Son birkaç yıldır İstanbul’un özellikle kenar mahalle aralarında neler açıldığını biliyor ya da görmüş olmalısınız. Sıbyan Okulu
Halkı birbirine kırdırmaya çalışan gayrı meşru iktidarın savaş ortamının bir yanında yerlerde sürünen bir şey var ki, o da eğitim.
Gerçekten bu alanda her şey çığırından çıkmış durumda. Bir önceki yıl yürürlükten kaldırılan bir uygulamanın yerine konan şeyin, bir sonraki yıl olduğu yerde kalacağının garantisi yok. Kendisi de pusulayı şaşırmış!
“Temel” denilebilecek bir eğitimden söz etmek ise neredeyse boş. Çocuklarımız yaşları ve gelişim aşamaları gereği başına örülen çorabın farkında değil. Veliler de öğretmenler de şaşkın ve adeta çaresiz. Birinci ve ikinci dördü bitirenlerin ondan sonra eğitimlerine devam edeceklerine dair sistemin sağladığı bir güvence yok. Milli Eğitim, tutmayan dikişini açık ortaokul ve açık lisenin içine atıp sorumsuzluğunu örtbas etmeye çabalıyor.
Evet, dikiş tutmuyor, eğitim yerlerde. Dolayısıyla yere düşmüş eğitimin üzerinden bir de çocukları dini eğitimle devşirmeye çalışan gerici dernek ve kulüp gibi yapılanmalar geçiyor.
Son birkaç yıldır İstanbul’un özellikle kenar mahalle aralarında neler açıldığını biliyor ya da görmüş olmalısınız. Sıbyan Okulu…
Tabi aklınıza öyle fiziki bildiğimiz türden bir mektep yani okul binası filan gelmesin. Bunlar tamamen sokak aralarında bir apartmanın herhangi bir katı veya bodrum katında, cami girişlerinde, dükkan gibi kiralanmış yerlerde faaliyete başlayan mevcut eğitim standartlarıyla da alakası olmayan tamamen yasa dışı yerler.
Böylesi yasa dışı yerlerin iktidar açısından meşru görüldüğünü, göz yumulduğunu da hemen belirtmek gerek. Bir kere merdivenaltı kreş denilebilecek bu yerlerin Milli Eğitime de, Sosyal Hizmetler Kurumuna da bir bağlılığı yok. Kimi bir derneğin çocuk kulübü adıyla kayıt çağrısı yaparken, kiminin hiçbir kimliği yok ve imam hatibi bitirmiş hoca vasfedilen kadınların okul öncesi çocuklara din dersi vermek öğretmek, aynı zamanda para kazanmak için açtıkları yerlerden ibaret.
Merdivenaltı, yasadışı kreş denilebilecek böyle yerlerin kimileri ilanlarını açıkçası “Sıbyan mektebi açılıyor” çağrısıyla verebiliyor. Kimse çıkıp da bir apartmanın ikinci katında aylarca asılı kalan bu okul çağrısı ne oluyor diye de sormuyor. Çağrı genellikle 4-6 yaş grubu çocuklar için yapılırken, yaz tatil dönemlerinde okula giden 7-10 yaş öğrenci gruplarını da kapsıyor.
Nasıl ki kız ve erkek çocuklarının birlikte eğitiminden kendi ahlakı açısından anlam çıkaran gerici bir eğitim politikası varsa, bunun sosyal hayatta elbette bir karşılığı olacak. “ Sıbyan Mektebi” deyip geçmeyin Sultangazi Esentepe Huzur Derneği “huzurlu” bir eğitim için kız çocuklarına özel bir sıbyan mektebi bile açmış. Bebek sayılabilecek kız çocukları gönül rahatlığıyla kendilerine teslim edilsin diye.
İşin bir de maddi boyutu var. Yılın on iki ayı faaliyet gösteren merdivenaltı kreş veya sıbyan mektebi, çalışmak isteyip çocuğuna ucuz kreş bulamayan aileler için daha cazip… Ortalama bir kreşe 400-500 TL. aylık veriliyorsa, merdivenaltı yerlere 200-250 TL vermek ailelere cazip geliyor. Kimi aileler çocuğuna yönelik uygulamaların bilincinde olmadığı halde kimi de gidip “evde yaramazlık yapacağına dinini öğrensin” yaklaşımıyla çocuğunu cehalet ortamına terk edebiliyor.
Her geçen yıl içi boşaltılan, genel olarak dinselleştirilen eğitim sisteminin ortaya çıkardığı ürünün bilimsel kalitesinin ne olacağını elbette kestirmek zor değil. Uluslararası düzlemde yapılan kimi değerlendirmeler ortada; Eğitimde sonuç, layıkıyla sonunculuk…
Çocuğa “değerler eğitimi” adıyla dayatılan akıl dışı tutumların sonucunun toplam eğitim kalitesini nasıl kirli bir çukura düşüreceğini hesap etmek ayrıca ürkütücü. Bu konuda daha önce değinilmiş bir örnek şöyle: “Öğretmenlerden, tarikatların oluşturduğu sözde “mektep”lerden ilkokula yazdırılan küçücük çocukların öykülerini dinledik: ‘Kara gözlü kızı bir türlü sınıfa sokamadım. Dili tutulmuş gibiydi. Kapıdan içeri girmekte ayak diretiyordu. ‘Niye girmiyorsun?’ diye sordum. ‘Sınıfta erkekler var’ dedi.’
‘Çocuk okulun kapısından girer girmez, karşıdaki boy aynası ile karşılaştı. Hemen arkasını döndü. Aynaya bakamıyordu. Aynanın içinden cin çıkacağına inanıyordu.
Sonuncusu:
“Erkek çocuk, sırtını duvara yapıştırmış, koridorda sürtüne sürtüne yürüyordu. Çocuğun daha önce bir tacize uğradığından kuşkulanmıştık. Muayene ettirdik. Sırtı sürtünmekten yara içinde kalmıştı. Şeytanın sırtında yaşadığı sanrısına kapılmıştı.” (23 Şubat 2015 Cumhuriyet, Işık Kansu-Ankara Kulusi)
Ya bilmediklerimiz, ya çocukların ruhlarına nakşedilmiş başka hasarları düşünmek… Bu kadarı bile ürkütücü geliyor insana.
İşte böyle! Eğitimde akıl ve bilim raydan çıkınca, akılsızlık ve cehalet için gün doğdu, ekim başladı…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.