Sadece yüzde 10, ülkenin her gün yeniden biçimlenen siyasi sınırlarını temelinde sarsacak bir başarıya yetiyor Devlet Devrim’in ensesinde, Devrim’se Devlet’in evine kadar sokulmuş. Eğer AKP’ye Devlet’in, HDP’ye de Devrim’in sembolü olarak bakabilirsek. Ki gerçekten de öyledir, HDP toplumsal mücadeleler ile devlet arasındaki coğrafi konumlanma gereği oluşturulmuş, çok önemli, ancak sadece, bir araçtır. Arkasında sadece Kürt […]
Sadece yüzde 10, ülkenin her gün yeniden biçimlenen siyasi sınırlarını temelinde sarsacak bir başarıya yetiyor
Devlet Devrim’in ensesinde, Devrim’se Devlet’in evine kadar sokulmuş.
Eğer AKP’ye Devlet’in, HDP’ye de Devrim’in sembolü olarak bakabilirsek.
Ki gerçekten de öyledir, HDP toplumsal mücadeleler ile devlet arasındaki coğrafi konumlanma gereği oluşturulmuş, çok önemli, ancak sadece, bir araçtır. Arkasında sadece Kürt halkının direnişi değil, Türkiye’deki tüm ezilenlerin yaşadıklarıyla büyüttükleri bir hoşnutsuzluklar ve arzular birikimi vardır. Bu Kürt hareketini de, sürekli aşağılanarak kimlik soykırımına tabi tutulan eşcinselleri de, kitlesini arayan komünistleri de, çevreciyi de kapsıyor. Bu yüzden, belki devrimi oluşturmuyor ancak devrimci olanı temsil ediyorlar.
Üstelik bu varoluşsal konumu, içinde bulunduğumuz siyasal konjonktür de destekliyor. AKP rejiminin krizi ağırlaşıyor, ülkenin muhaliflerinin nefes alması ve daha da yakınlaşması için güçlü, güncel ve yıldızı yüksek bir kanal açılıyor.
AKP’nin devletin ruhu ve bizzat kendisi olduğu gerçeği çok fazla ispata ihtiyaç duymuyorsa da devlete efendi olmaya gelmiş halk gönüllülerinin nasıl zorba devlet mekanizmasının uzantıları haline geldiğini, tam da karşısına geçtikleri canavar tarafından fethedilmiş olduklarını görmek açısından hayli ilginç.
AKP’nin liberal ortamdan, çatışmasızlıktan beslendiği doğrudur, ama artık deniz bitmiştir. Önündeki tercih ya çatışmasızlığı sürdürerek demokratik siyasetin güçlenmesine vesile olmak ya da şiddetin siyasi bir yöntem olarak siyasal hayatımıza daha fazla girmesine neden olmak ve çatışma yaratmak.
İkinci yöntemin rejim açısından sonuçları, 80’li ve 90’yıllardaki deneyiminde açıktır. Dolayısıyla sürdürülemez ve sonu görünmez bir maceraya canhıraş girmenin sadece korktukları sonucu yakınlaştıracağını, başka da bir şey yapmayacağı açıktır. Devrim cephesi 90’lardan geniş, Devlet cephesi 90’lardan zayıf, çünkü daha parçalı, olacaktır. Uluslararası meşruiyet de işin cabası. Sadece silah ve paramiliter güç, bu çok sert çatışmada Devlet’i yaşatmaya, Devrim’i boğmaya yetmeyeceği gibi kelleyi de kurtarmaz. Victor Hugo’nun çok iyi bildiği bir yasa işler: Egemen halkı kırar kırmasına, ama istediğini de yapar!
Bir diğer deyişle savaş kartından vazgeçmenin bedelini AKP, kitlelerin barış, demokrasi, eşitlik gibi temel değerlere olan iştihasını artırmak olarak ödüyor: İktidarı nasıl aldıysa öyle teslim ediyor. Eski devlet mekanizmasını yıpratmak için onu kanlı suçlarıyla köşeye sıkıştıranlar şimdi kendileri bu kanlı suçları herkese karşı işliyor ve işlemez hale gelmiş bir mekanizmayı daha da yıpratıyorlar. Bunu yaparken, tüm toplumsal muhalefeti birleştiren, kaynaştıran rayihalar salarak hem de. Çünkü Devrim cephesi işin doğası gereği, kaçınılmaz dönüşüm ihtiyacı nedeniyle güçlü. Dolayısıyla ona ancak şekil verilebilir, gelişi engellenemez.
İşte bu kaderin cilvesidir ki tüm bunlar HDP’nin iktidar olması gibi büyük bir iddiaya gerek olmadan gerçekleşiyor. Sadece yüzde 10, ülkenin her gün yeniden biçimlenen siyasi sınırlarını temelinde sarsacak bir başarıya yetiyor.
7 Haziran gecesi bitmeyecek, ancak 7 Haziran’ın çok büyük rol oynayacağı bir kapışma bu. Açık yaralarımızla sandığa değil aslında sağlık ocağına koşuyoruz. Varacağımız yer belki Soma belki Diyarbakır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.