150 olarak belirlenmiş olmasına rağmen. Ve bunu toplayanların iddiası ne trajikomik bir durumdur ki işçi iradesini sendika yönetime yansıtmak.
Enerji işçilerinin sınıf olma mücadelesine bakıp burada işçi sınıfının politik ve tarihsel haklılığını görmek yerine her yerde hastalıklı biçimde kendi kişisel başarısını görenlerin, kendi iradesini “işçi iradesi” diye pazarlamaya çalışması hiç de şaşırtıcı değildir. Enerji işçisinin özelleştirme sürecinde verdiği mücadeleye bakıp, güvencesizliğe karşı sınıf mücadelesi çizgisinin kolektif olarak yaratılan başarısını görmek yerine bu mücadeleyi kendi alamet-i farikası zannedenler dünyayı kendi çevrelerinde döndürmeye devam ettirmektedir.
Elbette bu tezgahın bir başka yanı daha var. Güvencesizliğe karşı mücadeleyi sendikal hareket içinde belirgin kılmak için bir devrimci çizginin iradi çabalarıyla örgütlenen bu sendikayı, kapkaç usulü evrak çalarak, yayın organlarında devrimci sendikal kadrolara iftira atarak “el koyan” siyasi örgütler de var. Bu örgütlerin yaşanılan durumu “sahadaki arkadaşlarının inisiyatifine karışmama” ilkesi ile açıklamaları hiç inandırıcı değil. Zira kendileri ile birden çok defa görüşen ve tek talepleri “Enerji işçilerinin yarattığı örgütlülüğün zarar görmemesi” olan devrimciler karşısında takındıkları bu tavır, enerji işçilerinin yarattığı dinamizmi kendi egosunu şişirmek için kullanan bir grup fırsatçı ile işbirliği yaptıkları ve devrimciler arasındaki hukuku çiğnemiş oldukları gerçeğini değiştirmeyecektir. Bizleri, devrimcileri Enerji-Sen sendikasından tasfiye etmenin heyecanına kapılıp, kendilerine her gün hakaret edenlerle, yayınlarında hedef gösterenlerle, emperyalizmle işbirliği ile suçlayanlarla, DİSK’in kapısına kilit vurmaya cüret edenlerle yaptıkları ittifakın açıklaması ise sanırız hiçbir zaman gelmeyecektir.
Son 2 yıldır DİSK’i siyasal mücadele programının hedefine koyan, DİSK’in kapısına kilit vuran, örgütün ve örgüte bağlı sendikaların eylem ve etkinliklerini engellemeyi politik eylem olarak gören bir anlayışı DİSK’e bağlı bir sendika olan Enerji Sen’in yönetimine taşıyacak bu genel kurul, DİSK’e karşı saldırılarda yeni bir mecranın açılması sonucunu da beraberinde getirecektir. Buna vesile olanlar da DİSK örgütlülüğü karşısında sorumluluktan kurtulamayacaktır.
Kendi siyasal ihtiras ve emellerini “işçi iradesi, taban inisiyatifi” gibi uğruna bedeller ödenerek sınıf mücadelesine kazınmış kavramların arkasına saklayanlar şunu bilmelidir. Bugün 1650 işçinin iradesini temsil edecek bir olağan genel kurul örgütlemektense 67 delege ile kendi denetiminde bir yönetim oluşturmak üzere olağanüstü genel kurul toplayanlar ne sonuç elde ederlerse etsinler o genel kurul kürsüsünden kendi siyasal iflaslarını ilan edeceklerdir. Bir daha hiçbir yerde taban demokrasisi, komite, konsey kavramlarını ağızlarına alamayacaklardır. Her attıkları adımda işçi iradesi karşılarına çıkacak, hesap soracaktır. Ve o kendi ihtiras rüzgarlarına kurban ettikleri işçi iradesi teslim olmayacak, enerji işçilerinin ülkenin dört bir yanındaki kavgasını da, Enerji-Sen sendikamızı da ayağa kaldıracaktır.
Bugün devrimcilerin görevi sendikaları ele geçirmek değil, güvencesizliğe, ağır ve ölümcül koşullarda çalışmaya karşı bir sınıf hareketi yaratmaktır. Bu sorumluluğu elimizdeki araçlar ne olursa olsun yerine getirmek bizlerin boynunun borcudur.
* Süleyman Keskin
Enerji Sen Yönetim Kurulu Üyesi / Genel Eğitim Sekreteri