AKP IŞİD’e karşı neden savaşmaz ya da savaşamaz? 4 maddede Erdoğan ve AKP’nin IŞİD çeteleriyle neden savaş(a)mayacağının özeti 32 devrimcinin hayatını kaybettiği 20 Temmuz’daki Suruç Katlimı’nın ardından “IŞİD’i yok etmek” için harekete geçtiğini iddia eden AKP bir kez daha cihatçı çetelerle danışıklı dövüş halinde. AKP, seçim sonrası kaybetmekle yüz yüze geldiği iktidarını IŞİD bahanesiyle başlattığı yeni savaş […]
AKP IŞİD’e karşı neden savaşmaz ya da savaşamaz? 4 maddede Erdoğan ve AKP’nin IŞİD çeteleriyle neden savaş(a)mayacağının özeti
32 devrimcinin hayatını kaybettiği 20 Temmuz’daki Suruç Katlimı’nın ardından “IŞİD’i yok etmek” için harekete geçtiğini iddia eden AKP bir kez daha cihatçı çetelerle danışıklı dövüş halinde. AKP, seçim sonrası kaybetmekle yüz yüze geldiği iktidarını IŞİD bahanesiyle başlattığı yeni savaş süreciyle yeniden tesis etmeye çalışıyor. Ancak IŞİD belasının Ortadoğu’da ve Türkiye’de Tayyip Erdoğan ve AKP’nin katkılarıyla geliştiğini herkes biliyor. Asıl hedefi Kürtler ve sol olan AKP, IŞİD’e karşı ise göstermelik bir “mücadele” veriyor. Peki AKP IŞİD’e karşı neden savaşmaz ya da savaşamaz? 4 maddede Erdoğan ve AKP’nin IŞİD çeteleriyle neden savaş(a)mayacağının özeti:
1. Hem Irak’ta hem de Suriye’de IŞİD ile danışıklı dövüş içinde olan AKP Esad’a, Şiilere, Alevilere ve Kürtlere karşı savaşan IŞİD’le ortak çıkarlara sahip. Bugüne kadar hep IŞİD’le çatışmaktan kaçındığı gibi, IŞİD’in işini kolaylaştırmayı tercih etti.
AKP’nin çıkarları bölgede Esad yönetimi ve Rojava gibi ortak düşmanlara sahip olduğu IŞİD’le örtüşüyor. Bu nedenle çeşitli bahaneler üreterek IŞİD’le çatışmaktan kaçındı. 11 Haziran 2014’te Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğunu ve konsolosun da aralarında olduğu 49 kişiyi IŞİD’e teslim eden AKP, uzunca bir süre, “IŞİD’e karşı tavır alamayız, tavır alırsak rehinelerin hayatını tehlikeye atarız” diye bol bol kullanacağı bir bahane edindi. 16 Haziran 2014’te dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç “IŞİD’i tahrik edecek haberlerden sakının” demişti.
ABD-AKP’nin cihatçılara destek üzerine kurduğu Suriye politikası, IŞİD’in bugünkü gücüne ve nüfuzuna ulaşmasında temel belirleyici oldu. Bu süreçte IŞİD çeteleri, Kilis-Antep-Urfa hattındaki Rai-Cerablus-Tel Abyad sınır kapıları üzerinden Türkiye’ye komşu haline getirildi ve buraları uzun süre kontrol altında tuttu. Dünyanın dört bir yanından gelen binlerce cihatçı ile her türlü askeri mühimmat, lojistik malzeme ve sağlık hizmetleri Türkiye üzerinden sağlandı. Suudi Arabistan ve Katar’dan AKP aracılığıyla aktarılan para da bu hattı takip ediyordu.
Kilis-Antep-Urfa sınırı hattı Rojava’ya yönelik IŞİD saldırılarının üssü haline dönüştürülürken, AKP Kobanê’nin yenilgisini istediğini 7 Ekim 2014’te Erdoğan’ın “Kobanê düştü düşecek” söylemi ile dile getiriyordu. YPG’nin Tel Abyad’ı IŞİD çetelerinden almasının ardından AKP yanlısı Sabah gazetesinin 19 Haziran 2015’teki “PYD, DAEŞ’ten çok daha tehlikeli” manşeti Kürtler karşısında müttefikin kim olduğunun açık göstergeseydi.
Türkiye sadece kağıt üzerinde, 10 Ekim 2013’te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin IŞİD’i de kapsayan kararları uyarınca mal varlığının dondurulması kararı aldı. BM’nin bu kararı AKP için fiiliyatta bir şey ifade etmiyor. Üstelik AKP’nin IŞİD’i “terör örgütü” olarak lanse eden herhangi bir resmi kararı da söz konusu değil.
AKP’nin diğer bir bahanesi de Suriye’deki Türkiye toprağı Süleyman Şah Türbesi idi. IŞİD tarafından tehdit edildiği öne sürülen türbe için askeri sevkiyat yapan TSK, 23 Nisan 2014’te YPG kontrolündeki bölgeden Suriye’ye girmiş, IŞİD kontrolündeki bölgeden elini kolunu sallayarak Türkiye’ye geri dönmüştü! 21 Şubat 2015’te ise IŞİD ile koordineli bir kaçış operasyonu düzenleyen AKP, hava destekli küçük bir kara ordusuyla türbedeki naaşları aldı ve askerleri tahliye etti. Ayrıca türbeyi IŞİD’in en sevdiği yöntemle; havaya uçurarak imha etti.
2. AKP ile IŞİD arasında güçlü ideolojik bağlar var. Bu nedenle AKP medyası IŞİD’in propaganda aygıtı gibi çalışıyor.
AKP ile IŞİD arasındaki ideolojik yakınlığın kaynağı Sünni mezhepçilik. Erdoğan ve Davutoğlu’nun söylemleri bu yakınlığın kanıtlarıydı. IŞİD çetelerinin Alevilere ve Şiilere yönelik katliamları tırmandırdığı bir dönemde (Temmuz 2014) Erdoğan da “Reyhanlı’da 53 Sünni vatandaşımız şehit edildi” sözleriyle Türkiye’deki mezhepçi söylemi tırmandırmıştı. Erdoğan, İran ve Şam yönetimi söz konusu olduğunda ise sürekli karşı tarafı “mezhepçilik” ile eleştirdi.
7 Ağustos 2014’te dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, IŞİD’i tarif ederken “Daha önceki hoşnutsuzluklar, öfkeler büyük bir cephede geniş bir reaksiyon doğurdu” sözleriyle Suriye ve Irak’ın Şii ve Alevi yöneticilerini hedef alıyor, cihatçı katillere anlayış gösteriyordu.
16 Eylül 2014’te Numan Kurtulmuş’un IŞİD’in bir sebep değil sonuç olduğunu söylemesi ve 23 Eylül 2014’te Davutoğlu’nun “Herkesin saygı duyduğu, IŞİD’in de Musul’daki konumu gereği üzmek istemeyeceği bir kesim var. Çünkü halk tabanında zemini var” sözleri AKP tarafından bu çeteleri meşrulaştıran ifadelerin başında geliyor.
Sözde Türkiye’nin özde AKP’nin resmi haber ajansı olan Anadolu Ajansı (AA) her fırsatta IŞİD çetelerinin propaganda aygıtı gibi çalıştı. Örneğin, 9 Haziran’da işgal edilen Musul’a 25 Haziran 2014’te “gizlice” giden AA muhabirlerinin IŞİD’e dair olumlu izlenimleri haberleştirilmişti.
AKP yanlısı gazetelerden Star ise 21 Aralık 2014’te Türkiye’deki IŞİD çetecilerinin en önemli figürlerinden Halis Bayancuk’u “El Kaide ve IŞİD lideri suçlamasıyla üç kez operasyona maruz kaldı” sözleriyle “kumpas mağduru” ilan etmişti.
3. IŞİD’in bir ucu MİT’e çıkıyor. AKP IŞİD’e karşı harekete geçemiyor, çünkü Türkiye’de ciddi bir örgütlenme ağına sahip olan ve pek çok eylem de düzenleyen örgüt hakkında yürütülecek soruşturmaların ucu MİT’e, hükümete ve AKP örgütlerine uzanıyor. Yani AKP, IŞİD’e vurduğunda kendisini de vurmuş olacağını iyi biliyor.
20 Mart 2014’te Niğde Ulukışla’da 3 kişiyi öldüren ve 17 kişiyi yaralayan IŞİD çetecileri tutuklandı. Ancak bunlar duruşmalarda mahkemeye getirilmiyor, Türkiye’de bulundukları bile kanıtlanamıyor. Suriye sınırında MİT hesabına çalışan Heysem Topalca’nın da adının geçtiği dava kamuoyundan özenle gizleniyor. Bu çetecilerin 49 konsolosluk çalışanına karşılık serbest bırakıldıkları yönünde kuvvetli şüpheler var.
AKP, gerici cemaat ve tarikatlara örgütlenme zemini oluşturarak, başta IŞİD olmak üzere bölgedeki cihatçı çetelere kadro devşirme olanakları yarattı.
MİT, IŞİD’in ülke içindeki faaliyetlerini bilmesine rağmen herhangi bir engel çıkarmadığı gibi, aynı zamanda bunların icraatlarından yararlandı. Diyarbakır’ı ve Suruç’u kana bulayan IŞİD’cilerin çıktığı Adıyaman’da aileler çocuklarının IŞİD’e katıldığını emniyetten bizzat Başbakan’a kadar bütün kademelere bildiriyor ancak en ufak bir soruşturma açılmıyor. Diyarbakır’daki HDP mitingine yönelik bombalı saldırı ile Suruç Katliamı’nı gerçekleştiren kişilerin “terör nitelikli kayıp şahıs” olarak aranmalarına karşın ya gözaltına alınıp salıverildiği ya da Adıyaman’da rahatça dolaşarak ailelerini ziyaret edebildiği de ortaya çıkmıştı.
4. AKP ile IŞİD arasında yoğun ekonomik ve ticari ilişkiler bulunuyor. AKP IŞİD’le ilişkilerini kopardığında ciddi bir ekonomik kayba da uğrayacak.
ABD merkezli enerji araştırma kurumu IHS’nin raporuna göre, IŞİD çeteleri Irak’ta ve Suriye’de günlük toplam 350 bin varil üretim kapasitesi olan petrol sahalarının kontrolünü elinde tutuyor. CHP’li eski vekil Mehmet Ali Ediboğlu da IŞİD’in sadece 2014’te Türkiye’ye 800 milyon dolarlık petrol sattığını belirtti. BM’nin cihatçı gruplardan petrol alımını yasaklamasına, Batı’da Türkiye ile IŞİD arasındaki petrol ticaretinin sık sık dillendirilmesine rağmen son döneme ilişkin veriler bu ticaretin arttığını gözler önüne seriyor. OECD bünyesindeki Karapara Aklamayla Mücadele Grubu FATF’in IŞİD raporunda; 2013 yılında Türkiye’de saptanan 73 milyon litre kaçak petrolün 2014 yılında 79 milyon 238 bin litreye ulaştığı, 2012’de 4 bin civarında olan petrol kaçakçılığı olay sayısının 10 bine yükseldiği kayda geçirildi.
Suudi Arabistan ve Katar üzerinden cihatçılara aktarılan paranın kontrol ve komisyon hakkı da “1 numaralı zat”ta bulunuyor. Gelen paranın silah ve lojistik desteğe çevrilerek aktarılması işlemi AKP’nin kontrolünde gerçekleşiyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.