7 Haziran’a giderken bir yanda AKP’nin gerici, faşist, cinsiyetçi, provokatif ve hedef gösteren dili ile saldırıları; diğer yanda HDP’nin sabırlı ve sağduyulu söylemi vardı
7 Haziran seçimlerinde HDP’yi baraj altında bırakma hedefiyle hareket eden AKP, Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde gerici, faşist, cinsiyetçi, provokatif ve kutuplaştırıcı dili yeniden üretti. Söylemler sertleştikçe HDP’ye yönelik kontrgerilla saldırıları şiddetlenerek yoğunlaştı. HDP’nin sabırlı ve sağduyulu söylemi ise seçim sürecinde AKP’nin umduğu çatışma ortamının önüne geçti, milyonlar “Barış kazanacak” sloganında ortaklaştı. AKp’nin HDP’ye yönelik saldırganlığı ve HDP’nin barışı savunan tutumu sonuçları etkiledi
HDP’nin seçimlere parti olarak girme kararı almasıyla birlikte, sadece anayasal çoğunluğu elde ederek başkanlık sistemini tesis etme hedefi değil, tek başına iktidar olma şansı da riske giren AKP, seçim sürecinde HDP’yi hedef alan söylem ve eylemleri örgütledi. Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu ikilisi başta olmak üzere AKP bakanlarıyla, milletvekilleriyle, kadrolarıyla, medyasıyla HDP’yi hedef aldı, hedef gösterdi.
İşaret fişeği Erdoğan’dan
AKP’nin HDP’yi baraj altında bırakma amacıyla yürüttüğü stratejinin işaret fişeği Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe Mutabakatı’nı karşısında alan açıklamalarıyla çakıldı. 22 Mart’ta “Dolmabahçe’deki o kare yanlış bir kareydi” diyen Erdoğan, ilerleyen günlerde tarafların birlikte açıklama yapmasını, müzakere etmesini ve Abdullah Öcalan’ın yanına heyet gitmesini yanlış bulduğunu söyleyerek müzakere masasını tekmeledi. Erdoğan daha sonra miting meydanlarında “Kürt sorunu diye bir şey yoktur” sözlerini sarf ettiği inkar çizgisine geldi.
HDP’yi hedef alırken de gerici, faşist, cinsiyetçi
Erdoğan sınırı çizdikçe AKP’nin gerici, faşist ve cinsiyetçi karakteri bir seferberlik halinde propaganda malzemesine dönüştürüldü.
Tayyip Erdoğan seçim meydanlarına Kuran ile çıktı, Diyanet İşleri Başkanı’nın milyonluk lüks makam aracı tartışmasında Demirtaş’a çıkıştı, Kürt halkını Zerdüştlükle suçladı. Ahmet Davutoğlu da Demirtaş’ın “Taksim Kabe’mizdir” dediği yalanını meydan meydan dillendirdi.
HDP’yi PKK ile eşitlemek, şiddet ile anmak için “demokrasi” kavramı şekilden şekle sokuldu. Müzakere sürecinin yürütücülerinden Yalçın Akdoğan önce “HDP’nin baraj altında kalması süper olur” dedi, ardından bunun “demokrasinin gereği” olduğunu savundu.
AKP milletvekilleri seçim bölgelerinde HDP için “terör örgütü uzantısı” söylemini kullandı, AKP medyasının ürettiği komplo teorilerini seçim malzemesi yaptı. Erdoğan, Adana ve Mersin HDP il binalarına yönelik bombalı saldırı sonrasında “Utanmadan bizi suçluyorlar. Bomba, silah, şiddet sizin işiniz” diyerek HDP’yi suçladı.
Efkan Ala da geri kalmadı. Erzurum’da HDP aracının içindeki şoförle birlikte yakıldığı faşist saldırı ile ilgili olarak da, saldırganları değil miting dağılırken AKP flamasını indiren HDP’lileri eleştirdi, HDP’nin miting yaparak kentte huzuru bozduğunu ileri sürdü. HDP’nin seçim çalışmaları ile ilgili son noktayı ise Davutoğlu koydu: “HDP’ye verilen her oy teröre verilen oydur.”
AKP’lilerin dilinde cinsiyetçilik de eksik olmadı. Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu ve Efkan Ala HDP’nin Eskişehir’deki eşcinsel adayı Barış Sulu’yu hedef gösterdi. Erdoğan, HDP’nin bir kentte eşcinsel aday gösterirken bir kentte de din adamı aday göstermesini “ikiyüzlülük” olarak nitelendirdi.
200’e yakın saldırı, gözaltı, tutuklama, işkence, yasaklar
2015 yılının başından itibaren HDP için çalışma yürütenlere, HDP mitinglerine, seçim bürolarına ve araçlarına yönelik saldırılar, AKP’lilerden gelen açıklamalar arttıkça yoğunlaştı.
İHD’nin 3 Haziran tarihinde yayımladığı rapora göre, HDP’nin seçim çalışmalarına yönelik 168 saldırı gerçekleşti. 3 Haziran sonrasındaki saldırılarla birlikte sayı 200’e ulaştı.
Kitlesel saldırılar, linç girişimleri ve bina kuşatmalar gibi biçimlerde yaşanan saldırılarda 93 HDP’li darp edildi ancak sadece 10 saldırgan gözaltına alındı ve bunlardan sadece 1 kişi tutuklandı. Tersine; seçim çalışmaları sürecinde 12’si doğrudan müşahit çalışmasında görevli 195 HDP’li gözaltına alındı, 8’i tutuklandı. Gözaltına alınan HDP’lilerden 32’si işkenceye maruz kaldı.
Yine seçim sürecinde HDP’nin iki mitingi, bir konseri yasaklandı, bir yürüyüşü engellendi, bir mitingi için de meydan verilmedi.
Kontrgerilla saldırıları
HDP’ye yönelik AKP-kontrgerilla imzalı saldırılar da eksik olmadı. Kitlesel saldırılarda AKP’li yöneticilerin yer aldığı görüldü. Bombalı saldırılar sonrasında ise Tayyip Erdoğan ve AKP, mağdur durumdaki HDP’yi eleştirip hedef göstermeyi tercih etti.
Kontrgerilla saldırılarının ilki Ağrı’da gerçekleşti. HDP üyelerinin 11 Nisan günkü fidan dikimi etkinliği öncesinde asker, Valilik kararıyla operasyon başlattı. Operasyonda HPG’liler ile girdikleri çatışmada yaralanan askerleri yine bölge halkı kurtardı. Çatışma sonrası yayımlanan görüntüler, AKP’nin “PKK’liler saldırdı” söylemini boşa düşürdü. KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu da Ağrı provokasyonunun Dolmabahçe Mutabakatı ile yaratılan ortama yönelik olduğunun altını çizdi.
Ağrı provokasyonunun bir hafta sonrasında, 18 Nisan’da bu defa HDP Genel Merkezi kurşunlandı. Gece saatlerinde pompalı tüfekle yapılan saldırıda yaralanan olmadı.
17-18 Mayıs’ta Adana ve Mersin’de mitingleri olan HDP’nin bu iki kentteki il başkanlıklarına 18 Mayıs’ta eş zamanlı bombalı saldırılar düzenlendi. Patlamada HDP il yöneticileri yaralandı, ancak saldırganlar yine bulunamadı.
Seçimlerin son haftasında saldırıların dozu da arttı. Bingöl’ün Karlıova ilçesinde HDP seçim arasına silahlı saldırı düzenlendi. Aracın şoförü Hamdullah Öğe aracın 50 metre uzağında, işkence yapılmış ve 30 kurşunla öldürülmüş halde bulundu.
HDP’nin 4 Haziran’daki Erzurum mitinginin başlamasından önce yaklaşık bin kişilik faşist grup sloganlarla miting alanının yanına geldi ve polis barikatının önünden kitleye taşlarla saldırdı. Polisin etkili bir müdahalede bulunmaması üzerine ikinci bir saldırı daha gerçekleştiren grup, HDP’nin seçim aracını da ateşe verdi. Aracın şoförü son anda araçtan çıkabildi, yaralı olarak hastaneye kaldırıldı.
Diyarbakır’da ‘organize’ işler
5 Haziran’da Diyarbakır İstasyon Meydanı’ndaki miting ise saldırıların en şiddetlisine sahne oldu. Selahattin Demirtaş’ın kürsüye çıkmak üzere olduğu sırada peş peşe yaşanan iki patlamada ilk gün itibariyle 3 kişi öldü, 16’sı ağır 402 kişi yaralandı.
Valiliğin mitingden 3 gün önce kamu kurumlarına gönderdiği “ölü ve yaralı olabilir” uyarılı resmi yazısı, miting alanının gece saatlerinde kapatılmaması ve gerekli önlemlerin alınmaması, alanda yapılan bomba ihbarının nasıl sonuçlandığının açıklanmaması, patlamalardan sonra dağılan kitleye polisin gaz bombası ve tazyikli suyla saldırması, bombalı saldırının iktidar bağlantılı organize bir kontrgerilla eylemi olduğu yönündeki şüpheleri güçlendirdi.
‘O barış bu ülkeye gelecek!’
HDP’nin tüm provokatif söylemlere, hedef gösteren açıklamalara, üzerini örtülen saldırılara karşın sabırlı ve sağduyulu hareket tarzından vazgeçmemesi, AKP’nin istediği şoven dalganın yaratılmasını engelledi. Pek çok saldırının ardından HDP’ye geçmiş olsun mesajları iletildi.
Diyarbakır mitingine yapılan saldırının ardından konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sözleri; AKP’nin PKK’yi savaşa, HDP’yi de çatışmalara çekme stratejisini boşa düşürdü:
Bizim ihtiyacımız barıştır. O barış bu ülkeye gelecek. Patlamanın olduğu saatten bu yana Türkiye’nin dört bir yanından, Karadeniz’den, Akdeniz’den, Ege’den, İç Anadolu’dan bizi aradılar. Yok etmeye çalıştıkları işte bu. Yüreği barış için atan herkesin gönlü bizimle. Barış kazanacak!
Sendika.Org