Ne yapsın Belgrad Ormanı? Ya da daha geniş şekliyle Kuzey Ormanları ağlasın mı? 3. Köprü’nün, köprünün kendisinden öte ana ve bağlantı yollarının İstanbul’un ölüm fermanı olduğunu inşaatın hızla başladığı 2013 yılından beri artık bilmeyen diyemeyeceğiz ama görmeyen kalmadı. Mezolitik Çağ’dan kaldığı bilinen orman bölgedeki ilk insan toplulukları için barınma ve avlanma alanı olmuştur. Bizanslılar 5. […]
Ne yapsın Belgrad Ormanı? Ya da daha geniş şekliyle Kuzey Ormanları ağlasın mı? 3. Köprü’nün, köprünün kendisinden öte ana ve bağlantı yollarının İstanbul’un ölüm fermanı olduğunu inşaatın hızla başladığı 2013 yılından beri artık bilmeyen diyemeyeceğiz ama görmeyen kalmadı. Mezolitik Çağ’dan kaldığı bilinen orman bölgedeki ilk insan toplulukları için barınma ve avlanma alanı olmuştur.
Bizanslılar 5. yüzyıldan itibaren ormanı sıkı koruma altına almışlardır. Belgrad Ormanı, Bizans ve Osmanlı dönemleri boyunca imparatorluk başkenti için ‘cansuyu’ işleviyle değerlendirilmiştir. Öyle ki imparatorlar, padişahlar, İstanbul’a gelen batılı seyyahlar, elçiler Belgrad Ormanı’nı karşısında büyülenip onu “Tanrının bir lütfu” gibi ifade etmişlerdir. Yeşillik açısından bunca zengin ormanın içine yapılan Bizans ve Osmanlı döneminin kemerleri, su bentleri ormanın egzotik çekiciliğinin ortasına birer inci misali kondurulmuştur. Ormanın güzelliği salt İstanbul halkına su biriktirip ulaştıran bir yatak olmasında yatmıyordu. Zengin bitki çeşitliliği yanında kendine has yaşlı ama her dalı ve yaprağına kadar genç ve dinamik duran çınar ve kayınları onun büyüsünü artırmaya yetiyordu.
Osmanlılar ormandan ağaç kesimini cezaya tabi kılmış; II. Mustafa ve I. Mahmut zamanında konuya ilişkin fermanlar çıkartılmıştır. Yeri geldi RTE’nin “ceddim” diye sayıkladığı Osmanlı, ormanın varlığını tehdit ediyor diye içinde yer alan köyü bile kapattı. Belgrad Ormanı’nın nasıl bir hayat kaynağı, avlanma, dinlenme ve tedavi alanı olduğuyla padişahlar bile övündü.
İstanbul’un boğazına atılan en kötü kelepçelerden biri diye nitelendirdiğimiz 3. Boğaz Köprüsü için binlerce hafriyat kamyonu, metrelerce aşağı kazınan Kuzey Ormanları’nın toprağını yıllardır dışarı taşıyor. Geçmişten bu yana korunagelen yaşam alanının toprağının dışarı taşınması, göllerin kurutulmasında kullanılması bile vahametin boyutunu gösteriyor.
Havadan çekilen fotoğraflarla yemyeşil örtü arasında oluşturulan sapsarı şeritli yolları hepimiz dehşet içinde seyretmekteyiz. Bir de buna Kuzey Ormanları Savunması hareketiyle, bölgede yaşayan köylülerin ve doğa yürüyüşü gruplarının içerden tanıklığını ekleyin! Ağacı, böceği, mantarı, kuşu, kurduyla binlerce yıllık bir ormanın kapitalist piyasa çarkının azgın dişlileri arasında birkaç yılda yok edilmesinin insanda yarattığı derin öfkeyi anlamlandırmamak saçmalık olur.
Kaba bir hesapla 3. Köprü yolu ve bağlantılarıyla birlikte genel olarak İstanbul ormanlarının 3’te 1’inin yok edildiği görülüyor. Yukarıda da ima edildiği gibi bu imha öyle böyle bir şey değil! Ağaçlar büyük ve usta bir organizasyonla kesilip altındaki yaşam metrelerce aşağıya sıyrılıp en sert zemine kadar dayandırılıyor. Nasıl olsa buna engel olacak bir II. Mustafa veya I.Mahmut fermanı yok. Bunun yerine RTE’nin cumhuriyetinin paracı ve talancı fermanları geçerli! Buradan bakıldığında dahi Kuzey Ormanları’nın dolayısıyla İstanbul’un canına okumak AKP diktatörlüğünün sembolü haline dönüştü. Daha önce 3. Havaalanı bölgesi çalışmaları çerçevesinde verilen yürütmeyi durdurma kararlarına karşı RTE kamyonlar çalışacak diye meydan okudu.
Şimdi idare mahkemesinin verdiği yeni bir karar dikkatimizi çekmekte: 3. Köprü, Beykoz ve Rumelifeneri bağlantı yolları yapımı ile ilgili imar planının yürütmesini durdurdu. Mahkemenin gerekçesi ise sıradan bir vatandaş olarak hepimizi kaygılandıran haklı nedenler üzerine kurulu: “İstanbul’un ana aksını oluşturan Boğaz geçiş güzergâhları üst ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda gösterilmedi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan 1/25.000 ölçekli Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar Planı imar mevzuatındaki plan tanımlarıyla uyumsuz. Sadece Boğaz geçişi ve çevre yollarının gösterildiği güzergâh şeması niteliğindeki planda arazi kullanım kararları yer almamış. Bağlantı yolunun güzergahı doğal kaynakları ve ekolojik rezervleri olumsuz etkileyecek. Boğaziçi geri görünüm ve etkilenme bölgesi olan bu alanda 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekiyor. Bu kanuna bağlı olarak planlama yetkisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde. Ancak planın Bakanlıkça yapılması yetki yönünden hukuka aykırılık oluşturuyor.” (sendika.org’dan)
Ağla Belgrad Ormanı, ağla Kuzey Ormanları! “Gecikmiş adalet, adalet değildir” deyişi tam da bunun içindir. Kuzey Ormanları’nın onarımının uzun vadede mümkün olabilmesi için gereken şey 3. Köprü ve 3. Havaalanı gibi diktatörlük projelerinin toprağa gömülmesinden geçiyor. İstanbullunun temiz hava ve su ihtiyacı için başka yol görünmüyor. Yoksa o ağaçlar geri gelmeyecek, olmayan toprakta eski hayat yeşermeyecek.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.