Mısırlı yazar Ghada Abdel Aal; “Müslüman Kardeşler’le askeri rejim sonunda anlaşır. Mursi, yol arkadaşlarıyla birkaç yılda serbest kalır” diyor ve devam ediyor: “Mübarek gibi tıpkı! Başta ona da ölüm cezası istenmişti ama öyle anlaşılıyor ki serbest kalacak. Mursi’ye de eninde sonunda bir sağlık nedeni bulurlar. Bir cumhurbaşkanını asmazlar. Böyle bir teamül hiçbir ‘reis’in işine gelmez. […]
Mısırlı yazar Ghada Abdel Aal;
“Müslüman Kardeşler’le askeri rejim sonunda anlaşır. Mursi, yol arkadaşlarıyla birkaç yılda serbest kalır” diyor ve devam ediyor:
“Mübarek gibi tıpkı! Başta ona da ölüm cezası istenmişti ama öyle anlaşılıyor ki serbest kalacak. Mursi’ye de eninde sonunda bir sağlık nedeni bulurlar. Bir cumhurbaşkanını asmazlar. Böyle bir teamül hiçbir ‘reis’in işine gelmez. Uluslararası toplum da buna göz yummaz.”
Oyunu seçimlerde “Müslüman Kardeşler” için kullanan Ghada Abdel Aal buna rağmen, Sisi-Mursi arasındaki “intikam tiyatrosuna” “halkın mesafeyle yaklaştığını” söylüyor, ardından ekliyor:
“Bunun adalet olmadığının farkındayız. Mursi’yi ölüm cezasına çarptırmanın bir gerekçesi olmadığını biliyoruz. Ama İhvan rejimle el sıkışır, biz ezilmeye devam ederiz!”
Kahire ‘kayıtsız’
Türkiye’de fırtınalar koparan “Mursi’ye idam kararı”; Mısır’da meğer “mesafeyle” karşılanmış…
Bunu söyleyen yalnız Ghada Abdel değil.
“Tahrir”in gelişini önden gören bir yönetmen ve yazar olarak tanınan Khaled Al Khamissi de aynı tespiti yapıyor.
Repubblica’ya konuşan Al Khamissi; “Karar Avrupa’yı şaşırtabilir ama Mısır’da kimse bu konuyla ilgili değil” diyerek şu kişisel izlenimleri paylaşıyor:
“Haberi duyduğumda sokağa çıktım ve yaklaşık kırk kişiyle konuştum. Konuştuklarımdan otuzunun hiç umuru değildi. İnsanlar yorgun ve düş kırıklığı yaşıyorlar. İş güç, sükunet istiyorlar. Ne Mursi, ne Sisi hakkında bir şey duymak istemiyorlar. Karara tepki duyan sade üç kişiyle karşılaştım. Onlar da ya İhvan destekçisiydi ya da benim gibi, seçilmiş bir siyasetçinin ölüm cezasına çarptırılmasına karşı çıkıyorlardı…”
Mısır’ın derdi sonunda bizi gerdi. N’oluyoruz?
Abdülhamit sansürüne dönüş
“Mursi” üzerinden üst perdeden yöneltilen “darbecilik suçlamaları”, aba altından sopa göstermeler, mağduriyet devşirmeler…
Hiç bitmiyor.
Mısırlıların “Filler tepişirken çimenler ezilir. Biz aradan çekilelim; onlar anlaşır” gözüyle baktığı olay, Türkiye’de sözüm ona büyük bir “demokrasi davası”na dönüştürülüyor.
Ölüm cezası elbette kabul edilemez.
Seçilmiş liderin darbeyle al aşağı edilmesi desteklenemez.
Ama insan hakları ve demokratik değerler sırf bu iki konuyla mı sınırlıdır?
Ortadoğu’da “demokrasiyle” yönetilen tek İslam ülkesi yok. Her gün bu coğrafyanın bir başka köşesinden kan donduran haberler geliyor. Suudi Arabistan’da -misal-insanların habire kellelerini kesiyorlar, kadınları recmediyorlar…
Ankara’nın bir gün “insan hakları” adına tepki verdiğini gördünüz mü?
Konu Mursi olunca akan sular duruyor.
Mursi olayı çünkü Yeni Şafak’tan Yusuf Kaplan’ın yazdığı gibi; “Erdoğan’a verilen bir mesaj.. dikkat sizin de sonunuz böyle olur mesajı” olarak okunuyor.
Erdoğan meseleyi doğrudan şahsına yönelik ima olarak değerlendirdiği için; “Şok karar, yüzde 52 halkın oylarıyla seçilmiş Mursi idama mahkûm oldu!” haberini veren gazetelere öfke saçıyor.
Hürriyet-Doğan Grubu’nu bu başlıktaki bir haber yüzünden hedefe koyuyor: “Sen ne demek istiyorsun?” diye topa tutuyor.
Bir şey diyeyim mi…
Abdülhamit günlerine geri döndük.
Suikast, anarşi, dinamit, dinamo, infilak, kargaşa gibi sözcükleri kullanmak, yabancı hükümdarlara yöneltilen suikastlardan, ayaklanmalardan bahsetmek, “zihin karıştıracak yayınlar yapmak” 19. yüzyıl sonunda, geçen yüzyıl başında yasaktı biliyorsunuz…
Aynı yere geldik.
“Yüzde 52 halkın oylarıyla seçilmiş Mursi idama mahkûm oldu” haberi, içerdiği “tehdit iması” nedeniyle sakıncalı bulundu!
Siz siz olun bir daha asla “Mursi”, “ölüm cezası” ve “yüzde 52” sözlerini yan yana getirmeyin!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.