Bu yazıyı dün (Cumartesi) yazmak için oturduğumda niyetim Yanis Varufakis’in Mayıs’ta Türkçe’ye çevrilen Küresel Minotaurus: Amerika, Avrupa ve Küresel Ekonominin Geleceği adlı kitabını ele almaktı. Fakat, Cuma akşamı Avrupa Komisyonu/IMF/Avrupa Merkez Bankası (nam-ı diğer Troyka) ile Yunanistan’ın Brüksel’de sürdürdüğü müzakerelerde beklenmedik bir gelişme oldu: Çipras Brüksel’deki görüşmeleri terk ederek, uçağa atlayıp Atina’ya döndü. Merkel, Yunanistan […]
Bu yazıyı dün (Cumartesi) yazmak için oturduğumda niyetim Yanis Varufakis’in Mayıs’ta Türkçe’ye çevrilen Küresel Minotaurus: Amerika, Avrupa ve Küresel Ekonominin Geleceği adlı kitabını ele almaktı. Fakat, Cuma akşamı Avrupa Komisyonu/IMF/Avrupa Merkez Bankası (nam-ı diğer Troyka) ile Yunanistan’ın Brüksel’de sürdürdüğü müzakerelerde beklenmedik bir gelişme oldu: Çipras Brüksel’deki görüşmeleri terk ederek, uçağa atlayıp Atina’ya döndü. Merkel, Yunanistan “bize şantaj yapıyor” derken Çipras, kabineyi topluyor ve 5 Temmuz’da yapılacak referendum kararını alıyordu. Hem de, “kurumların” (yani, Troyka’nın) “ahlaksız bir teklif” ile Yunanistan’a “şantaj” yaptığını söyleyerek! Dolayısıyla, Varufakis’in kitabını değerlendirmeyi erteleyerek, müzakerelerde varılan bu beklenmedik aşama üzerinde durmak istiyorum.
Sondan başlayalım. Nedir referanduma sunulan? Troyka’nın, Syriza’dan almasını istediği ekonomik kararlar paketi. Ancak paket kabul edilirse, Yunanistan önceki kemer sıkma anlaşmaları ile vaat edilen paranın geri kalan kısmını alabilecek. Alınması beklenen kararlar sadece kısa döneme ilişkin değil. Bazı uygulamalar Yunanistan’ın elini kolunu 5-10 yıl bağlayacak türden. Öte yandan, Yunanistan köşeye sıkışmış vaziyette; çünkü, ancak verilmesi vaat edilen para gönderilirse IMF’ye 30 Haziran’da ödemesi gereken 1.6 milyar Avroyu ve memur maaşlarını ödeyebilecek. Aksi halde, iflas her zamankinden daha fazla gündemde.
Kısacası, Çipras’ın bir yandan “ahlaksız bir teklif” olarak nitelediği, bir yandan da Cuma akşamı yaptığı televizyon konuşmasında “halk kabul ederse, boynumuz kıldan ince, biz uygularız” dediği paket, 5 Temmuz’da halk oylamasına sunuluyor (http://bit.ly/1NmZYJQ). Referandumda sorulacak soru son şeklini parlamentonun referandum kararını onaylamasından sonra alacak. Çipras’ın televizyon konuşmasından sezdiğim, hala Avro sisteminde kalma eğilimi ağır basıyor gibi. Oysa, Troyka’nın paket önerisine referandumda hayır demenin pratik anlamı ister istemez Avro’dan çıkmak olacaktır.
Bu yazıyı yazarken telefonla konuştuğum Selanik’teki bir arkadaşım, müzakerelerin halkta bir bıkkınlık yarattığını, referandumdan “hayır” kararının çıkma ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi. Ayrıca, şimdiye kadar rastlamadığı bir biçimde ATM’lerin önünde uzun kuyrukların belirdiğini de ekledi. Syriza’nın açıkça dile getiremediği Avro’dan çıkma ihtimalini halkın önemli bir kesiminin epeydir göze aldığını düşünüyorum.
Paketin gazetelerde tartışılan ayrıntılarına, bildiğimiz kemer sıkma dayatmalarına girmeden dikkat çekmek istediğim bir konu var; hem Troyka’nın hem de Syriza’nın vergilendirme tercihleri.
Önce müzakerenin mekaniğini hatırlatayım. Bu tür müzakerelerin raconu karşı tarafın beklentilerini tahmin ederek geri adım atılabilecek ve atılamayacak unsurları içeren bir pazarlık metni oluşturmayı gerektiriyor. Sonra metinler taraflar arasında gidiyor geliyor, üstü çizilen, revize edilen ve üzerinde anlaşılan unsurları içeren paket son şeklini alıyor. Referanduma gidildiğine göre, henüz üzerinde anlaşılan son bir metin olmadığı açık. Halka sunulan, Yunanistan tarafının hazırladığı metnin Troyka teknisyenleri tarafından revize edilmiş, bazı maddeleri çizilmiş, yeni maddeler eklenmiş hali. Bu metinler teatisi gizli yapılıyor, süreç şeffaf değil. Fakat, bazen ara metinler sızdırılıyor ve basında zaman zaman yer alabiliyor.
Bu müzakereler sırasında da sızdırılan metinler olduğu için vergilendirme tercihleri hakkında birşeyler söyleyebilecek durumdayız. Yunanistan’ın Troyka’ya önerdiği pakette, kârı 500,000 Avro’yu geçen şirketlere, sadece bir defaya mahsus olmak üzere uygulanacak %12 oranında bir vergi vardı. Umulan, bu vergiden sağlanan gelir ile bazı kısa dönem ödemeleri yapabilmek ve kamu harcamalarında kısntıya gitmemek idi. Aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü üzere Troyka teknisyenlerinin dikkatini çeken bu vergi ilk ağızda üstü kırmızı kalemle çizilenler arasında. Açıkça, kemerlerini sıkması gerekenin (vergi ödeyerek) sermaye değil, (emeklilik maaşlarında kısıntıya razı olarak) emek olması gerekir deniyor.
Syriza’nın hakkını yemeyelim; bu kırmızı ile çizilmiş Troyka’dan gelen metni alınca, bir iki klavye darbesi ile o vergi kalemi üzerindeki kırmızı çizgiyi kaldırıp cevabi metnini gönderiverdi. Ardından da Çipras uçağa atlayıp, “ne haliniz varsa, görün” dercesine Atina’ya döndü. Acaba?
Maalesef, durum sanıldığı kadar net değil. Syriza’nın bu vergiyi sahiplenişinden artık sermayeyi karşısına aldığı sonucu çıkmıyor Hem içeride hem dışarıda aman sermayeyi ürkütmeyelim tavrı hakim. Yalpalama, sık sık büyük konuşup, geri adım atma adeta Syriza’nın siyaset tarzı haline gelmiş gibi. Mesela, yukarıda bahsettiğim Çipras’ın televizyon konuşmasında, Troyka’nın kabul edilemez bazı taleplerinin tek tek sayıldığını görüyoruz. Çipras, adalıların ödediği katma değer vergisinde planladıkları indirimin Troyka tarafından üstünün çizilmesini vurgularken, nedense, sermaye vergisinin iptaline değinmemeyi tercih ediyor!
Belki de “milli birlik ve soğukkanlılık” çağrıları yapılan bir konuşmada “sermaye düşmanlığını körüklemenin sırası mı?” diye düşünülmüştür…
Hayat bir garip; kimi solcular konuşma metinlerinde sermayeyi ürkütmeyelim titizliği gösterirken, sermaye teknisyenleri otel odalarında, ellerinde kırmızı kalem emekten daha ne emebiliriz telaşında.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.